Alkan ağabey eline büyülü olduğu her halinden belli bir iğneyi havaya tuttu ve birkaç damlasını fışkırttı. Derin derin nefesler aldım ve karnıma baktım.
"Üzgünüm oğlum, umarım bir beni gideceğin yerde affedersin. Ben, ben sadece seçim yapmak zorundaydım ve seni seçtim. Çok çok özür dilerim!"
Alkan benim deli gibi ağladığımı görmüş olacak ki beni teselli etmek yerine sadece iğneyi sıktı. Çünkü o da farkındaydı, bu durumun herhangi bir tesellisi olmayacaktı.
"Şimdi ne olacak?"
Alkan ağabey oturduğum deney koltuğunun yanına yaklaştı ve benim hemen yanımdaki küçük sandalyeye oturdu.
"İlk önce oğlunun yaşayacağı önemli olayları ve hayatını izleyeceksin. Sonra yavaş yavaş Aras'ı ve oğlunu unutacaksın. Buna büyücü dilinde, ruhsal kürtaj derler. Sadece çocuğun değil hatıraların da yok olacağı için. Sen bayılınca konuşacağın ve hatta ağlayacağın için seni yalnız bırakacağım. Kendine iyi bak."
Kafamı salladım. Göz yaşlarım usul usul yanağımdan akarken burukça gülümsedim. Kapıdan çıkan Alkan ağabey durdu ve bana döndü.
"Tekrar hatırlatmak istedim, sen en doğru seçimi yaptın." Tepki vermedim. Söylediklerinin sadece bir teselliden ibaret olduğunun farkındaydım.
Kapının kapanma sesiyle benim de gözlerim kapandı. Yavaş yavaş beynim uyuştu ve karnımda keskin bir acı hissettim. Çığlık atmak istiyordum fakat sesim çıkıyordu. Sanki biri ağzımı tutmuş gibiydi. Hem acı hem de karanlık yok oldu ve masmavi bir ışık kümesi etrafa yayıldı...
*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*
Karnıma tekrar sert bir sancı saplandı. Acıyla beraber gözlerimi zorladım ve birkaç deneme sonunda açabildim. Bebek ağlama sesi kulağımı doldururken gözlerim doldu. Büyücü doktor elinde oğlumu tutuyordu.
"Tebrikler efendim, ateş topu gibi bir oğlunuz oldu." Hemşireler ebenin söylediklerine kıkırdarken dolu gözlerimle oğluma baktım. Saçlarından çıkan ateş ve okyanus rengi gözleriyle aynı Aras'a benziyordu. Daha sonra birden tekrar kendimi mavi bir ışık kümesinde buldum. Henüz kokusunu dahi içime çekememiştim oğlumun.
Gözlerimi açtığımda bana doğru koşarak gelen oğlumu gördüm.
"EJDER KOŞ! Oğlumuz yürüyor!"
Şuan olaylara üçüncü kişi gözüyle bakıyordum. Evet, oğlumun koştuğu kişi benim görüntümdeydi ama ben sadece bir hayalet gibi olanları izliyordum. Peki ya Ejder ne alakaydı? Aras'ı bu kadar çabuk nasıl unutabilmiştim? Hele ki Ejder'e nasıl gitmiştim?
İçeriden gelen Ejderle sinirlendim. Ne kadar da aptaldım!
"Aras gel babaya oğlum!" dedi ve diz çöktü Ejder. Kafam iyice karışmıştı. Üstelik Ejder'in Aras demesine karşın hala gülüyordum!
Tekrardan mavi ışık kümesini gördüm ve bu sefer gözlerimi bir okulda açtım. Koşan çocuklardan oğlumu arıyordum fakat ir türlü bulmamıştım. En sonunda köşelerin birinden gelen ağlama sesiyle oraya doğru seri adımlarla ilerledim. Oğlum elindeki ateş topuyla kendisinden küçüklere zorbalık ediyordu. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Demek ona güçlerini hangi yoldan kullanılmaması gerektiğini öğretememiştim.
Tekrar mavi ışık kümesi içinde buldum kendimi. Gözlerimi açtığımda evdeydim. Yani Ejder ve oğlumla beraber yaşadığım evimde.
Koridorun karanlık tarafında gördüğüm küçük silüet ile gece görüşümü açtım. Yerde hıçkıra hıçkıra ağlayan oğlumu görünce içim sızladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezik Melez
Fantasía17 yıllık hayatınızda sürekli ezildiğinizi düşünün. sürekli şişman olduğunuzu ve sevilmediğinizi,hiç bir arkadaşınızın olmadığı bu dünyada yapayalnız kaldığınızı düşünün.Ve bütün yakınlarınızın sizden sakladığı bir sır olduğunu düşünün.Ben kendimi y...