20 - VAMPİR

3.6K 127 34
                                    




                Bundan tam on sene önce, o gün cesaretimi toplamıştım. Anneme söyleyecektim. Kendimi bildim bileli zaman zaman yanıma gelen, son zamanlarda bunu daha da sıklaştıran, o zamanlar tarif edemediğim, anlam veremediğim ama gittikçe artan rahatsızlığımın, korkularımın ve artık nefrete dönüşen hislerimi, abimi, onun bana yaptıklarını anlatacaktım anneme. Kim bilir ne kadar şaşıracak, abime ne kadar kızacaktı. Belki artık böylece beni de severdi. Öyle ya, belki de bana da kızardı: "Bu zamana kadar niye söylemedin?" diye...Belki de bana sarılır, "İyi misin? Anlat. Sana bir şey yapmadı değil mi?" derdi. Bende kurtulurdum o baş belasından. Çünkü anneler çocuklarını korurdu. Hem abim, annemin öğrendiğini duyarsa bir daha gelemezdi. Evet, evet... Söylemeliydim!


          Ben bu düşünceler içindeyken annem elinde bir çamaşır sepetiyle içeri girdi. "Kalk! Bir işe yara. Şunu balkona çıkar." dedi. O anda "Anne, abim var ya... Abim bana biliyor musun...." cümleleri dudaklarımdan kesik kesik dökülüverdi. Annemin elindeki sepet birden yere düştü. Gözleri öyle büyümüştü ki: "Abin sana ne?" diye bağırdı. Ben onlarca kez yaşadığım bu olayı bir dakika gibi kısa bir sürede nasıl anlatmayı başarmıştım, tüm yaşadığım kabusu şu küçük zaman dilimine nasıl sığdırmıştım, bilmiyorum. Ardı arkasına cümleler dudaklarımdan annemin kulağına doğru dökülüyordu.


         Sonrası bir sessizlik... Annem donmuştu. Gözlerinden ateş fışkırıyordu. Dişlerini sıktığını fark ettim. Tabi bir anne için bunları duymak kolay olmamalıydı. Kadıncağız bayılmasın diye düşünerek, onu sakinleştirmem gerektiğini zannederek anneme doğru bir adım attım. Tam ona sarılacaktım ki yüzüme inen balyoz gibi bir tokatla savruldum. Annem saçlarımdan tuttu. Yüzü yüzüme değecek kadar yakındı. "Bunu başka kime anlattın? Bunları başkasına söyledin mi!" diye haykırdı. "Hayır." diye inledim. "Eğer bunları başka birine anlatır, ağlayıp zırlarsan seni gebertirim!" diye kükredi.


      Anlamıyordum. N'oluyordu? Annem kimsenin duymasını istemiyordu. Hele ki babam... Ya da başkaları... İnsanlar benim için ne düşünürdü? "Abisi tarafından taciz edilen Eflal!"dim ben. Annem bir süre odada huzursuzca dolandı. Kapıyı kapattı. Tırnaklarını yedi. Saçlarını çekiştirdi. Sonra şimdiye kadar hiç duymadığım yumuşak bir ses tonuyla: "Bunları kimseye anlatmayacaksın Eflal'cim. Babana, arkadaşlarına, ya da ne bileyim bana bile. Bir daha bunları ağzına almayacaksın." dedi. "Ben... Ama, ama.... Ama..." diye sözünü kesmeye çalışırken "Abin seni çok sever. Öyle şeyler yapmaz. Senin üstünü örtmüştür o, Sen üşümeyesin diye... Sen yanlış anlamışsındır kızım. Bak bunları babana söylersen babanın başı belaya girer. Hem abinin hayatı kararır."  diyerek sözlerine devam etti. "Ama abim geceleri...." diye inatla sözlerime devam etmeye çalıştım. Annem omuzlarımdan tuttu. Beni sarsarak "Abin gece geliyor, seni seviyor, okşuyor, üstünü örtüyor, gidiyor. 'BU KADAR!' Anladın mı?" dedi.


            "Ya abim bana bir şey yaparsa?" diyebildim. "O kadar da değil. O kadarını yapmaz!" diye cevap verdi. Yere düşen çamaşır sepetini aldı. Sonra bana dönerek "Birazdan abin gelir, kalk, yemek hazırlayacağız." dedi.


      Annemin sözleri duvarlara çarpıp geri dönüyor, her cümlesi bana acımasızca tokat atıyordu. Bunu kimse bilmemeliydi. Babamın başı derde girerdi. Abimin hayatı karardı. Doğru ya, kim kardeşini taciz eden birine tiksinmeden bakardı ki? Abim geceleri geliyor, beni okşuyor, çünkü beni seviyordu. Bu kadar...


      Bu kadar neydi?Önemli bir şey değil miydi? An azından "O KADAR" değildi. Abim bana "O KADARINI" yapamazdı. Annem içimi rahatlatmıştı.


EFLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin