çok zor şartlarda yazdım umarım beğenirsiniz...
iyi okumalar...
&&&&&
Gelininin kendisiyle konuşması yeniden gözlerini yaşarttı yaşlı adamın. Bu kabustan farkı olmayan gecede mi onunla konuşacaktı? Kendisinden umutlu bir haber bekleyen çakır gözlerin sönmüş ferine baktı. İçi cız etti. Bu güzel gözleri kendisinin beğenmediği Cemal için mi kan çanağına çevirmişti bu kız? İç çekti, nefesini düzene soktu ve elini gelinin koluna attı konuşmak için. Karısının ''neye geldin? Cemalime bir şey mi oldu?'' demesiyle kızın durmadan akıtan çeşme musluğuna dönen göz pınarları yeniden döktü yaşları. Mustafa efendi başını hızla sağa sola çevirdi. Karısına döndü bu defa;
''Yok yok iyi. Mahir kalacak onunla. Hadi biz eve gidelim erkenden işim var sabah jandarma gelecek'' dedi.
Fato ile Mahah rahat bir soluk aldılar. Ev sahiplerine teşekkür edip ayrıldılar oradan tüm kalma ısrarlarına rağmen. Art arda karanlık ve musibet gibi üstlerine yağan yağmurun bıraktığı kimi yerde balçığa dönmüş olan çamurlu yolda ayaklarındaki lastik ayakkabıların şap şup diye sesler çıkararak ayaklarından çıkıp tekrar yerine girmesine aldırış etmeyen Mahah, önlerinde yürüyen kayınpederinin yanına gitti hızlı adımlarla.
''Bawo Cemal iyi mi?''
''Dedim ya iyi diye beygir gibi Maşallah!''
''Konuştun mu onunla? Ağrısı var mı?''
''Biraz vardır ama korkma o eşeğe kar etmez bıçak mıçak.''
Mahah, burnunu çekti elinin tersiyle sildi ''Bawo, kim böyle bir kötülüğü eder ki ona? Alt tarafı bir düğüne gitmişti.''''Ne bileyim güzel kızım kim bilir neyin davasını güttüler? Kalksın sorarım hesabını ona'' Fato 'nun aceleci tavırlarla yürüyerek yanlarına yetişmesi ile sustu ikili.
Çadırlarının önlerine vardıklarında Mahah, kendi çadırına gitmek niyetindeydi ama Mustafa efendi kati bir şekilde reddetti tek başına kalmasını. Mahah çaresizce tamam dedi ama onların çadırına girmeden önce kendininkine girip kocasıyla ortak kullandığı uzun, beyaz, kanaviçeli yastığını aldı kaynanasının yanına serdiği döşeğe uzandı. Kafasını Cemal' in koyduğu tarafa koyup uzandı. Şafağın sökülmesine az bir zaman vardı uyumam diye düşünüyordu Mahah fakat kocasının yastığa sinen kokusunu içine çeke çeke uyuyakalmıştı. Hangi ara bu adama bu kadar bağlandığını kendi bile anlamamıştı. Kayınbabasının çadırdan çıkarken kaynanasının ''Cemal' e mi?'' diye sormasıyla yerinden sıçradı.
Etrafına göz gezdirdi. Bir tarafa kayan kofisini düzeltti ''bawo Cemal' e mi gidiyor eye?'' diye sordu kaynanasına.
Yaşlı adam , yüzünü onlara dönerek ''yok yok ben gidip bakayım kimse bir şey duymamış mı dün gece? Kuyunun o taraflarda bir tur atayım komutan gelmeden.''
Mahah yerinden doğruldu ''deli biliyor bawo. Dedi ki bıyıklı, Gül Cemal' i vurdu.''
''Burada tüm adamlar bıyıklı. Deli dün öyle dedi bugün başka şey der adı üstünde deli!'' adamın çıkışıyla Mahah, gerisin geri yatağının başına döndü. Toparladı. En son kendi yastığını alarak çadırına gitti. Cemal'in içeride olmayışı ile yine gözleri nemlendi. Gece karanlığında göremediği elbisesinin haline baktı. Ne hayal etmişti ne olmuştu? Cemal görememişti bile. El mecbur gece bulandığı çamurun üstünde kuruduğu fistanını indirip eskilerden bir tane giydi. Çıktı çadırından dışarı. Önceki günün aksine günlük güneşlikti ortalık.
Gördüğü askeri ciple kaynanasının peşine takılıp kuyu başına gitti. Ellerini üst üste koyup önünde birleştirdi. Meraklı kalabalıkla beraber yapılan incelemeleri izledi. Bir askerin elinde gördüğü kasketle yine ağladı. Ona doğru giderek ''bana ver !'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL CEMAL
Fiction généraleEllili yıllarda; Suriye' den Türkiye' ye uzanan, sınır tanımayan bir aşkın hikayesi... Mahah ve Cemal'in hikayesi. işe yaramayan, her pis işte parmağı olan fakat köyün gözde bekarı, bıçkın delikanlısı Cemal... delikanlı dediğime bakmayın otuzuna da...