Gökyüzü olmak isterdim. İnsanlara, her gün batışından sonra günün doğduğunu göstermek, ağladıklarında onlara destek olmak için yağmur yağdırmak ve her mevsim değişikliğinde yaşadıkları farklı duyguları görmek isterdim.
[EZİK MELEZ FİNAL BÖLÜMÜ ]
Hülya'nın beni getirdiği ıssız yerden, ayaklarımı sürüye sürüye çıktım. Bitmiş miydi şimdi her şey? Düşmanlardan kurtulmuş muyduk? Hiçbirini tam olarak bilmesem de babamın mezarında rahat uyuduğundan emindim bu bile içimi rahatlatmaya yetiyordu.
Yürümekten sıkıldığımda geçit makasını kullanarak akademiye ışınlandım. O sırada aklıma Mercan'ın konferans salonundaki son hali geldiğinde aceleyle telefonumu çıkardım ve Aras'ı aradım. Telefonun açıldığını fark ettiğimde yerimde durdum ve iki elimle telefona sarıldım.
"Alo, Aras!" Çok geçmeden telefondan cevap geldi.
"Alo, Açelya. İyi misin? Sana bir şey olmadı değil mi?!"
"Hayır olmadı. Siz iyi misiniz? Mercan'a ne oldu? Hatta dur, şuan neredesiniz?" Telefonda birkaç hışırtı çıktı. Daha sonra Aras telefona geri döndü.
" Mercan şu an baygın. Ben de Mert'i susturmaya çalışıyorum. Akademinin özel hastanesindeyiz."
"Tamam geliyorum hemen." Dedim ve telefonu kapattım.
Olabildiğince hızlı bir şekilde akademinin hastanesine vardım. Danışmandan Mercan'ın hangi odada kaldığını öğrendim ve bu sefer sakin adımlarla odaya girdim.
Odaya girmemle birkaç adım geriledim. Mert, oğlunu askere yolcu eden anneler gibi böğüre böğüre ağlıyor, Aras artık pes etmiş bir şekilde ellerini açıp Allah'a dua ediyor, Meral kulaklarını kapatmış bir şekilde kafasını hasta yatağına vuruyor ve abim... uyuyor!
"OOY BEN SENSİZ NERELERE GİDERİİİİİİM! NE YAPARIIIIM! ALLAH'IM YALVARIYORUM DİRİLT PİLAVIMIIIĞ! BEN ONLEN EVLENCEKTİİİİİİĞİİM!"
İçeri geçtiğimde kimse beni fark etmemişti. Mert yerden kalktı ve Mercan'ın üzerine doğru eğildi. Hala uyanmadığını fark ettiğinde geri çekildi ve anırarak dizlerini dövdü.
"PİİİLAAAAAAAAAAAAAAĞV!"
Mercan daha fazla bu işkenceye dayanamamış olmalı ki gözlerini açtı. Mert, Mercan'ın uyandığını fark edince hızla yanına gitti. Mercan, bir şeyler demeye çalışıyordu. Mert ne dediğini anlamayınca kulağını yaklaştırdı.
"Bir uyutmadın be Allah'ın belası!" Dedi ve ona doğru yaklaşmış olan Mert'e kıçını döndü. Mert böbürlenerek yatağın boş kısmına oturdu ve ellerini göğsünde bağladı. Mercan da tam uyumaya devam edecekken son anda beni görünce hızla yattığı yerden kalktı ve oturur pozisyona geçti.
"Açelya! Sen iyi misin?! Bir yerine bir şey yaptı mı o kaltak senin?"
Hülya aklıma geldiği anda tekrar yüzüm düştü. Derin bir iç geçirdim ve intikamımı almanın gururuyla buruk da olsa sırıttım.
"Ölünün arkasından konuşmayın lan!" dedim ve bu sefer gevşekçe sırıttım. Hepsi şokla gözlerini açtı.
"Ve bir şey öğrendim...." sıkıntılı bir iç geçirdim. Meraklı bakışları üzerimde hissedebiliyordum.
"Babam...babamızı öldüren Hülyaymış. İtiraf etti..." Abim hızla kafasını yasladığı yerden kaldırdı ve gözlerini sertçe bana dikti.
"Ne dedin sen?" Abim hızla yerinde dikleşti.
"N-ne demek babamızı Hülya öldürmüş? Nasıl öldür- NEDEN ÖLDÜRMÜŞ YA NİYE!" Baran yeni uyanmanın verdiği mahmurlukla yerinde yalpalandı. Ellerini öfkeyle saçlarından geçirdi ve yüzünü sıvazladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezik Melez
Fantasy17 yıllık hayatınızda sürekli ezildiğinizi düşünün. sürekli şişman olduğunuzu ve sevilmediğinizi,hiç bir arkadaşınızın olmadığı bu dünyada yapayalnız kaldığınızı düşünün.Ve bütün yakınlarınızın sizden sakladığı bir sır olduğunu düşünün.Ben kendimi y...