Şimdi güçsüz duruma gelemezdim Araf'ın kaldığı hastaneye gitmeliydim göz yaşlarımı ellerimin tersiyle iterek derin bir nefes aldım."Hangi hastane!"diye çıkıştım o da kaldığı hastanenin adını verdikten hemen sonra koşarak ofisten çıkıp taksiye bindim.
Hastanenin önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve toparlandım Araf'ın beni bu kadar güçsüz biri olduğumu görmesini istemiyordum. Hızlı bir şekilde hangi odada kaldığını öğrendikten sonra seri bir şekilde Araf'ın kaldığı kapının önüne geldim ve kapıyı açıp hızla içeri girdim. Araf uyuyordu fakat benim ani girişimle ses çıkardığım için uyanmıştı beni karşısında görünce kısa bir şok geçirse de hemen toparlandı. Omzu sargılıydı sanırım oradan vurulmuştu.
"iyi misin?"diye sordum gözlerimin dolmasını engellemeye çalışarak. Fakat Araf yüzümden anlamıştı ne kadar endişelendiğimi.
"Sen neden ağladın?"diye sordu tepkisiz bir şekilde.
"Hayır ağlamadım sana bir soru sordum iyi misin?"diyerek geçiştirmeye çalıştım Araf'ın onun için bu kadar endişelendiğimi öğrenmesini istemiyordum.
"Ben iyiyim ama sen kötü gözüküyorsun! Her neyse nasıl geldin buraya? Burada olmaman gerekiyordu!"diye çıkıştı Araf'ın bu haline gülümsedim onun bana hesap sorması ilk defa hoşuma gitmişti belki o kurşun biraz daha aşağıya geçseydi belki de şimdi onunla bu konuşmayı yapamayacaktık.
"Hey sana diyorum neden gülüyorsun bu durumda olmam hoşuna mı gitti?"diye sordu kaba bir şekilde.
"Nasıl yaralandın? Bana işinin olduğunu söylemiştin bir çatışmaya gittiğini bilmiyordum!"diye karşı çıktım.
"Bilsen durdurabilecek miydin beni?"diye alaycı şekilde konuştu."Hayır ama!"devamını getiremeden Araf sözümü kesti.
"Şimdi adamlarımdan biri geliyor ve seni götürüyor düğünümüz için hemen hazırlanman gerekiyor! Bende bu serum biter bitmez hazırlanıp yanına geleceğim"diye uyardı. Bu halde hala düğünü düşündüğüne inanamıyordum.
"Sen hala düğünümü düşünüyorsun hemde bu haldeyken! Araf sen vuruldun farkında mısın?!"diye çıkıştım sert bir şekilde bana kendimi düşünmemi söylüyordu ama onun ne acısı nede yarası hiç bir şey umurunda değildi.
"Ben iyiyim abartılacak bir şey yok! Bu düğün olacak! Ve biz bu akşam evleneceğiz!"diye sertçe karşı çıktı daha sonra eline bağlı olan serumu çekerek yavaşça doğruldu ve ayağa kalkacağı sırada hemen yanına gidip ona ayağa kalkmasında yardımcı oldum.Bir kaç dakika sonra hemşire içeri girdi ve Araf'a bakarak konuşmaya başladı.
"Bu durumda ayağa kalkmanız doğru değil yaranız derin ve ani hareketlerde bulunursanız kanayabilir!"diye uyardı fakat Araf hemşireyi bile dinlemiyordu yavaş bir şekilde siyah gömleğinin düğmelerini ilikliyordu daha sonra hemşireye bakarak konuşmaya başladı.
"Çıkış işlemlerini başlatın gereği neyse sekreterim halledecektir!"diye tısladı hemşirede odadan çıktıktan sonra Araf'ın yanına yaklaştım ve gömleğini iliklemesine yardımcı oldum.
"Neden yaralandığını benden sakladın?"diye sordum gömleğini iliklemeye devam ederek."Gerek duymadım!"diye mırıldandı.
"Neden? Aynı şey benim başıma gelse ve ben sana haber!"devamını getiremeden Araf eliyle ağzımı kapattı. Ben Araf'a şaşkınlıkla bakarken Araf kaşlarını çatmış bir şekilde bana baktı.
"Öyle bir şey olmayacak!"diye fısıldadı kulağıma doğru eğilerek Araf'ın bana yaklaşmasıyla o denizimsi kokusu yayıldı burnuma ve ben derin bir nefes aldım çünkü o bana her yaklaştığında kontrolümü kaybediyordum onu benden uzaklaştırmak yerine bana yaklaşmasına izin veriyordum ve bu durum beni rahatsız ediyordu.Ona karşı koyamıyordum o bana her yaklaştığında nefes alamıyor boğazım düğümleniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TEHLİKELİ KARANLIK
JugendliteraturKaranlığı içerisine hapsetmiş bir çift kahverengi göz! içi ve dışı kara olan bu adam adeta ölümü andırıyordu bakışlarıyla sevdiriyordu cenneti de cehennemi de! Sadece bir kez bakmak ve gözlerinin içinde kaybolmak gerekiyor ölüm kokan nefesini hissed...