YİNE Mİ SEN?!

3.3K 261 55
                                    

İnsan bazen o kadar bitkin hisseder ki kendini...
O kadar yorgundur ki savaşmaktan, birilerini kaybetmekten. O kadar yorgundur ki mahsun durmaktan. Ve o kadar yorgundur ki ona mahzun bakan gözlere çare aramaktan.

Gözlerim irileşti, yerde kanlar içinde yatan ve bana yardıma muhtaç bir şekilde bakan Mercan'a baktım.  Dudaklarında bir fısıltı döküldü. O kadar sessizdi ki ona bakmasam dediğini anlayamayacaktım.

"Arkanda..."

Arkama döndüğüm anda kocaman bir karanlık hapsetti gözlerimi. Bilincim kapandı ve sessizlik sardı ortamı...

*.*.*.*.*.*.*.*.*.*.*

Gözlerimi açtığımda küf kokan bir odadaydım. Bileklerimdeki morluklara ve uzayan tırnaklarıma bakacak olursak kurtboğan ile bayıltılmıştım. Tutulmuş boynumu ileri geri hareket ettirdim. Etrafa bakmak için kafamı kaldırdım ama hiçbir şey gözükmüyordu. Anlaşılan, kurtboğan zehrini bitirmemişti.

"Beni özledin mi?"

Arkamdan gelen sesle yerimden sıçradım. Bu sesi tanıyordum ama kim olduğunu bir türlü çıkaramadım.

"Kimsin?"

Topuklu sesleri yavaş yavaş yanıma yaklaştı. İyice gerilmiştim.

"Kimim sence?"

Ne kadar düşünürsem düşüneyim kim olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Önüme geçti ve tam önümdeki çok az ışık yayan lambanın önünde durdu. Çenemi kavrayan sivri tırnaklı parmaklarıyla kafamı yukarı kaldırdı. Kim olduğunu anlamak için gözlerimi biraz kıstım. Kim olduğunu anladığım anda ağzımdan çıkan kısık sesli tıslama sadece ikimizin duyabileceği nitelikteydi.

"Yine mi sen?! Hülya yetmedi mi artık?"

Sırıttı. Hayatımda görüp görebileceğim en itici sırıtıştı.

"Aslında ilk önce elinden sevgilini mi yoksa babanı mı alayım diye düşündüm. Sonra baban daha cazip gelince onu aldım. Bence Berke'ye yaptıklarından sonra gayet adaletli bir savaş oldu. Şimdi..."

Gözlerim öylesine öfkeyle dolmuştu ki... Babam, babamın katili tam karşımda duruyordu. Benim hayallerimi yıkan şerefsiz, şuan tam karşımda duruyordu.

Göz bebeklerim yavaş yavaş büyümeye başlamıştı. Dilim de sivrileşmiş ve çatal görünümüne kavuşmuştu.

"Şimdi ikimizin arasında olan savaşa geçelim. Bu yüze iyi bak bebeğim, çünkü gördüğün son yüz olacak."

Deli gibi kıkırdadım.

"Hangi yüzün?"

Sırıtışı soldu ve yüzü asıldı. Ondan korkmadığımı ikimiz de en başından beri biliyorduk zaten.

"Kes sesini! Senin işini bitirdikten sonra sıra Arasıma geçecek"

Göz bebeklerim artık çığrından çıkmıştı. Bu dönüşümü çok önceden bir fantastik kitapta okumuştum. Büyük ihtimalle annemin verdiği bir sihir kitabını fantastik kitap sanmıştım. Yoksa bu kadar şey bilmem akıl kârı değildi.

Şuan bir melez mutasyonu geçiriyordum. Birazdan tarif edilemeyecek kadar çirkin bir yarıtık olacaktım. Dişlerim ağzıma sığmayacak kadar uzadığında ağzımı sonuna kadar açma zorunda kaldım. Çenem sızlıyordu fakat o kadar da rahatsız etmiyordu.

"Noluyor lan!"

Hızla büyüyen kollarım kökünden ağrımaya başlamıştı. Acı bir çığlığın ardından bedenim dönüşümünü tamamlamıştı. Hülya çığlık çığlığa yere düştü.

"Madem korkuyorsun neden bana saldırıyorsun gerizekalı. Neden babamı öldürüyorsun. Neden oğlumu öldürüyorsun neden ya NEDEN! Berke'yi sevmediğini ikimiz de biliyoruz. Asıl amacın ne senin?!"

Dudaklarını kıvırdı ve yerdeki bedenini toparladı.

"Hmmm, bilmem. Belki de canım canını acıtmayı istiyordur."

Ağzını yaya yaya konuşmaya devam ediyordu. Son gördüğümden bu yana onun hakkında şaşırdığım tek şey buydu. Kendisini hep insanlardan yüce görmüş olsa da davranışları insanınkilerle aynıydı. Ve çok iyi biliyordum ki arlı arından huylu huyundan vazgeçmezdi. Onun rekabetçi sandığı ama aslında acınası görünen gözlerine baktım. Peki bana uyar göze göz, dişe diş devam!

"Kim kiminkini acıtacak görelim bakalım."

Gözlerinden geçen bir iki saliselik korku benim özgüvenimi beslemişti. Asamı çıkardım ve birkaç karabüyü mırıldandım.

"Kalkan yok."

Son sözünü de söyledikten sonra ikimiz de birbirimize saldırmaya başlamıştık. Tek savunması olan zehirli ve uzun tırnaklarıyla sırtımda derin iki delik açtı. Gözlerim doldu ama bağırmadım. Sıradaki hamle benim olmalıydı. Bu yüzden elimi çabuk tuttum.

Asadan çıkan kara delik ona doğru yaklaştı. Ama kara büyüyle kara deliği kapattı.

İleri doğru bir adım attı ve üzerime sıçradı. Kendimi heri çekmek için fazlasıyla geç kalmıştım. Şuan beni rahatlıkla öldürebileceği bir pozisyondaydık. Tırnaklarını tam boynuma geçiriyordu ki hava gücüyle onu durdurdum. Elinin beraberinde tüm vücudunu havayla geriye ittirdim.

"Böyle olmasını istemezdim." Dedim ve elimdeki asayı hançere dönüştürüp ayağa kalkmaya çalışan bedenine sapladım.

Eli tam havadayken taşa dönüştü. Bütün vücudu saf taş ile kaplanmıştı. Onu öldürmek istememiştim. Her ne kadar yaratıkları öldürmek kolay olsa da insanları öldürmek bana çok ağır geliyordu. Benim için bir insanı öldürmek, halkımdan bir kişiyi öldürmekle eş değerdi.

Üzerimi düzelttim ve etrafıma son bir kez daha göz gezdirip, küf kokan odadan ayrıldım. Odadan çıkar çıkmaz beni öylesine güzel bir dağ manzarası karşılamıştı ki, bütün bu güzelliğin ortasında böylesine bir iğrençlik yaşadığım için kendimden utanmıştım.

Gökyüzüne baktım ve ellerimi havaya kaldırıp iki yana açtım. Gözlerimden göz yaşları teker teker akarken dudaklarımı iki yana kıvırdım ve yüzüme buruk bir gülümsemeyi hapsettim.

"Baba, rahat uyu. Kızın intikamını aldı..."

■Bölüm Sonu■

Hepinizi çok seviyorum. Kendinize iyi bakın, bir daha ki bölümde görüşmek üzere


Yıkık_su

Sınır; 500 okunma 78 vote

Ezik MelezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin