Sımsıkı kapadığım gözlerimi açtığımda ellerimi ellerine kenetlemiş Erdem'in parmaklarını daha da sıktım. Hayır, hayır... Bu gerçek olabilir miydi? Aylardır hayalini kurduğum şu an, asla yaşanmasına imkan vermediğim bu an nasıl olur da hayallerimden bile bana daha güzel hissettirmeyi başarıyordu?Kalbim coşkun bir dere misali çağlıyordu. Heyecanıma engel olmaya çalıştıkça daha da titriyordum. Erdem'in babasının şoförünün: "Geldik Erdem Bey." demesiyle içinde yüzdüğüm rüya denizinden çıktım. Başımı Erdem'in omzundan kaldırdım. Kucağımda duran çantamı sırtıma taktım ve derin bir nefes aldım.
Erdem kendinden daha emin, hatta bulunduğu durumdan gayet memnun görünüyordu. "Hazır mısın bebeğim?" dedi hafif sağa kalan gülüşüyle. "Benn... " dedim tekrar elini kavrayarak. "Sanırım henüz hazır değilim." Erdem kısa bir kahkaha patlattı. Beni kendine çekerek "Sakin ol güzelim, her şey güzel olacak." derken bakışlarını gözlerime dikti. "Sadece bana güven." derken dudakları saçlarımı buldu ve küçük bir öpücük kondurdu.
Arabadan indiğimizde etrafımıza kısa bir bakış attım. Sınıfımızdan kimseyi görememek bir nebze olsun içime su serpmişti. Erdem arkamdan çıktı ve şöföre birkaç şey söyledikten sonra yanıma geldi. Elini bana uzattı. bir an bile tereddüt etmeden elini sıkıca kavradım tekrar. Kendimi hiç olmadığım kadar güçlü hissediyordum. Tam şu anda ellerim sevdiğim adamın avuçlarının arasındayken tüm dünya karşımda dursa, hayat beni hesap edemediğim sınavlara da soksa, hatta annem benden daha da fazla nefret etmeye başlasa da yaşayabileceğim her şeyi göğüsleyebilirdim.
Erdem'le bir kez daha birbirimize bakıp gülümsedikten sonra yavaş adımlarla okulun kapısına doğru ilerledik. Okul bahçesinin içine girmemizle birlikte tüm bakışların üzerimize doğru döndüğünü hissettim. Yanaklarım isyan bayrağını çekip çoktan kızarmaya başlamıştı bile.
Bizi ilk karşılayan Erdem'im bir alt sınıftan arkadaşı Semih oldu. Önümüzü kesti ve "Erdem... Eflal.. İnanamıyorum. Siz ikiniz, ne alaka?" diye gözlerini pörtleterek konuşmaya devam etti. Erdem başını biraz daha dikleştirdi. Boş kalan eliyle saçlarını geriye doğru attı. Güneş gözlüğünü çıkardı ve "Evet kardeşim doğru görüyorsun. Eflal artık benim sevgilim!" diyerek kıvrılan dudaklarıyla Semih'e cevap verdi. Erdem Semih'le sohbetine devam ederken okul bahçesinin tam ortasında durduğumuzu fark ettim. Etrafıma kısa, aralıklı ve ürkek bakışlar fırlatıyordum. Neden herkes zombi görmüş gibi bize bakıyordu? Tüm kızların gözlerini üzerimde hissedebiliyordum. Hayatımda daha önce görmeye alışık olmadığım bakışlardı bunlar. Hepsi beni parçalamak istiyor olmalıydı.
Erdem'i çekiştirmeye başladım. Bir an önce sınıfa girmek ve asıl sınıftakilerin tepkisini atlatmak istiyordum. "Efendim güzelim?" diye sordu Erdem çekiştirdiğim koluna bakarken. "Sınıfa gidebilir miyiz artık?" dedim gülümseyerek. Erdem etrafımızdaki bakışlardan rahatsız olduğumu nihayet anladı.
Elimi tuttuğu elini, elleriyle birlikte kaldırarak sıcacık bir öpücük kondurdu. Göğsümün altında bir şeyler hareket etti umarsızca. "Görüşürüz Semih." diyerek beni okul binasına doğru çekerek yürümeye başladı. "Herkes bize bakıyor, farkında mısın?" diyerek hoşnut bir ifadeyle seslice güldü. "Bakıyorum da çok memnunsunuz Erdem Bey!" dedim sitemli bir şekilde gülerek. Bu tarz işler bana göre değildi. Elimde olsa ömür boyu görünmez olmayı tercih ederdim. "Hayatımdaki ilkleri seninle yaşıyorum. Daha önce hangi kızın elini böyle sımsıkı tutarak, gözlerimin içi böyle girerken girdim bu okulun kapısından?" dedi, içimdeki güneşi daha da tepeye tırmandırdığının farkında olmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFLAL
RomanceKonuşmanın vakti gelmişti demek. Gerçeklerle yüzleşmek... Yerimden kalkıp onu duvarın köşesine doğru sıkıştırdım. Benden korkan gözleri, titreyen bacakları, karşımda ufacık kalan bedeni... "Sana üç şey söyleyeceğim. Bu üç şeyi asla unutmayac...