45-TERCİH

1.4K 54 33
                                    

              Kanadı kafesinin kapağına sıkışmış bir kuşun çırpınışı gibi çarpan kalbimin sesinin dışarıdan da duyulduğuna emindim. Hatta bu konuda yemin bile edebilirdim. 


           Ortamı kasvete boğan sessizlik arabanın pencerelerini ve kapılarını yumrukluyordu. Arabanın soför koltuğunda oturan gözlerle gözlerim birleştiği anda var gücümle kaçmaya başladım. Yakalanmıştım.


        Abimden kaçmanın bu kadar kolay olmayacağını tahmin etmem gerekirdi. Ona yakalanma ihtimalini göz önünde bulundurarak bu yolda yürümemem gerekirdi. Hata yapmıştım. Ah, ne aptalım...


         Koşmak için deliren bacaklarımı var gücümle zorlarken araba u dönüşü yaptı ve arkamdan takip etmeye başladı. Bir arabayla yarışamayacak kadar yavaş koştuğumu fark ettim. Birkaç dakika içinde araba önüme kırdı ve beni durdurdu. Titreyen bacaklarımdan can çekildi ve yere yığıldım. Başaramamıştım.


        Emir? Erdem? Babam? Neden kimse beni kurtarmak için gelmiyordu? Herkes neredeydi? Beni unutup, hayatlarına devam ettikleri aklımın köşesinden geçer gibi oldu. Kalbimin kanayan karalarından süzülen kan gözlerime doldu, hıçkırık olarak boğazımdan döküldü.


         Abim arabadan inip yerde yatan bedenime bir tekme savurdu. "Demek o küçük beyninle kaçmaya kalkıştın ha?" Bir tekme daha savurdu. Acıyla karnımı tuttum. Bu kez kandırılmanın verdiği hırsla her zamankinden daha nefret dolu görünüyordu. "Bırak beni, yalvarırım sana bırak! Sen hastasın!!!" diye avazım çıktığı kadar çığlık attım. 


        "Beni bırakıp Erdem'e gidecektin yine, değil mi?" derken kolumdan kelepçe gibi sert bir biçimde yakaladı ve suratıma demir gibi bir yumruk indirdi. Acıyla irkildim. Daha da şiddetli bir şekilde ağlamaya başladım.

            Çırpınmam hiçbir işe yaramıyordu. Sadece kendimi yoruyordum. Arabaya tekme tokat zorla bindirildim. "Merak etme, sana istediğin kişiyi getireceğim! Demek oyun oynamak istedi canın ha!!! Oyun nasıl oynanırmış göstereceğim sana!" derken gazı kökledi. Zindanıma doğru yol almaya başladık.


         Eve aynı şiddetle savrularak girdim. Yere düşen cılız bedenime acımasızca tekmeler savurmaya devam etti. Arada saçlarımdan kavrayarak beni ayağa kaldırıyor, zorla öpüyor ve tekrar nefretle suratıma şamarı indiriyordu. Titreyen bedenim bayılmamak için zor duruyordu. Bütün vücudum morarmış bir haldeydi. Ayağımdaki ve kolumdaki kesikler iyice açılmıştı. Saçlarım tutamlar halinde elinde kalıyordu. Patlayan dudağımdan sızan kanlar ağzımda acı bir tat bırakıyordu. Gözüme yediğim yumruğun etkisiyle ilk önce gözümün çıktığını sandım. Elimi gözüme götürdüğümde sağ gözümün kapanacak kadar şiştiğini anladım.


         Saçlarımdan sürükleyerek beni o iğrenç kusmuk ve tuvalet artığı odaya doğru sürükledi. Artık karşı gelmeye mecalim kalmamıştı. Her yerim yanıyordu, acıyordu. Umutsuzluk kalbimi kavuruyordu. Gözlerimi kapattım. Abim yerde hareketsiz bir biçimde yatan bedenime yaklaştı. Ve üstümdekileri yırtarcasına parçaladı. Günlerdir pislikten katılaşmış kıyafetlerimi üstümden sıyırdı. İşte o an bana tecavüz edeceğini anladım. Ve yediğim son yumruk darbesiyle bilincimi tamamen kaybettim.


         Gözlerimi araladığımda hala yaşıyor olmama şaşırdım. Tek gözüm feci halde sızlıyordu. Sağ gözüm öyle bir şişmişti ki, göremiyordum. Tek gözle üstüme başıma baktım. Üstümde sadece iç çamaşırlarım vardı. Titriyordum. Soğuk zeminin üstünde zangırdayan bedenime engel olamıyordum. Bir anda kapı açıldı. 

EFLALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin