BİR YAZ(final oldu)
Genç kız, köy havasının verdiği bunaltıcı öğlen sıcağında sıkılıp kendini evin dışına attı. Evinin önündeki geniş meydandan hızlıca geçti arkadaşlarıyla dost meclisinde oturan babasına yakalanmak istemiyordu. Nihayet köyün içindeki tek katlı betonarme evlerin çok sık inşa edilmediği halde, tek başına üç sokaklık boş meydanı kaplayan kendi evlerinden ziyade, dar olan sokaklarına ulaştığında rahat bir nefes aldı. Bastığı yerden toz toprak yükseliyor yüzüne yüzüne çarpıyordu. Ama o, yürüdükçe daralan ruhunun açıldığını hissediyordu. Bir zaman sonra karşısında yaprakları sallanan ağaçlardan kendisine doğru gelen tatlı esintinin uzun dalgalı açık kahverengi saçlarını havalandırdığını görünce bahçeye yaklaştığını fark etti. Babasının diktiği nar fidanlarının iyice boylandığını gördü. Kendi kendine gülümsedi. Bu bahçeyi tasarladıkları zaman annesiyle babasının nedensiz didişmesi geldi aklına.
İçine doğru girdiğin de büyük geniş söğüt ağacının dibindeki salıncakta oturup hülyalı bir halde okuduğu romana dalan kız kardeşini gördü. Demek ki yeni sığınağı burası diye düşündü. Yavaş yavaş arkasından dolanarak yanına yaklaştı. Elleriyle gözlerini kapattı.
''Bırak beni! Anne anne!'' diyen kardeşinin çırpınmalarına aldırış etmeden elini bastırdıkça bastırdı gözlerine. Kulağına doğru eğilip üfledi.
Hevin' i bir korku sardı tir tir titremeye başladı ''baba!!!'' diye bağırdı tiz bir sesle.
Ellerini hemen geri çeken Hevi ''Bağırma be! Benim ben.''
Genç kız, sırt üstü devrilmek üzere olduğu salıncaktan hızla doğrulup kardeşinin karşısına dikildi '' Ne işin var burada?''
Kaşları imayla havalandı Hevi' nin ''Senin ne işin var? Memo mu gelecekti? Onunla mı görüşecektin burada?''
''Saçmalama! Bu dediğini kimse duymasın, ne Memo' su? Yok adam yok! Kim bilir hangi şehirde şimdi? Hem çok kızıyor böyle hitap etmemize.''
Hevi, başını umursamazca salladı, geçip kardeşinin kurduğu derme çatma salıncağa oturdu ayaklarını yerden sürüyerek hafif hafif öne arkaya sallandı '' Zin yenge ona böyle hisler beslediğini duyarsa kafanı kırar. Bukle bukle yaptığın saçlarını tek tek yolar eline verir. Ama korkma ben varım ve daha şanslı bir günündeysen Agit dayı oralarda olur.''
''Daha fazla saçmalamadan kalk git! Kitap okumaya geldim buraya, hem sen cezalısın nasıl çıktın dışarı?''
''Bu yaşta ceza mı olur? Babamın işgüzarlığı! Geri dönmeyecek miyim? Gider aynını yapar...'' derken gelen bir el silah sesi ile ikisi de korkuyla sağa sola bakınmaya başladılar. Hevi, cesaretini topladı Hevin' i arkasına alarak önden yürüdü emin adımlarla. Bahçeden dışarı çıktığında gördükleri manzara ile şok oldular.
Hevin , elini göğsüne bastırarak ''Hüseyin ağabey...'' dedi fısıldarcasına. Hevi' yi ise o anlarda tutabilene aşk olsun! Yanına vardığı adamın yüzüne geçirdi tırnaklarını. Adamın ani refleksi çevik duruşu ile iki eli birden tutması bir oldu.
Dişlerinin arasından konuşarak '' elini çekmezsen kırarım, acımam!'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL CEMAL
Narrativa generaleEllili yıllarda; Suriye' den Türkiye' ye uzanan, sınır tanımayan bir aşkın hikayesi... Mahah ve Cemal'in hikayesi. işe yaramayan, her pis işte parmağı olan fakat köyün gözde bekarı, bıçkın delikanlısı Cemal... delikanlı dediğime bakmayın otuzuna da...