32- SEN DELİSİN, BEN ZATEN SANA DELİYİM

2.6K 72 12
                                    

          Vicdan... Kimini ağır yüklerin altında bırakan, kimine tonlarca balyalar sırtlatan, bıçak sırtı bir duyguydu; ah vicdan...

         Babam senelerce beni abimin tacizlerinden koruyamadığı için, ben ise babamın suçsuz olduğu halde hapse düşmesine sebebiyet verdiğim için sızlayan vicdanımızın pençelerinde kıvranıyorduk. Babamın benim işlediğim bir suç yüzünden seneler boyu hapis yatmasına nasıl göz yumabilirdim? Erdem'le evlensem bile, bu ülkeden çok uzaklara kaçsak bile babamı o dört duvar arasında bırakıp nasıl gidebilirdim? Yapayalnız kalmaz mıydı? Hem zaten bana kızgın olmalıydı, benim yüzümden hem karısından hem oğlundan olmuştu. Fakat yine de şaşkındım, ilk kez benim için birisi bu kadar büyük bir fedakarlık yapmıştı.

          Başkalarına muhtaç olmadan yaşamaya alışık olan insanlar, bir gün gelir de birisi onlara yardım etmeye kalktığında bu durumdan içten içe rahatsız olurlar. Çünkü bilirler; birine muhtaç olmak bu dünyada bir insanın başına gelebilecek en acınası durumdur. Şu an babam benim onu affetmeme muhtaçtı, ben ise babamın suçumu üstlenmesine muhtaçtım. Her ne kadar bunu kabullenmek istemesem de dört duvar arasında çürümek için fazla gençtim. Babam ise fazla yaşlı...

             İçine sıkışıp kaldığım döngüden ve düşüncelerimden havuza atlayan Erdem'in üstüme sıçrattığı su tanelerinin etkisiyle sıyrıldım. Gözlerimi uzun süredir diktiğim noktadan ayırıp Erdem'e çevirdim. Saçları ıslaktı, yüzündeki sıcacık gülümsemesi kalbime doğru aktı. Tepemizde salınan kavurucu güneşin sıcağından mı, Erdem'in kaslı gövdesine ve geniş omuzlarına bakışlarım her değdiğinde içimde oluşan tarifi zor kıpırtıdan mı bilinmez, neredeyse bir alev topuna dönüşmek üzere olduğumu hissettim. Şezlongtan uyuşmuş bacaklarımı aşağı doğru sallayıp parmak arası terliklerimi ayaklarıma geçirirken bikinimi düzeltmeye çalıştım.

           Erdem'e doğru emin adımlarla yürürken, Erdem'in gözlerindeki alevin bedenime her baktığında harlandığı gibi alev aldığını gördüm. Keyifle gülümsedim. Birbirimize yalnızca bakarken bile, birbirimizi bu kadar heyecanlandırmayı başarmak her çiftin başına gelen bir durum muydu? Bilmiyordum. Parmak ucumu suya doğru daldırdığımda bütün tüylerimin ürperdiğini hissettim. Artık sudan korkmuyordum. Artık hiçbir şeyden korkmuyordum. Erdem yanımda olduğu sürece yalnızca ve yalnızca onu istiyordum. Erdem'in yanında hiçbir şeyin, hiç kimsenin nokta kadar bile değeri yoktu gözümde.

         Bu belki de hastalıklı bir durumdu, haddinden fazla keskindi, eninde sonunda can yakardı. Fakat umrumda olan tek şey yanacak olan canımın bile Erdem'e ait olmasıydı. Ruhum ona hissettiğim aşk ve şehvet duygusuyla buram buram sarhoşken cılız bedenimi suya doğru bıraktığım anda kendimi Erdem'in güçlü ve iri kollarının arasında buldum. Ruhumun tümörü haline gelmiş olan az önce düşündüğüm binlerce rahatsız edici düşünce bir bir bedenimi terk etti. Artık evindeydim, yuvamdaydım bir nevi...

         Kirpiklerinin kıpırtısını bile ezbere bildiğim bu adamdan ayrı kalma düşüncesi bile can yakıcıydı. Havuzun ılık suyunda yüzen bedenimin içindeki kaslar bir bir gevşedi. İnce ve güçsüz bacaklarımı  Erdem'in beline doğru doladım. Bikinimden taşan göğüslerim Erdem'in göğsünde temas ettiği an sırtında gezindirdiğim ellerim saçlarını buldu. O da saçlarımın arasındaki ellerini sırtıma doğru kaydırdı ve ince bir iple bağlı olan bikinimin ipini ani bir hareketle çözdü. Başımı göğsüne yaslarken "Sakın beni bırakma." dedim. Sesim emir verir gibi çıkmıştı. Çenemden tutup kafamı nazikçe kaldırırken delici bakışları kalbime kadar işledi. "Öyle güzelsin ki, seni bırakmak için deli olmak lazım."

          Gözlerim neşeyle parlarken kıvrılan dudaklarım Erdem'e cevap verdi: "Ama ben sana deliyim." Bakışlarımız birbirimizin dudaklarına doğru kayarken Erdem aceleyle sözlerini sürdürdü: "Sen bana delisin, ben zaten senin delinim."

EFLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin