28.Bölüm

9.4K 664 1.5K
                                    




İyi okumalar...

           

&&&&&

Kocasının evden çıktığını gören Mahah, başını eğip küçük pencereden, adamın ardından baktı.  Ellerini belinde birbirine kenetleyerek artistik hareketlerle ağır ağır yürüyordu. Giderek ufalan görüntü ile iç çekerek arkasını döndü. Adamın unuttuğu tütün torbasını oturduğu yerde, eski kıyafetlerin ip haline getirilip renk renk işlenen el yapımı kilimin üstünde,  görünce yanına gitmek için fırsat doğdu.  Mahah kaçırır mıydı bu fırsatı? Tütün torbasını kaptığı gibi kapıdan dışarı fırladı.

Boş sayılacak köyün sokaklarında koşturarak köy meydanındaki kuyuya kadar geldi. Sağına soluna bakındı Cemal' i göremedi. Oflayarak biraz daha ilerlediğinde adamı dünkü kapının önünde gördü. Şaşkınca etrafına bakındı kısa bir süre. Doğru hatırlıyordu dünkü evdi bu.  Neden gitti ki? diye düşündü. Düşünürken oraya doğru yürümeyi de ihmal etmedi. Kadın dul demişti Cemal. Eti de dün verdiğini söylemişti. Yanlarında ette yoktu. Şimdi  ne işi vardı ki?

Elini kofisine koyup düzelten kadın, dudaklarını kemirmeye başladı. Dün, dul olduğu söylenen kadının kapıyı çarpışı, kocasının onun evinden dönerken ki tavırları  şimdi kuşkulandırmıştı onu. Yine oraya gidiyorsa mutlaka bir şey vardı.

Aklına gelenle gözlerini yumdu.  Bu Cemal' in işi değildi. Mahah' a sevdalandığını söylemişti. Kesinlikle bu kadın ona yamanmaya çalışıyordu. Önünde durduğu ağacın dibinden aldığı keseği avucunda sıktı. O dönemlerde daha zor olan dulluğun acısını tamamen Emo' ya tattırmak üzere yanlarına iyice yaklaştı ki, kadının Cemal' in gözlerinin içine bakarak sarf ettiği ''bebeğini öldürmenin vicdanı sana yeter de artar'' sözleri  duymasıyla kaskatı kesildi.

Emo, Cemal'in yüzüne bir kez daha kapıyı çarpınca kendine geldi. Narin göğsü daha büyük bir öfkeyle inip kalkmaya başladı. Kafasından bir sürü şey geçiyordu. Eyenin, bawonun, Ferman' ın, Esma' nın ve daha bir çok kişi pek çok şey söylemişti Cemal' le ilgili. Kendisi de  daha dün gece ''ben, şerefsiz bir adamım'' demişti.  O zaman hiçbir şekilde anlamlandıramamış, şiddetle reddetmişti.  Şimdi anlıyordu da neden yapmıştı, nasıl yapabilmişti bunu ona? Beynine üşüşen  soruların üstesinden gelemediği sırtından aşağı yol yol inen soğuk terlerden belliydi, o sıralarda  boynu bükük omuzu çökük kocası da yüzünü ona döndü.

Hırsından, elinde ufalanmaya başlayan, keseği kocasına doğru fırlattı. Kalkmayan, kırıldığını sandığı kolu kanadı yüzünden adamın ayaklarının dibine savrulan kesek, paramparça oldu Mahah' ın yüreği gibi. Mümkün olsa, gücü yetse, elinden gelse  adamı da en az o toprak parçaları parça pinçik ederdi. İrkilerek yüzüne bakan adama arkasını döndü. Hızlı adımlarla köyün içinde yürümeye başladı. Yabancısıydı buranın, geldiği yönden  geri dönseydi nerede olduğunu bilirdi ama şimdi nerede olduğu değildi, nereye gideceği mühimdi. Sığınacak bir baba evi yoktu.  Amcasının kendi sığıntı sayılırdı karısının köyünde. Orada da yengesi istemiyordu ve ölü  biliniyordu üstelik. Şehnaz yenge onu ziyarete geldiği gece özellikle söylemişti ki ümidini onlardan kessin, daha da dönmesin oralara.

Ardından seslenen adamın ona yetişmeye çalıştığının farkındaydı. Biraz daha ilerledikten sonra aniden durdu. İki elini  karnının üstüne koyup birleştirdi. İri göz yaşları yeni yeni süzülmeye başladı çakır gözlerinden çenesine doğru. Nice zaman sonra yine kimsesizliğine ağlamaya başlamıştı, Cemal' e değil. Makus talihineydi her göz yaşı.

Nefes nefese yanına yetişen adam, kolunu tutup bir iki adımda karşısına geçti. Kadın başını kaldırıp ona bakmıyordu. Elini kaldırıp yüzüne dokunmaya çalışınca kadın fark etti,  bir adım geri çekilip omuz silkti. Cemal, koşuşturması yüzünden mi yoksa yaşadıkları yüzünden mi bilinmez, tıkanan nefesini açmak için hafifçe öksürdü.

GÜL CEMALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin