25 - EFLAL'İN DOĞUMU

2.9K 95 29
                                    

       Gözlerimi açtığımda zifiri karanlık bir odada olduğumu fark ettim. Soğuk tüm hücrelerime işlemiş olmalıydı. Titreyen dudaklarım ve dişlerim aralıksızca birbirine çarpıyordu. Nerdeydim, ne kadar zamandı bu haldeydim, beni buraya kim getirmişti hiç birini hatırlamıyordum. Uyandığımdan, bilincimin açık olduğundan bile emin değildim.

     Gözlerimin önüne o kabasaba cüsseli adamdan son tokatı yiyip gözlerimin kararmasından önceki son hatırladığım görüntü, Erdem'in yere yığılmış hali geldi. Ah Erdem...Vurulmuştu. Yine gördüklerimin yaşanmasına engel olamamıştım. Yaşadığım suçluluk duygusu tüm bedenimi her zaman olduğu gibi sarmıştı ve nefes alamıyordum.

      O'na bir şey olursa ben nasıl yaşardım?Ağlamaktan yorgun düşmüş bedenimi kıpırdatacak tek bir gücüm yoktu. Heybetli dört adam Erdem'i benden uzaklaştırırken delicesine bağırmıştım. Etrafımızda onlarca  siyah takım elbiseli adam vardı. Bu insanlar nasıl böyle vicdansız, gaddar olabiliyordu?Hayatıma devam ederken karşılaştığım her kötü insan için daha kötüsüyle bundan sonra karşılaşmam derken, nasıl olurda her defasında daha vicdansızlarına maruz kalkabiliyordum? Hayatın bize getireceklerinden gün geçtikçe korkuyordum. Kendime gelmeliydim. Ne olursa olsun toparlanmalı ve Erdem'e yardım etmeliydim. O kadar çok kan kaybetmişti ki bir şey yapmazsam onu kaybedeceğim düşüncesiyle gücümü topladım.

      Ayağa kalkmaya çalıştım fakat tökezlememle düşmem bir oldu. Ellerim ve ayaklarımın bağlı olduğunu fark ettim. Karanlıktan farketmemiş olmalıydım. Karanlık beni her zaman korkuturdu. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

     Birileri beni duyar ümidiyle olan gücümle bağırmaya başladım."Erdem, Erdeeeeem!!!" 

Bekledim. Çıt çıkmıyordu...
Korkuyordum...

"Kimse yok mu? Sesimi duyan birisi yok muuu? Nolur bana yardım edin!Yalvarırım kurtarın bizi!"

     Uzaktan gelen bir çift ayak sesi ile sustum. Birisi yardıma geliyordu, belli ki beni duymuştu. Kalbim korkudan gittikçe hızlanıyor, soğuk bedenimi zangır zangır titretmeye yetiyordu. Büyük bir gürültüyle kapı açıldı ve beyaz bir ışık odanın içindeki karanlığı silip attı. Gözlerim kamaştığı için önce hiçbir şey göremedim. Işığa alıştığımda bir çift siyah ayakkabının başımda dikildiğini farkettim. Ürkmüştüm. Başımı adamın yüzüne doğru kaldırdım.

"Ne var küçük hanım ne diye yırtınıp duruyorsun? Erdem yerine ben geldim olmaz mı?"

          Karşımdaki adam durumdan hoşnut alaycı bir kahkaha attı. Umudumu kaybetmemeliydim. Bu adamı ikna edersem belki beni Erdem'e götürebilirdi.

       "Burası çok soğuk ve karanlık, neredeyim ben? Erdem nerde? Ne yapacaksınız bana? Erdem iyi mi? Nolur bizi bırakın gidelim. Bizim kimseye zararımız  yok ki, yalvarıyorum bırakın..."

     Belki biraz olsun vicdanı sızlar umuduyla sarfettiğim cümleler onu daha da eğlendirmiş olmalıydı. Yine sırıtarak konuşmasına devam etti.

       "Oooff başımı şişirdim bebeğim. Kadınlar dırdırcı olur bilirim de böyle bir güzelliğe bu çene yakışıyor mu?"

         Ümidim yavaş yavaş tükenmeye başlamıştı. Adam dizlerinin üzerine çöktü ve o iğrenç yüzünü daha rahat görmemi sağladı. Bakışları bacaklarıma doğru kaydı. Hemen eteğime düzeltmeye yeltensem de ellerim bağlı olduğundan hareket edemedim.

      "Çek bakışlarını üzerimden pislik herif!"

      Adam gittikçe çirkinleşmeye belli ki kararlıydı."Bebeğim sen ne huysuz çıktın ya! Güzele bakmak sevap dememişler mi? Bırakta biraz sevap kazanayım şurda."

EFLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin