26あ11

642 50 5
                                    

Hana'nın gözleri saatlerdir ekrana bakmaktan kıpkırmızıydı ve yanıyordu bir de başına saplanan ani ağrılar vardı onlar olmasa gözlerinin yanmasına dayanabilirdi.
-Bu adamla ilgili her şey canımı sıkıyor; sesi,saçları gözleri, burnu, dudakları, ukala gülümsemesi, sexy olduğunu düşünerek attığı bakışları... Orospu çocuğu oluşu, şerefsiz! Mükemmel iyice kafayı yedim kendi kendime konuşmaya da başladığıma göre...
Hana bilgisayarın ekranını sertçe kapatırken kendi kendine konuşmayı kesmişti kafasını geriye atarken derince nefes alıp bir süre tuttu yavaşça bırakmaya başlamıştı ki çalan telefonuyla rahatlama çabaları yarıda kalmıştı. Telefonda bilinmeyen numarayı görünce bir anlık panik yaşadı, o zarf geldiğinden beri her telefonda aynı şeyi hissediyordu.
-Efendim?
-...
-Alo? Kimsiniz?
-Nuna
-Hyunwoo sensin değil mi?
Hana yerinden hızlıca kalktı mutluluktan odanın içinde yürümeye başlamıştı.
-Nuna özür dilerim, benim yüzümden...
-Hayır hiç önemli değil üzülme bu yüzden iyim ben sen iyi misin? Çok ani taşınmak zorunda kaldım aslında seni görmeye gelecektim ama işler daha da kötüleşir diye gelmedim.
-İyi ki gelmemişsin nuna ben iyim merak etme... sadece seni çok özledim...
-Şii ağlama... bende seni çok özledim. Ama sınavına çok az kaldı bunu düşünme tamam mı?
-Evet nuna ama yine de...
-Bir gün buluşalım tamam mı?
-İmkansız nuna
-Annen başına adam mı dikti?
-Nereden bildin nuna?
-Bilmiyorum... Tahmin? Veya dramalardan...
-Hahahahah nuna seni cidden çok özledim.
-Bende... Hyunwoo biliyorum çok zamanı değil ama sen bana bir şey anlatıyordun? Yarım kalmıştı ya hani?
-O konu da nuna... Yüz yüzeyken konuşsak daha iyi olurdu ama... Nuna sen o gün orada intihar etmedin.
-Nereden biliyorsun?
-Çünkü biliyorum... Nuna birileri geliyor intihar etmedin güven bana nuna seni seviyorum nuna... görüşürüz.
-Hyunwoo Hyunwoo kapatma cev-
Hana kapanan telefonun sesini dinledikten sonra uzun bir süre ekrana baktı daha sonra heyecanla kalktığı koltuğa hüzünle ve moralsiz bir şekilde geri oturdu. Acaba ne biliyordu, ne görmüştü, nasıl bu kadar emin olabiliyordu? Masanın üzerinde ki suya uzandı tek ama uzun bir yudum aldıktan sonra kapağını kapatıp masaya bıraktı. Beyni boşalmıştı, nasıl bir hayat yaşıyordu? Biri özetle dese fazla aksiyonlu olduğunu direk söyleyebilirdi.

(Burada Suzy-i love you boy açsanız iyi olur gibi...)

Karşısındaki kapıyı uzunca bir süre boş bakışlarla izledikten sonra içinde ki boşluğu yeni fark etmişti, bir şeyler eksikti hemde çok Jiwon ile bu gün hiç konuşmamıştı boşluğun sebebi buydu.
-Peki beni neden aramadı? Çok mu yoğun ki?
Koltuğunu döndürürken kendi kendine mırıldanıyordu
Ama arardı o? Benden mi bekledi acaba? Yada büyükannenin yanında mı? Yoo gitse arardı bir kere!
Ayaklarını camın önüne uzatıp iyice geri yaslandı, geri yaslanınca koltuk esnemişti şu an şu pozisyonda uyuyabilirdi. Gözlerini yavaşça kapattı.
Acaba yüzük işe yaradı mı? Kızlar geri zekalı değilse yaramıştır yani... Ya kızlar geri zekalı ise? O zaman ne yapmam gerek? Hepsi Jiwon'un suçu! Neden bu kadar tatlı ki? Kızlarda haklı şimdi, ben büyükannenin sözüne rağmen ondan uzaklaşamıyorum zekası geri olanlar nasıl yapsın ki? Yapamazlar, offf keşke biraz çirkin olsaydı, sevimli olmasaydı mesela, erkeksin sen o kadar sevimli olunmaz ki, biraz daha az güzel gülümseseydi mesela! Çok azıcık daha az güzel gülümseseydi, tamam ya gülümsemesi aynı kalsın, biten yaşam enerjimi dolduruyor o gülümseme benim ondan taviz vermesem çok mu bencilce olur ki yaa?
-Bilmem ki
Hana ses ile aynı anda dizlerinde ağırlık hissetti gözlerini açtığı anda karşısında gördüğü gülümseme ile yaşam enerjisinin fazla arttığını hatta odayı kapladığını daha rahat nefes almaya başlamasından anlamıştı. Jiwon bacağını diğer tarafa atarken gözlerini Hana'dan ayırmıyordu. Hana gerçek olduğundan emin olmak için elini Jiwon'un yüzüne götürdü dokunduğu an geri çekti zaten Jiwon tek bacağını diğer tarafa atarken ağırlığının tamamını Hana'ya vererek bunu ispatlamıştı.
-Ne-neyi bilmezsin?
-Bencilce olup olmadığını?
-Ne-neyden bahsediyorsun?
Hana gözlerini kapatıp "Lütfen içimden konuşmuş olayım Allah'ım lütfen cidden daha iyi bir insan olmaya çalışacağım, lütfen içimden konuşmuş olayım."
-Hala dışından konuşuyorsun.
-Sikt-
Hana devam edemedi çünkü Jiwon'un yüzü fazla yakınındaydı çok fazla yakınındaydı nefes bile alamayacağı kadar yakındaydı o kadar yakındı ki Jiwon'un dizlerinin koltuğa değecek kadar yaklaştığını anlayamamıştı bile, ellerinden biriyle koltuğu tuttuğunu da anlamamıştı
-Tatlılıktan mı bahsediyordun sen?
-Se-n ne diyorsun? Hey hey ne yapı-yorsun?
-Ne yapıyormuşum? Her kıza yaptığım klasik şeyler bunlar
-Ölmek mi istiyorsun?
-Şu an bir şey yapmak istiyorum ama onun ölmek olduğunu sanmıyorum.
-Konuyu değiştirme! Ne demek her kıza yaptığım lan.
-Evet her kızın kucağına hobi olarak oturuyorum, bu bir baştan çıkarma tekniği, biliyorsun devir değişti artık erkekler kızları böyle baştan çıkarıyor, yüzük falan çok demode oldu son zamanlarda.
Hana geriye yaslanırken koltuğun kenarında olan ellerinden birini Jiwon'un beline diğerini de bacağına koydu.
-Ahh öyle mi bilmiyordum, o zaman sırada ne var?
-Sen beni diğer erkeklerden mi sandın çek elini!
-Farkın ne?
-Imm şey mesela; yaşam enerjisi veren gülümsemem?
Hana utansada oyunu bozmak istemiyordu
-Başka yaşam enerjisi veren ne var biliyor musun?
-Ne va-
Hana Jiwon konuşmasını bitirmeden onu daha da kendine çekti şu an Jiwon tam olarak Hana'nın üzerinde yatıyordu. Kollarını Jiwon'a daha çok saran Hana derin bir nefes aldı, artistlik yapmakta iyiydi ama Jiwon'un kalp atışlarının sesini çok rahat duyabiliyordu. Ve bu onun kalp ritmini de mümkünmüş gibi daha çok hızlandırıyordu ama onunki fazla güzeldi. Fazla hızlı ve yüksek sesli...
-Kucağımdan sen mi inersin ben mi atayım?
-Hadi ama en mükemmel yere gelmiştik?
-En mükemmel yer?
-Öpüşeceğimiz kısım.!
Jiwon kafasını vurmaktan son anda kurtulmuştu Hana onu itip koltuğunu hemen masaya çevirmişti, yüzü kırmızıydı emindi ama sorun bu değildi sorun o an Jiwonu cidden öpmek istemesiydi, bunu yapamazdı.

-Çok yorgun görünüyorsun
-Yorgunum ondandır.
-Yirginim indindir. Eve git yatsana kızım.
-Bakıyorum karşında grup arkadaşın var gibi konuşuyorsun?
-Karşımda ne var gibi konuşmalıyım?
-Cidden dayak istiyorsun.
-Zoruna giden şey ne Hana?
-Bunu oynamak istiyor musun cidden?
-Neyi?
Jiwon sırıtmamak için direniyordu ama pekte başarılı sayılmazdı, Hana dosyaları düzeltmeye çalışsa da pek mümkün görünmüyordu. Elindeki dosyayı sertçe masaya bırakırken
-Okay let's play bro.
-Bro?
Bu kez sırıtışını saklama çalışmaları sırası Hana'daydı
-Evet, ama neden bu detaya kafanı taktın?
-Çünkü orası çıkmaz yol!
-Neresi?
-B R O kısımı! Eğer bro dersen bro kalır anladın mı? Ben bro falan kalamam bunu anladın mı? Bir daha bro falan yok anladın mı?!
-Bağırmayı keser misin?
-Kesemem HANA! Bak bir daha dersen küserim cidden! Gidiyorum ben!
Kapıdan çıkmak üzereyken bileğinde hissettiği el ile olduğu yerde durdu kapının kolunu yavaşça bırakıp arkasına döndü.
-Bu saatte nereye gidiyorsun? Akşam oldu
-Ahh farkındasın yani? Şirkete gitmem gerek.
-Şirket şirket şirket! Neyse ben bırakırım seni bekle.
Eşyalarını toplamak için kalktığı masaya geri dönmüştü
-Gerek yok ben giderim.
-Tirip atmayı kesmezsen seni BRO diye kaydederim.
-Tamam, tamam çabuk ol bekliyorum.

Who you? ||GDragon Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin