SİYAH İBLİS

5.6K 364 55
                                    

Hıçkırıklarımı dizginleyeyim derken Bay Çatık Kaş'ın omzun da uyuya kalmışım. Sabah uyandığım da bankta beraberdik. Şuan bizi uzaktan gören biri sevgili bile sanabilirdi. Kendimi yavaşça toparlamaya çalıştım. Onu uyandırmamaya dikkat ederek. Benim için bu ayaz da dışarda mı uyumuştu? Ona yük olmayayım derken daha çok uğraştırıyordum. Kendi kendime homurdanırken bir anda başıma giren sert ağrıyla istem dışı inledim. Bay Çatık Kaş hızla gözlerini açarken kaşları endişeyle havalandı. Sonra tekrardan her zaman ki gibi çatıldı.

"İyi misin?"
Ufak bir tebessümle kafamı 'evet' anlamın da salladım. O boynunu sıvazlarken ben de esnedim. Her yerim tutulmuştu.
"Bura da uyuya kalıp hâlâ hayatta kalmamız büyük mucize" dedim. Koruma kalkanı yapmıştım evet, ama o sadece yarım saatlikti. Sonrasın da ne olmuştu?

"Ben tekrarladım kalkanı." Kafam şaşkınlıkla havaya kalkarken gözlerimiz tekrar buluşmuştu. Bu sefer gözlerini kaçıran taraf o olmuştu.
"Kalk hadi gidelim kahraman" suratım asılırken, bıyık altı gülümsemesini gördüm.

"Vallaha yemekler senden, burada o kadar boşuna mı uyudum?" Diyince
Kıkırdamaya başladım. Kafamı tamam anlamın da sallarken ona gerçekten çok şey borçlu olduğumu düşündüm. Yani, kim annesinin ve babasının ölümün de birazcık da olsa payı olan biriyle sırf o üzülmesin diye yanın da kalır ki? Şahsen ben kalmazdım...

Beraber açık herhangi bir büyülü restorant aramaya koyulduk. Bu arada da ona kendi hayatımdan birkaç şey anlatıp ufacık tebessümünü huzurla seyrediyordum.

"Sonra  Mert'e dedim ki 'napıyon lan tırrek'" buna kahkaha atmaya başlayınca ben sessizce onun gülüşünü izledim. Çok güzeldi...
Fakat nedense kendimi Ejder'e ihanet ediyormuş gibi hissediyordum. Dudaklarımı bükünce kahkahası dondu ve tekrar kaşlarını çattı. Gözleri bükük dudaklarım da takılı kalmıştı. Sonra dolu dolu olan gözlerime çıktı bakışları. Derin bir nefes çekti ve beni kollarının arasına alarak;
" Biraz daha kendini o it için ağlatmaya devam edersen ilk önce onu sonra senin kalbini si-" derken lafını ben böldüm. Küfür etmesi umrumda değildi ama birkaç apartman arkasında koşan bir nesne gördüğüme yemin edebilirim.

"Pekala kahraman küfür yo-"
"Şşt sessiz ol" diye fısıldayınca o da bir anda gerildi ve etrafı kolaçan etmeye başladı.
"Ne gördün?" Dedi fısıltıyla.
"Bilmiyorum, fakat kıpkırmızı iki tane hareket eden göz gördüğüme yemin edebilirim." Dedim sertçe yutkunarak. Elimde ki iblis bulucuyu etrafa tuttum. Tam önüm de kırmızı sinyal verince, önümüz de olduğunu anladım. Hızla önüme ateş topları fırlatırken Bay Çatık Kaş etrafa bakmaya devam ediyordu. Ben de etrafa bakarken Bay Çatık Kaş hızla üzerime atladı.
"Siyah iblis, acil alarm!" Bizi hızla koruma kalkanına aldım ve tam o sıra da koruma kalkanı'nın tam dibin de kıpkırmızı iki göz belirince geriledim. Nefes alışverişim hızlandı.
Korku ve gerginlik tüm bedenime yansırken Bay Çatık Kaş yerin de ikiledi.

"Kendimizi bu kalkanla koruyamayız. Unutma ki Siyah İblisler bizle aynı güçte." Dedi ve elimi tuttu. Kalbim ağzımdan çıkacak gibi atmaya başladığın da kendime lanet ettim. Neden böyle olmuştum ki?
"Ne yapıyorsun?" Dedim merakla.
"Kalkanı güçlendireceğiz." Kafamı tamam anlamın da salladım. İblis tam içeriye girmek üzereydi ki ikimizde aynı anda benim kitaptan ezberlediğim, onun ise doğuştan bildiği kelimeleri söyledik. Derin bir nefes verdim dışarıya. Şimdilik güvendeydik. Elimi bırakırken kaşları çatıktı. Birkaç büyü mırıldandı. Yavaş yavaş havalanmaya başladım. Vücudum ve tüm bedenim göz kamaştıracak bir renge bürünürken iblis yavaşça yere çömeldi. Artık onu görebiliyordum. Yavaş yavaş parçalara ayrılmaya başlayınca ben de yere indim. Kendimi inanılmaz derece de yorgun hissediyordum. Bay Çatık Kaş ne büyüsü yapmıştı acaba?

Kendimi karanlığa teslim ederken Bay Çatık Kaş'ın beni kucakladığını hissettim.

*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*

"Ne zamandır baygın abi?" Gelen sesi ilk başta garipsesem de bunun Funda olduğunu anlamıştım.
"2 gündür."
Diye cevapladı inanılmaz yakınım da ki gür bir erkek sesi.
"Peki ben çıkıyorum. Ona iyi bak ve tabii kendine de!" Dedi ve ev kapısından gelen 'klik'sesi ile gittiğini anladım.
Gözlerimi açmaya çalışsam da bir türlü açılmıyordu. Sanki yapışmış gibiydiler.
Yanım da bir hareketlenme hissettiğim de gözlerimi açmaya çalışmayı kestim ve sese odaklandım. Saçlarım da hissettiğim dokunuşlarla kalbim ağzıma kadar geldi tekrardan. Allah'ım, ne oluyordu bana böyle?!

"Uyandığının farkındayım kahraman" dedi ve erkeksi kıkırdaması kulaklarıma ilişti. Hızla gözlerimi açtım. Ben gözlerimi açar açmaz kıkırdamayı kesti ve ayağa kalktı.
"Hadi bakalım uyan uykucu! Kahvaltı sözün var bana daha" dedi ve salona geçti. Gözlerimi arkasından sonun da ayırabildiğim de yataktan kalktım ve özel güçlerimle yatağı topladım. İçeri geçerken Egemen'i ne kadar özlediğimi fark ettim. Küçük kardeşim ve abim...
Mercan, Meral... 
Mert...
Hepsini deli gibi özlemiştim. Salon da koltuğa yayılmış telefonuyla oynayan bir adet Bay Çatık Kaş görmemle sırıttım.

"Pişşt" dedim. Üzerine alınmadı ve telefonuyla oynamaya devam etti. İsmini bilmediğim için ona adıyla seslenemedim.
"Pşşt! höy , layn" kaşları çatık bir şekilde arkasına dönünce ona dediğimi anlamıştı. Sonun da! Kendimi  bir kamyona atıp efkarlanmadığım kalmıştı.
"Sen bana yardım etmeyecek misin?"
Sırıttı ve hayır anlamın da kafasını salladı.
"Hayır tabii ki" dedi ve yerin de daha çok yayıldı. Gözlerimi devirerek mutfağa geçtim ve sihirle kahvaltı hazırladım. Birincisi, çok üşenmiştim. İkincisi, ben yaparsam kesin zehirlenirdi!

Kahvaltı hazır olduğun da kamyon şöförü gibi seslenmeye devam ettim.
"Pşşt, heoyt kahvaltı hazır." İçerden gelen kıkırdamayla güldüğünü anladım. Benim de dudaklarım istemsizce yukarı kıvrılınca işi akışına bırakmam gerektiğini fark ettim.
Masayı gördüğün de gözleri kısıldı ve bir yüzüme bir kahvaltı sofrasına bakmaya başladı.

"Bunu tamamen senin hazırladığına emin misin kahraman?"

"Evet elbette" dedim panikle. Dalga konusu olmak istemiyordum.
"İyi bakalım" dedi ve sandalyeyi çekip oturdu. Ben de yerime yerleşince kahvaltı yapmaya başladık. Tam o sırada yumurtadan çıkan mor simlerle lanet okudum. Büyüyü saklamak için hiçbir şey söylemeyince kendi kendimi ele vermiştim. Bay Çatık Kaş kahkaha atmaya devam ederken bir kez daha göz devirdim. Rezil olmayayım derken daha çok rezil olmuştum!

"Zıkkım ye! Ben gidiyorum!" Dedim ve yerimden kalktım. Bir yanım arkamdan geleceğini söylüyordu diğer yanımsa bunun sadece kitaplarda gerçekleşebileceğini söylüyordu. O sırada bilmem kaç aydır olmayan iç sesim devreye girdi.

Gelmiyor
Emin misin?
Bana güvenmiyorsan arkana bak ve gerçeklerle yüzleş!
Tedirgince arkama döndüğüm de çatık kaşlarıyla yanıma yürüdüğünü gördüm. Allah'ım bir iç sesimin bozulmadığı kalmıştı o da oldu ya!

Yanıma geldi ve kolumu tuttu.
"Yürü kahvaltı yapalım. Sonra nereye gidiyorsan beraber gideriz!" Eve geri dönerken kolumda ki kasılmış elleri canımı yakmaya başlayınca büyü yardımıyla ellerini kolumdan çekmesini sağladım.

*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.

Kahvaltıdan hemen sonra ona sürpriz yapmak için klübeye geldim. Gözlerini ellerimle kapatmak için kendimi havada tutuyordum. Kapıyı açtığım da herkes birden elinde ki balonları bıraktı. Balonların içinde ki pullar her yere dağılırken ortaya Seren hanım ve Batu bey gözüktü. Onlar Bay Çatık Kaş'ın anne  ve babasıydı. Bu kavuşma sayesin de Bay Çatık Kaş'ın ismini öğrenebileceğimi nereden bilebilirdim ki? Şimdilik Bay Çatık Kaş'ın çocuk ruhu barındıran gülümsemesini izliyordum.

"Anne, baba!"

Bölüm sonu! Bölümleri erken atmaya çalışıyorum. İlham meleklerim Allaha şükür geldi! Hepinize buradan kocaman öpücükler! Hepinizi seviyorum :*

1039 kelime..

Ezik MelezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin