30- BENİM OLACAKSIN DEMİŞTİM SANA

3.9K 96 20
                                    

İlk aşkımdı 'O' benim. Aşk sessizce, kedi gibi yanaşmıştı bana. Bu hissin ne gelişini görmüştüm ne de ayak seslerini duymuştum. Erdem'i gördüğüm ilk an, ona aşık olmuştum.

Lisenin ilk yılında, Erdem'i ilk gördüğüm an içime yayılan bu his yavaş yavaş tüm benliğimi kaplamıştı. Senelerce duyduğum bu aşkı kendime bile itiraf etmekten çekinirken kalbime saplanan aşk mızraklarının canımı yakışını görmezden gelmiştim hep. Yine de gündelik telaşlarımın arasından her sıyrılışımda kendimi onu düşünürken bulurdum.

Fakat Erdem'in odama gizlice girdiği o ilk gece, gözlerimden çıkan ateşin onun bakışlarına iletildiğini ve yüreğine ansızın indiğini hissetmiştim. Bana aşık olabilme ihtimaliyle ona daha da koşulsuz bir şekilde bağlanmıştım.


Ve şu an, seneler azgın bir su misali akıp geçmiş, akan bu su ikimizin de ruhunu aşka boğmuştu. Ormanın kralı yırtıcı aslan yaralı küçük bir serçeye aşık olmuştu. Prens deniz kızına evlenme teklifi etmişti. Ne şanslıydım...


Şöminenin kavurucu sıcağı odanın sağından soluna doğru aceleyle yayılırken Erdem'in varlığı belli bir romantizmin yanı sıra, büyük bir şehveti taşıyordu. Parmağımdaki pırlantadan gözlerini ayırıp, gözlerini gözlerime sabitlemişti. Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu sanki.


Ona baktığımda, hele ki birde o güzel okyanus rengi gözleri bana çevrildiğinde yüreğimin göğüs kafesinden çıkacak gibi olduğunu hissediyordum. Bakışları her bana değdiğinde çıkan küçük kıvılcımlar vücuduma her değdiğinde aşkın dilini çözmeye çalışıyordum.


Aramızda ki bu duygu; belki de bir takıntı, derin bir haz ve normalin üstünde bir adanmışlıktı. Erdem'in ruhunun aksi bedenime bir gölge gibi düşerken Erdem ansızın bana yanaştı ve alkolün etkisiyle yalpalayarak yatağa ulaşma çabama son verdi. Bir anda beni kucakladı. Onun kollarındayken en rahat kuş tüyü yataklarından bile daha konforlu ve güvende hissediyordum kendimi. Aşkı ilk kez bakışlarla değil de, tensel buluşmayla yaşamanın verdiği haz daha da başımın dönmesine yol açıyordu. Cılız bedenimi Erdem'in kollarında bırakmamla kendimi yatakta bulmam bir oldu.


Erdem aheste tavırlarla yanıma yerleşirken gözlerini üzerimden bir saniye bile ayırmadı. Yanıma uzandığında burnuma çarpan denizi anımsatan kokusunu daha net içime çekebilmek için kollarımı açtım ona doğru. Huzurla yerleşti yuvasına. Yüzümüzün arasında milimetreler varken bile, dudaklarının sıcaklığıyla kalbimde uçuşan kelebekler kanatlarını canımı yakarcasına çırpmaya başladı. Dudaklarını dudaklarımda hissettiğim o an zaman durdu, kelebeklerin kanatları dondu. Akreple yelkovan sonsuz kovalamacasına ara verdi sanki, kum saatinden yere düşen zerrecikler havada asılı kaldı.


Dudaklarım Erdem'in dudaklarının altında ezilirken ellerimiz aceleyle üstümüzdekilerden kurtulmak için çabalıyordu. Bedenimizi saran bu ince bez parçalarına düşman kesilmişti sanki hislerimiz, kurtulun onlardan diye emir veriyormuşçasına net hareketlerle Erdem üstümdeki mini elbiseyi çıkarırken yüzüğüme takılan eteğimin yırtılma sesini duymazdan geldim. Elbisemden kurtulduğum saniyenin onda biri zamanda, Erdem'in de tişörtünü çoktan çıkarmış olduğunu görünce şaşırdım. Bu kez gerçekten, tüm utanç duygularını bir kenara iterken, içimdeki Eflal'in Erdem'in bedenine ulaşmak için şımarıkça hareket etmesine izin verdim.

Üstümde yalnızca iç çamaşırlarım kalmıştı. Yanımda uzanan Erdem yatağın ucuna doğru kıvrıldı ve açıkta kalan göbeğime küçük öpücükler kondurmaya başladı. Daha önce böyle bir hissin varlığından bile haberim yokken şu an kalbimin çıkardığı gümbürtüye bir avcının avına kesildiği gibi dikkatle kulak kesildim. Erdem göğüslerime doğru öpücükleriyle yol haritasını emin adımlarla takip ederken altımda duran çarşafı inleyerek avuçladım. Kıvranıyordum. Üzüntüden değil de mutluluktan ağladığım o an gibi, şu an da acıdan değil zevkten kıvranıyordum. İlk kez böyle bir hisle tanışıyordum.


EFLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin