81-İSTEMEK

2.5K 47 163
                                    

Kimi insan sığamayacağı kadar dar, kimisi ise içinde kaybolacak kadar devasa görür dünyayı.

Oysa ben herkesten farklı...

Benim dünyam ondan ibaretken, gözlerinin okyanusuna tamamen bulanmışken kaçmak zorunda olmak, ondan uzak durmak zorunda olmak canımı acıtıyordu.

Dudaklarımdaki sıcaklığı bile kaybolmamıştı ki henüz... Peki ya üstüme sindiği deniz kokusu? Hala buram buram burnuma doluyordu sanki. Yeni çıkmaya başlayan sakallarının sert dokusunun yanaklarımda bıraktığı kızarıklar... Hepsi de az evvel yaşadığımız anın gerçek olduğunu kanıtlarken, kalbim hala delicesine bir gümbürtü içindeyken sınıfa kendimi atmamla en öndeki sırama yapışmam bir oldu. Nefes nefeseydim.

Dışarıda yankılanan öğrencilerin sesleri aheste aheste azalmaya başlamıştı. Ders çoktan başlamış, öğretmenimiz derse geç kalmıştı. Şanslıydım. Bu halde sınıfa tüm dikkati üzerine çekmek isteyeceğim son şeydi.

Az evvel okulun arka bahçesinde Erdem'le yaşadığımız zaman dilimi dişlerini vahşice üzerime geçirmişti sanki. Etkisinden kurtulmaya çalışıyordum. Başka şeyler düşünmeye, dikkatimi dağıtmaya çalışıyordum. Fakat her seferinde düşündüğüm tek şey dudaklarındaki yumuşacık ve sıcacık his oluyordu.

Ne ara onu itmiş, ne ara kendimi sınıfa atmıştım? İnanın emin değilim. Öpüşüne karşılık vermiş miydim yoksa? Bir saniyeliğine de olsa kendimi kaybetmiş olabilir miydim? Hayır hayır... Gayet kararlı bir şekilde olan gücümle ve kıvrak bir hamleyle sıyrılmıştım kollarından.

Neden içimdeki küçük şeytan kaşlarını kaldırarak benimle alay edercesine sırıtıyordu!

Biri görmüş olabilir miydi? Aman Allah'ım! Ben böyle bir kız, ben böyle bir öğrenci değildim ki! Ya babam duyarsa? Ya biri çıkıp bir şeyler söylerse? Yanaklarım alev alev yanıyordu. Hissettiğim şey pişmanlık mıydı yoksa heyecan mı? Şu an hiçbir şeyden emin olamıyorum.

Erdem kafasındaki karmakarışıklığı gözler önüne sermeye çekinmeyen tavırlarla, düşünceli bir halde sınıfa girdiğinde gözlerimi hemen sıraya diktim. Deli gibi ona bakmak ve ne hissettiğini anlamak istiyorum. Fakat yapmam gereken şey çok basitti: Erdem'den uzak durmak!

Pencereden süzülen ışık süzmesinin içinde davetsiz bir sivrisinek uçuyordu. Zaman yavaşlamış, çevremdeki her hareket ağır çekim halinde ilerliyordu sanki.

Ayfer hoca bu sırada derse girmiş, öğretmenler masasındaki yerini almış, yoklamayı alıyordu.

Kafamı yasladığım pencerenin onun omzu olduğunu hayal edip gözlerimi kapattım. Evet... Sanırım bu biraz olsun sakinleşmeme yardımcı oluyordu.

"Eflal? Uyuyor musun yoksa kızım?"

İsmimi duymamla irkildim.

"Özür dilerim... Ben... Şey..."

Ayfer hoca sınıfa kitapları açmalarını ve sayfa 123'teki aktiviteye göz atmalarını söylerken yanıma doğru geldi. Saçlarını tek omzunda topladıktan sonra dizlerini hafif bir şekilde kırıp kulağıma fısıldar bir tonla konuştu.

"Geçen günün üstüne... Keşke biraz daha dinlenseydin canım. Solgun görünüyorsun."

"Merak etmeyin hocam. İyiyim ben."

"Ateşin mi var yoksa senin?" diyen Ayfer hoca elinin tersini alnıma bastırırken sınıfın dikkati yavaş yavaş üzerimize toplanıyordu.

EFLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin