Elimdeki telefonu kabarık elbisenin gizli cebine sakladım. Şu zamanlarda hem ben hem de halkım zor zamanlar geçiriyordu. Yürümeyi kolaylaştırmak amacıyla rahatsız elbisemin uçlarından tuttum ve makineler arasından süzülerek kapıya yöneldim. Aras'ta benim arkamdan seri adımlarla geldi ve bana yetişti.
"Ne oldu? Bir sorun mu var?" Dedi endişeli bir ses tonuyla. Omzumu bilmiyorum anlamında silktim ve oldukça hızlı adımlarla aşağıya yöneldim.
Aşağı kata adımımı atmak üzereydim ki bahçeden gelen çocuk ve yetişkin çığlıkları ile kafamı sola çevirdim.
"Oha!" Diye çığırdım ve kısa bir an, çok kısa bir an Aras'ın arkasına saklandım. Daha sonra ne yaptığımın farkına vardım. Bu halk bana emanetti. Aras'ın arkasına saklanmak beni ve halkımı sadece bir süreliğine korurdu. Artık kaybedeceğim çokta bir şey olmadığını fark edince topuklu ayakkabılarımı çıkardım.
Aras'ın arkasından çıktım. Hızla bahçeye doğru koşmaya başladım ve bahçede bulunan daha önce hiç görmediğim 15 adet sürüngen gördüm. Bu varlıkları daha önce ne kitapta ne de gerçekte görmüştüm. Nasıl güçleri olduğunu veya nasıl bir saldırı yapmam gerektiğini tam bilemiyordum.
Üçüncü sınıflardan Eric ve Talullah belirdi. Talullah'ın ateş gücü, Eric'in hava gücü vardı.
Eric hava gücüyle sürüngenlerden birini uçurmaya çalıştıysa da, sürüngen Eric'i havaya fırlatmıştı. Onlara her yaklaştığım an melez görünümüne dönüşüyordum. Gözlerim beyazlamış ve kurda dönüşmeye başlamıştım. Vampir dişlerim de çıktığında karşımdaki sürüngene odaklandım. Ona saldırmalıydım. Onu yok etmeliydim.
Hızla boğazına asıldım ve koparırcasına ısırdım. Koparmıştım da zaten. Kafası kenara doğru uçarken beş tane sürüngenin aynı anda bana doğru geldiğini gördüm. Geri geri ilerledim ve arkamdaki duvardan geri sekerek en yakınımdakine tekme attım.
Tabii ki bu normal ve sıradan bir tekme değildi. Özel tekme ile yere savruldu. Hemen sağ tarafımdaki sürüngene yaklaştım ve elime büyülü kılıcımı aldım. Mor şeritli devasa kılıcımla beraber seri adımlarla sürüngene doğru ilerledim.
Kılıcı, sürüngenin koca bedeninin tam ortasına sapladığımda sürüngen yere yığıldı. Zar zor uzun kılıcı koca bedenden çıkardım. O sırada yerdeki Talullah ve Eric gözüme takıldı. Gözlerim onlarda fazla oyalanmış olacak ki beni arkalayan sürüngeni fark etmemiştim.
"AÇELYA!" Aras'ın sesi ile kendimi geriye attım. Nefes nefese kalmıştım. Beni bu kadar zorlayacaklarını düşünmemiştim.
"Sayın öğrencilerimiz, siyah alarm. Lütfen sıralarınızın altındaki boyut makaslarını kullanarak başka bir boyuta geçiniz! Sayın öğrencilerimiz..."
Siyah alarm birkaç kez daha tekrar etti. Bir şeyler ters gidiyor olmalıydı. Siyah alarm çok nadir ve zor durumlar altında çalardı. Bir an önce her ne olduysa ona yetişmem gerekiyordu. Burada daha fazla kalamazdım.
Karşımdaki yapış yapış bana doğru gelen sürüngenin arkasında portal açtım ve karnına tekme attım. Portala doğru geriledi ve dengesini kaybedip düştü. Diğer yaratıkları Talullah ve Eric'e teslim edip yanlarından ayrıldım.
Hız gücümü kullanarak önce müdürün odasına, daha sonra da konferans salonuna indim. Görünürde hiçbir şey yoktu. Arkamda Arasla birlikte yüksek sınıfların olduğu kata ışınlandık. Daha verimli sonuç almak için ayrılmalıydık.
"Sen A-5 A-10 bloklarına bak. Ben de A-1 taraflarındayım. Bir şey bulursak haberleşiriz." Kafasını onaylar biçimde sallayınca A-1'e ışınlandım.
Sırlara, sıra altlarına ve öğretmenler masasının altına bile bakmıştım. Ancak hiçbir şey yoktu. Ne bir yaratık, ne de bir özel...
Tam A-4 bloğuna bakmak üzereydim ki Aras gürledi.
"Açelya, çabuk gel!" Aras'ın sesinin geldiği yere son hızla gittim. Gördüğüm şey gözlerimi yuvalarından çıkaracaktı.
"Recep hocam!"
Yerde yatan Recep hoca, kanlar içerisindeydi. Kalbinin olması gereken yer deşilmiş ve kalbi yerinden çıkartılmıştı. Recep hocanın yanına eğildim ve açık gözlerini kapattım. Tekrar ayağa kalktığım anda üst koridordan çığlık sesi geldi. Arasla yaşadığımız kısa bir bakışmanın ardından ikimizde yukarı kata ışınlandık. Tam hareket edecekken Aras beni koluyla engelledi.
"Bu sefer birbirimizden ayrılmayalım. Tehlikeli olabilir." Kafamı onaylar biçimde salladım ve tedbirli adımlarla koridorda ilerledim. Sesin, koridorun sonunda bulunan büyük konferans salonundan geldiğinden emindim. Bu yüzden adımlarımı biraz daha hızlandırdım ve kapı kulpunu tuttum. Bir elimle Aras'a sessiz olması için işaret ederken bir elimle de ses çıkarmadan kapıyı açmaya çalışıyordum.
Sonunda kapıyı açtığımda konferans salonunda büyük bir gürültü koptu ve içerideki kişinin veya varlığın ne olduğunu göremeden bir portalla ışınlandı. Üstelik sadece yok olmakla kalmamış, yanında cesedi de götürmüştü. Cesedin sürüklendiğini belli eden kan birikintisine yaklaştım ve iki parmağımı içerisine daldırdım. Vampir dişlerim kendini belli etmişti. Kanı ağzıma götürdüm ve gözlerimi kapattım. Böylece kanın kime ait olduğunu anlayabilecektim.
Kanın kime ait olduğunu bir türlü anlayamayınca sinirle gözlerimi açtım. Etrafta gözlerimi gezdirdim. Umutsuzca ayağa kalkacakken salonun sonunda bir karaltı gördüm. Gözlerim irileşti ve bana yardıma muhtaç bir şekilde bakan gözlere baktım. Dudaklarında bir fısıltı döküldü. O kadar sessizdi ki ona bakmasam dediğini anlayamayacaktım.
"Arkanda..."
■Bölüm sonu ■
(Devamı yarın atılacak...)
Hepinizi çook seviyorum. Kendinize iyi bakın! 💜
![](https://img.wattpad.com/cover/154036336-288-k467931.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ezik Melez
Fantasi17 yıllık hayatınızda sürekli ezildiğinizi düşünün. sürekli şişman olduğunuzu ve sevilmediğinizi,hiç bir arkadaşınızın olmadığı bu dünyada yapayalnız kaldığınızı düşünün.Ve bütün yakınlarınızın sizden sakladığı bir sır olduğunu düşünün.Ben kendimi y...