29.Bölüm

8.9K 674 658
                                    




İyi okumalar...

           

&&&&&

Aşağı yukarı hareket ettirerek boğazına doğru yükselen asidik sıvının yakıcılığını azaltmaya çalıştı. Eye de gelinin garip bir şekil alan yüzüne endişeyle  baktı.

''Ne oldu Mahah?''

Genç kadın toparlanarak doğrulmaya çalıştı. Dizlerinden destek alırken öne doğru meyledince yutağa kadar birden bire yükselen sıvının dışarı çıkışını engelleyemedi. Elbisesinin eteğine istifra etti. Yaşlı kadın, onu yerinden kaldırmak için kolundan tuttu. Cemal ise tepesinde bitti. Korkuyla kadının bembeyaz olan  yüzünü inceledi.

Mahah, kapalı gözünü açmadan ''eye sen gir içeri miden bulanmasın, ben hemen gelirim'' dedi.

''Yok kızım yok bulanmaz. Ne oldu acaba böyle? Yüzünde kireç gibi oldu.''

''Ben dedim çok iş yapıyor yoruluyor diye. Gel elini yüzünü yıka içeri geçelim dinlen.''

Eye, oğlunun sözlerine alındı. Kollarını iki yana açarak ''Gençler hiç yorulur mu? Bugün yapar uyur  yarın hiçbir şey yapmamış gibi sapasağlam uyanır. Hepimiz aynı işleri yapmadık mı vaktiyle?''

''Yok yorulmadım eye dün de böyleydi'' diyen Mahah, yan tarafına döndü. Bacaklarını birbirine bastırarak elbisenin  önündeki pisliği sakladı. Büyük, oval, emektar  kara kazandaki sudan bir tas alıp elini yüzünü yıkamak istedi. Cemal, ondan önce davrandı. Tası elinden alarak kendisi suyu dökmeye çalıştı. Mahah, o halde bile öfkeyle elini geriye çekince  yere dökülen suyu kızgın toprak açlıkla içine çekti.

Cemal, sinirle karısına baktı. Dişlerinin arasından konuşarak ''çok yüz verdim galiba sana? kavga çıksın istemiyorum uzat o elini'' dedi.

Başını çevirip kaynanasına bakan Mahah burnunu çekti, ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Ellerini öne doğru uzattı. Adamın su dökmesiyle yıkamaya başladı. Yüzünü de yıkadıktan sonra eteğini tutarak kaçarcasına çadıra gitti. Cemal de peşinden.

Arkalarında kalan eye, gözlerini kırpıştırdı başını sağa sola salladı ardından kaşlarını çattı . Ne oluyordu bunlara? Kesin bir karın ağrıları vardı ama anlamlandıramıyordu. O sırada kendi kapısının önünde yemek pişiren Ferze, kafasını alüminyum tencerenin altına  eğip sönen ateşe üfleyerek  harladı. Dumandan dolayı yaşaran gözlerini sildi eşarbının ucuyla.

''Fato teyze hasta mı Mahah?''

''Bilmiyorum k hiç. Birden bire oldu.  ''

''Zaten zayıftı iyice eridi son zamanlarda, acaba bir hastalığa mı tutuldu Allah muhafaza? Dün süt sağmaya giderken de halsizdi garibim. ''

Fato' nun kafasında az çok bir şeyler şekillendi, anlar gibi oldu  '' Allah korusun Ferze ne hastası? Gençler hastalanmaz öyle çabucak.''

'' E İnşallah! Çamaşıra yardıma geleyim mi?''

''Sağ ol, bir iki parçadır şimdi gelir yıkar yapamazsa da ben yıkarım. '' Ferze, ağlayan çocuğun sesiyle çadırından içeri girdi. Eye ise  kendi kendine gülümsüyordu ''çok şükür , Cemal' imin de yavrusunu  göreceğiz sonunda'' diye mırıldandı.

Cemal, tek eliyle bohçayı açmaya çalışan kadının yanına vardı. Geçti karşısına oturdu. Renkli eski kumaşların  bir araya getirilerek yapıldığı kırk yama bohçayı çekip aldı karısının elinden. Düğümünü çözdü. Bir içlik çıkardı sonra karısının onla tartıştığı günden beri giymediği, hediyesi olan mavi  fistanı çıkardı bohçanın dibinden.

GÜL CEMALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin