8 - HAYAL

6.7K 211 34
                                    

Evimin önündeydim. Yağmur olabildiğince hızlanmış, adete gök ortadan ikiye yarılmış gibi toprağa doğru akıyordu. Ardı arkasına gürleyen şimşekler bugün yaşadığım; hayatımın en zor, en karmaşık, en dramatik, en anlamlı, en huzurlu ve bir o kadar da korkutucu gününü destekler nitelikteydi adeta. Bu çetin gecenin devam edeceğinin habercisiydi kulağımda uğuldayan fırtınanın sesi.


Yorgundum. Korkmuştum. Gözlerim ağlamaktan balon gibi şişmişti. Her yeri bulanık görüyordum. Erdem'in beni evimin önüne bırakır bırakmaz ormana doğru koşarak ilerleyişini seyrettim. Arkasına dönüp bana bakmasını, çehresine düşen endişenin yok olmasını diledim.


O depodan ne olursa olsun onu daha önce çıkarmayı başarmalıydım. Yapamamıştım, ona karşı koyamamıştım. Erdem'e bir şey olamamış olması bana biraz olsun teselli veriyordu aslında. Peki ya annesi? Ya annesine bir şey olduysa?


İçim sıkılıyordu. İçimde büyüyen koca bir boşluk vardı sanki. Evimizin önündeki merdivene oturdum. Zonklayan başımı ellerimin arasına aldım. Kulaklarımda aralıksız bir şekilde patlayan silahların sesleri yankılanıyordu hala. Bu sesler ağrıyan başımın daha da ağırlaşmasına neden oluyordu.


Erdem'in çaresiz bakışları geldi gözümün önüne. "Allah'ım! N'olur annesine bir şey olmuş olmasın!" diye sessizce dua etmeye başladım. Erdem ardı arkasına patlayan silah seslerini dinlerken nasıl da şaşırmış bakıyordu gözlerimin içine. Acaba bu şaşkınlığının sebebi neydi? Bu saldırıyı beklemiyor oluşu mu, annesine ve kendisine bir şey olacak korkusu mu, yoksa benim yine olacakları önceden bilmeme dair belki de ilk kez bir inancın içine hapsolmuş olaması mı?  Gözünde oluşturduğum ezik ve sessiz kız profili muhtemelen bu gece yılmış olmalıydı. Yanaklarımın kızardığını hissettim.


Birden aklıma saat geldi. Zaman onun yanında ne kadar da hızlı ilerlemişti. Saat gece yarısını çoktan geçmiş olmalıydı. İlk kez bu denli geç geliyordum eve. Babam muhtemelen meraktan çıldırmış olmalıydı. Canım babam...


Yerimden kalan son gücümle kalktım ve kapının önüne geldim.İçeriden annemin sesleri geliyordu. Duymak bile istemiyordum. Bu cümleleri hak etmiyordum. Bu kadının benden bu kadar nefret etmesinin sebebi neydi Allah aşkına? Bugün yaşadıklarımı anlatsam belki bana biraz olsun anlayış gösterebilirdi. Hayır, hayır... Bana asla hak vermezdi. Bu güne kadar bana bir kez soru sorduğunda verdiğim cevabı dinlediğini hatırlamıyorum. Yüzümde istemsizce acı bir tebessüm oluştu.


Halbuki şu an istediğim tek şey  başımı annemin dizlerine koyup, saçlarımı okşamasıydı. Hayatımda daha önce hiç yapmadığı gibi... Sanki gerçek bir anneymiş gibi.


Tam kapının ziline elimi götürmüşken, kapı bir anda açıldı. Kendimi bir saniye içinde merdivenin ilk basamağında buldum. Yanağımın acısı elimi yanağıma götürmeme sebep oldu. Yüzüme doğru ılık ılık bir şeylerin aktığını hissedebiliyordum. Yağmur muydu? Anlam veremedim.


      "Anne!" diye inledim yattığım yerden. Kulak zarımı delip geçercesine ağzından tükürük saçarak çıkan sözler beni duymasını engelliyordu.

    "Söyle Allah'ın cezası nerede sürttün bu saate kadar? Seni orospu seniiii, pis sürtük, söyleeee kiminleydin haa söyleee? Nerede bu kadar ıslandın da sıçana döndün???"

     Aslında kurduğu cümlelerin bir çoğuna alışıktım. Canımı yakmıyordu sözleri. Belli ki babam yoktu evde. Muhtemelen beni aramaya çıkmıştı. Babam olsa en azından beni bu kadar şiddetli bir şekilde dövmesine izin vermezdi. Babamın bir an evvel dönmesini diledim içimden.


Hissettiğim acı gittikçe şiddetini artırıyordu. Ne kadar artarsa artsın dayanabilirdim, biliyordum. Bana vurdukça ağlıyordum, ben ağladıkça tokatlarının, tekmelerinin şiddeti ve hızı artıyordu. Ağzımda iğrenç bir tat hissettim. Kan olmalıydı. Annem saçlarımdan sürükleye sürükleye beni evin içine soktu, abimin ayaklarının dibine attı; "Al şu orospuyu ne yapacaksan yap! Benim başımı belaya sokacak bu kız!" diye bağırdı.

Bu kez sıra abime gelmişti her zaman olduğu gibi. Bilincimi kaybetmek üzereydim. Gözlerimi sımsıkı kapatmamla birlikte sırtımda keskin bir acı hissettim. Kemerini çıkarmış olmalıydı. Arka arkasına sırtımda patlayan bir kaç kırbaç darbesinden sonra, acıdan kaçmak için her seferinde sığındığım şeyi düşledim.  Çünkü biliyordum, dayanması en zor olan şey fiziksel acı değildi. En zoru, içimde bir yerlere küçük bir kız çocuğu gibi saklanan acılardı. Kimseye söyleyemediğim, abimle aramda olan sırlar, kendimle ilgili olan sırlar ve babamla annemin bir türlü öğrenemediğim sırları... Tüm bu sırların sebebiyet verdiği ruhumdaki yaralar kadar acımıyordu abimle annemin bedenime kondurduğu yaralar, şişlikler, morluklar..


      Gözlerimi sımsıkı kapatıp kendimi uçsuz bucaksız bir kumsalda, masmavi bir gökyüzünün altında, parıl parıl gülümseyen bir güneşin karşısında, berrak bir denizin yanında koşarken hayal etmeye başladım. Üzerimde beyaz, şifon bir elbise. Eteklerinden sarkan tüller boydan boya dans ediyor. Güneş tenime değip değip kaçıyor. Koştukça ayağımın altında ufalanan kumlar gıdıklanmama sebep oluyor. Vücudumda ve hatta ruhumda tek bir yara yokmuşcasına mutluydum şu an. Eğildim, avuçlarıma denizi aldım. Huzuru kokladım. Güneş gözlerimi alıyordu. Elimi güneşe doğru siper ettim, Yüzüme vuran ışıkla oyun oynamaya başladım. Kulağıma gelen dalgaların huzur veren coşkulu sesine karışan bir ses daha duydum.


     Erdem bana sesleniyordu. Durdum ve yavaşça ona döndüm. Denizi bile kıskandıran gözleriyle bana bakıyordu.Hiç şahit olmadığım kadar mutlu görünüyordu. İçimde uçuşan kelebekler yine gıdıklamaya başladı beni, yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşti davetsizce. Yvaş ve emin adımlarla bana doğru geliyordu. Bana ulaşacağından o kadar emindim ki...


        Nihayet yanıma ulaştı. Omuzlarına anca yetişen çenemi tek eliyle yukarı kaldırdı nazikçe. Gözlerini gözlerime mühürlemişti sanki. Hareket edemiyordum. Hiç olmadığım kadar mutlu hissediyordum. Ömrüm boyunca burada, onunla kalabilirdim....


     "Eflaaaalll!!! Kızım, Eflal! Uyan! " Yanaklarımda babamın ellerini hissettim. Gözlerimi açmaya çalıştım. Yapamadım. Uyumak ve bir daha uyanmamak istiyordum. Tek duyduğum babamın kapıyı yıkarcasına açışı ve "Ambulansı çağırııınnn!! Hemen bir ambulans çağırııınn!!!" diyerek benden uzaklaşan sesi oldu.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

PS:

MÜZİK: A great big world, Christina Aguilera- Say Something

EFLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin