İnanabileceğim bir yalanı seçmiştim. Mutlu olmak... Çığlıklarımı bir bir Erdem'in tenine yazıyordum. Onun kollarında bir büyüyor, bir çocuklaşıyordum. Canım yanıyordu. Aldığım haz, acıyan canımı hiçe sayıyordu. Tüm alemin içinde biriktirdiği hazzı, şu an Erdem'le bir bütün olan tenimde, kalbimde, ruhumda hissediyordum.
Bir o yana, bir bu yana dönmekten sıkılan ruhum, üçüncü yolu seçmişti. Huzuru Erdem'in okyanus gözlerinde çıkan yangında bulmuştu.Omuzlarıma küçük kristal kar taneleri yağıyorken, içimde harlanan alevi söndüremiyor gibi hissediyordum. Tümüyle onun olmuştum artık. Bütün dünya üzerinde bu güne kadar harcanmamış tüm keyifleri bir bir harcıyorduk sanki içinde bulunduğumuz yatakta. Kimi zaman telaşlı, kimi zaman da yavaş yavaş...
Ruhumuzun birbirine olan yemini, zincirlenmişiz gibi bağlamıştı tüm bedenlerimizi birbirine. Bir kehanet dolu aşk dizesi dudaklarımdan inleme halinde dökülürken, aklıma Masal'ın yokluğunu bile getirmiyor, uzun süredir ağzımda biriken pas tadı yerini daha önce hiç tatmadığım tatlara bırakıyordu. Yüzümü Erdem'e döndüm.
Belime kadar örtülü olan beyaz ve satenden yapılma çarşafın diğer tarafı Erdem'in üzerindeydi. Nefes nefeseydi. Alkol kokusu odada yavaş yavaş kaybolurken, perdelere sinsice sinen izmarit kokularını alabiliyordum. Gün ağarmak üzereydi. Karanlıkla vedalaşan gökyüzü, aydınlığı evine misafir etmeye hazırlanıyordu. Gökyüzü en az Erdem'in gözleri kadar maviydi, en az gözlerinde biriken okyanus kadar derindi. İç geçirdim. Burnum boynuna değiyordu.
Saçlarımda biriken nem, Erdem'in terli vücuduna yapışmıştı. Hava kalbimizde tüm gece çıkan yangından öcünü alırcasına serinlemişti yine de. Bir an ürperdim. Dile kolay kaç gece ondan ayrı kalmıştım. Kaç gece onun hayaliyle uyumuştum, kaç gece yanımda olmayan bedenini yudumlamıştım, kaç gece dudaklarının üzerinde gezdirmiştim parmaklarımı... Yaşıyorken onsuz olmak kadar delirmekle eş değerdi zihnimde. Yokluğu zihnimde büyük depremler yaratırken onu sevmediğimi düşündürmüştüm ona. Düşüncelerimi okur gibi sardı tüm tenimi. Her gece içimde can veren solgun çiçekleri sular gibi konuştu:
"Hayatımın en güzel gecesiydi. Bir sonraki gecemize kadar..." Muzip bir şekilde gülümsedi.
Daha da sıkı sarıldım ona. Bütün kemiklerimi delmeye alışkın olan geçmişim ilk kez yaşadığım anın huzuruyla donmuş kalmıştı. Sevmiştim. Hem de çok... Kalbimdeki ağrı yerini büyük bir huzura bırakmıştı. Nefes alabildiğimi hissediyordum.
"Kamera kayıtlarını görmek istemiyorum." Sağ elim yüzünde yeni çıkmaya başlayan sakallarına ürkekçe dokundu. "Eğer bilmem gereken bir şey varsa, sen bana söylersin zaten..." derken kapanmakta olan gözlerimi uykunun çekici kollarına teslim ettim. Ve o gece ilk kez kabuslarla geçirmedim. Erdem'in varlığının şifası yine her yerimi sarmıştı. Hayatımı hınca hınç dolduran varlığı tarifsiz bir büyüleyici hazza yol açılıyordu. Açılan yaralarımın kuruyan parçaları bir bir dökülmüştü yatağımıza. Almıştı beni, bulutlarımdaki tüm yığınla birikmiş yağmurları sırtlanmıştı. Bütün doğru sebeplerim yanlış olmuştu. O olmuştum, onun olmuştum.
Öğle güneşi yüzüme doğru vururken yatakta yalnız olduğumu biliyordum. Yokluğu yatağı soğutmuştu yine. Sıkıntıyla iç geçirerek doğruldum. Günlerdir bitkin kalan bedenim, ilk kez sağlıklı bir uyku çekmenin verdiği dinçlik içindeydi. Odadan dışarı çıktım.
"Erdem?"Üzerime geçirdiğim sabahlık, gecenin üzerimde bıraktığı izlerin hepsini örtmüştü. Sadece birkaç morluk, boynumdaki hassas noktalarda kendini belli ediyordu. Bir kez daha seslendim mutfağa doğru ilerlerken. "Erdem?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFLAL
RomanceKonuşmanın vakti gelmişti demek. Gerçeklerle yüzleşmek... Yerimden kalkıp onu duvarın köşesine doğru sıkıştırdım. Benden korkan gözleri, titreyen bacakları, karşımda ufacık kalan bedeni... "Sana üç şey söyleyeceğim. Bu üç şeyi asla unutmayac...