46.BÖLÜM

2.8K 127 40
                                    


Hayal kırıklığı.
Hangisi daha zordu? Hayal kırıklığına uğramak mı yoksa hayal kırıklığına uğratılmak mı? Hangisi daha çok üzerdi bizi? Sanırım bana göre hayal kırıklığına uğratmak daha acıydı. Araf'ı hayal kırıklığına uğratmıştım! Ve bugün bile bende onun kadar acı çekiyordum. Onun için şu an düştüğüm durum bile çok acı vericiydi. Sırf Araf bana eskisi bakıp gülümsemesi için hasta rolü yapacaktım. 

Belki ona göre yaptığım yine affedilemezdi ama onun için her şeyi yapabilirdim. Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Araf gelene kadar uyumalı bugün yaşadıklarımı kısa süreliğine bile olsa aklımdan çıkarmalıydım. Kaç saat uyuduğumu bilmiyorum bildiğim tek şey saçlarımda hissettiğim bir hareketlilikle gözlerimi açtığımdı. Gözlerimi açar açmaz Araf'ın aniden geri çekildiği gördüm. Boğazını temizlemiş bakışlarını kaçırmıştı. 

"İyi misin? Eray biraz hasta olduğunu söyledi. Doktoru çağırdınız mı? Eğer çağırmadıysanız ben hemen-"sözünü keserek araya girdim. 

"Doktor istemiyorum."dedim fısıltı şeklinde çıkan sesimle.

"Olmaz öyle şey!"dedi birden ayağa kalkarak. Ben şaşkın bir şekilde kaşlarını çatarak bana bakan Araf'ı incelerken o da sanki pot girmiş gibi kafasını çevirdi.

"Yani önemli bir şey olabilir o yüzden."dedi kendini düzeltir gibi. Dakikalar sonra içeri Eray girdi.
"Eray sen bizim aile doktorunu çağır buraya gelsin." Araf'ın sesi emir verir gibi çıkarken Eray bana baktı. Bir plan hazırlamıştık ve ikimizde bu planın bozulmasını istemiyorduk.

"Tabi hemen çağırıyorum."derken sesi çok öz güvenli çıkmıştı. Eğer doktor gelirse planımız bozulacaktı. Ben tedirgin bir şekilde Araf'a bakarken Eray çoktan odadan çıkmıştı.

"Nasıl oldu yani? Ben gittikten sonra mı kötü oldun? Seni bıraktığımda iyiydin."diye itiraf etti Araf. Araf'ın itirafı ile yavaş bir şekilde yataktan doğrularak oturur pozisyona geldim.

"Gerçekten iyi miydim? Araf sen göremiyor musun? Bu eve geldiğimden beri beni görmezden geldiğin her dakika her saniye kendimi dünyanın en acınası insanı olduğumu hissediyorum. Bana eskisi gibi bakmayan o gözlere dayanamıyorum. Dudaklarından çıkan her sözle yerin dibine giriyormuşum gibi düşünüyorum. 

O yedi günü sana telafi edebilirim yalnızca bana o şansı vermeni istiyorum." Söylediğim her cümle içimde patlamaya hazır olan sözlerdi. Araf yutkunarak bana baktı, daha sonra derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.

"Sen biraz dinlen."dedi arkasına doğru dönerek. Yine aynısını yapıyordu ben ona beni görmezden geldiği her saniye dünyanın en acınası insanı olduğumu hissettiğimi söylerken bile yine aynı şeyi yapıyordu.

"Benden bu kadar mı nefret ediyorsun Araf? Eğer beni istemiyorsan yada varlığımdan rahatsız oluyorsan-"bu sefer ben cümlemi tamamlayamamıştım.

"Gidecek misin? Aklına gelen ilk şey gitmek değil mi? Bizi bir daha asla bırakmayacağını söyleyen sen ilk fırsatta aklına gitmeyi koymuşsun."diye karşı çıktı kaşlarını çatarak.

"Bana bakmıyor beni görmüyorsun bile. Söyle neyi yapmamı istiyorsan onu yapacağım! Gitmemi istiyorsan durmayacağım sana söz veriyorum bir daha yüzümü görmek zorunda kalmayacaksın. 

Bana bir şey söyle bir şey söyle ki ne yapmam gerektiğini bileyim." Son söylediklerimden sonra nefesim tükeniyormuş gibi hissettim. Bu sefer rol yaptığım için değil boğazımda hissettiğim bir yanma acısı ile öksürmeye başladım. 

TEHLİKELİ KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin