81え32

263 14 2
                                    



Medya ile okumanızı öneririm




Jiyong Hana'nın buluşmak için söylediği otele gelmişti. Lobi'den 88. Odanın kartını uzattıklarında Jiyong gülümseyerek asansöre yürümüştü. Lüks otelin, Hana'nın babasının olduğunu biliyordu.
Jiyong bir duvarının tamamen cam olan odaya girip sıkıntı ile ceketini ve dosyayı yatağa fırlattı. Camın kenarındaki koltuğa kendini atarken, Hana'nın tepkisini hayal etmeye çalışıyordu. Ağlayacak mıydı? Kardeşiyle defalarca kez öpüştüğü için midesi mi bulanacaktı? Jiyong ilk defa aklına gelen ihtimalle gerildi.
Acaba yatmışlar mıydı? Jiyong birden diğer düşünceleri bırakarak bunun için dua etmeye başladı.
Odanın kapısının açılma sesi ile Jiyong ne zaman aktığını bilmediği gözyaşlarını sildi. Kapıya döndüğünde kesinlikle görmeyi beklemediği bir Hana ile karşılaşmıştı. Hana'yı ilk defa böyle bir elbisenin içinde görüyordu, Hana'nın beyaz cildinin üzerindeki koyu bordo uzun elbisesi, boynundaki zarif kolyesi düzleştirdiği saçları ve hafif olmaktan uzak yoğun ve akılda kalıcı makyajı ile hiçte hayatını kötü etkileyecek bir şeyleri öğrenmeye geliyormuş gibi durmuyordu. Jiyong Hana yatağın üzerindeki dosyayı almadan gelip karşısına oturduğunda Jiyong hala konuşamıyordu. Hana'nın elindeki çiçekleri bile çok uzun zaman sonra farketmişti.

-Kardeşim değil mi?

-Ne- ne?

-Jiwon? Kardeşim değil mi?

-Sen- nerde-

-Sadece, Jiwon'un annesinin biraz aklı olduğunu tahmin ettim. Jiwon'u babamın yanına getirmeyeceğini mektupların kalanını okuyunca farkettim. Ama sen çok şaşırmış gibisin.

-Ondan değil de...

-Neden dilini yutmuş gibi davranıyorsun o zaman.

-Sen... Çok güzel olmuşsun.

-Benden etkilendiğin için mi... Tanrım çok tatlısın.

-Yah dalga geçme. İlk defa böyle bir elbise ile görüyorum seni.

-Mezuniyetime gelseydin, daha önce görebilirdin.

-Ben... Ben özür dilerim.

-Dilemesende olur. Ödeştik. Sen beni unutmuştun. Ben de seni unuttum.

Hana hüzünle gülümsedi. Bu gülümseme Jiyong'un kanını dondurmuştu.

-Hana...

-Seni unutmak istemedim. İnan şu hayatımda hatırlamak isteyeceğim tek şey sensin. Hayatımda hatırlanmaya değer tek şey sensin. Sadece sen.

-Hana...

-Sözümü kesme... Ama farkettim ki bu hayatta sadece yaşadığımız kadar varız... Yaşadığımızı hatırladığımız kadar. Düşünsene, ben seni unuttum. Hayatımdaki tek güzel şeyi unuttum. Senden önce de hayatımdaki en kötü şeyi unutarak yaşamışım. Tanrı adil davranıyor. Sensiz hayatım berbattı. 2 yılda mahvoldum. Keşke sadece seni hatırlasaydım. Keşke zihnim bu kadar parçalanmış olmasaydı. Aynada gördüğüm kişi ben olsaydım keşke. Ya da keşke aynada gördüğüm kişi ben olmasaydım.
Hana içini çekerek gözlerini Jiyong'dan çekip camdan dışarı bakmaya başladı.

-Hana...

-Birazdan terasta bir parti olacak... O yüzden böyle giyindim. Babam nişan hediyesi olarak, gösteriş için bu oteli bana verecek, oysaki çoktan bu otel Jiwon'un oldu bile.

-Ne yapmayı planlıyorsun.

Hana gözünden akan yaşı silerek gülümsedi.
Jiyong Hana'nın birkaç gündür normal davranmadığını farketmişti ama bunu anılarının geri gelmesine bağlamıştı.

-Babamın gerçek yüzünü göstermeyi düşünüyorum. Basının önünde.

-Bir şeyler düzelecek mi böyle yapınca?

-Geçmişinin cezasını çekmeli Jiyong. Babam şu an annemin servetini kendine mal ediyor. Başarısız beş para etmez adamın teki.

-Artık öyle değil. Peşini bırakıp sen de unutsan geçmişi?

-Bana geçmişi unut mu diyorsun?

-Be-ben öyle demek istemedim.

-Biliyorum...

Hana oturduğu yerden kalkarak Jiyong'un kucağına oturdu. Jiyong kollarını Hana'nın beline dolarken başını göğsüne koymuştu.

-Özür dilerim.

-Özür dileme... Ama geçmişi unutma, tamam mı? Beni sakın unutma. Ben seni unutsam bile sen beni hatırla... Yaşadığım başka bir yer yok çünkü.

-Hana neden böyle konuşuyorsun?

-Yaşadığımız kadar varız Jiyong. Yaşadığımızı unutmadığımız kadar varız. Eğer hatırlamasaydık olmazdık. Bomboş... Taş bebekler gibi... Düşüncesi bile korkunç değil mi? Beni unutma... Ben seni bir daha asla unutmayacağım.

-Neden böyle konuşuyorsun?

Hana Jiyong'a cevap vermek yerine dudaklarına kapandığında Jiyong'un gözünden akan yaşı da silmişti. Öpüşme derinleşirken Hana yavaşça ayrıldı.

-Partiden sonra kaçalım.

-Ne?

-Buradan, her şeyden, herkesten. Tamam mı?

-Tamam...

-Sen gidip toparlan ve benim seni aramamı bekle tamam mı?

-Burdan birlikte gidelim.

-Basın toplantısı olacak ve ben kaos yaratacağım. Burada olmak istemezsin. Eve git ve beni bekle.

-Peki.

Who you? ||GDragon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin