43.Bölüm

6.9K 631 514
                                    

İyi okumalar...

&&&&

Soğuğun, karda ilerlemekte zorlanan atın ve ağlayan bebeğin etkisiyle uzun ve meşakkatli bir yola dönüşen köy- nahiye yolunu nihayet bitirdiler. Mahir ile Feride hastanenin içine kadar bawoya eşlik etti. Kapı ağzında durup kendi isimlerinin okunuşunu beklediler. Sıraları geldiğinde yine genç çift, kucakların da bebekle içeri geçtiler. Bebeği evirip çeviren doktorun gözünden okunuyordu şaşkınlığı. Dalak büyüklüğünde ve renginde olan beldeki kese patlamıştı. Ve hiçte iyi görünmüyordu. Daha önce tıp kitaplarında, mecmualarında geçen bu vaka şu an elinin altındaydı. Ama o küçücük hastanede ellerindeki malzemelerle pek de yapabileceği bir şey yoktu. Birkaç merhem yazıp eve yolladı onları. Ne bebeğin yakınlarında onu büyük şehirlere taşıyacak güç var görünüyordu ne de gideceklerdi yerde çare var olacak... Herkes üzüntüyle birbirine bakıyordu ama ne gelirdi elden? Vadesi ne zaman dolarsa der gibiydi bakışlar...

Bu karda kışta buraya kadar gelmişken zaruri ihtiyaçlarını da temin etmeden dönmek istemediler. Mahir, atın dizginlerini bawoya bırakıp koştura koştura bakkala gitti. Çocuklarına şeker ev için de tuz ve bir teneke yağ aldı tam kapıdan çıkacakken, önünde tahta meyve kasalarını yığıp masa niyetine kullanan bakkal ''Dur Mahir dur iki dakika'' dedi ve elini kasaların arasına daldırdı.

Genç adam yüklendiği eşyaları yere bırakmadan başını çevirdi. Omzunun üstünden baktığı orta yaşlı, hafif göbekli kasketli adama ''hayırdır Abdi ağabey? Borcum borç dedik ya'' dedi gülümseyerek.

Gevrek bir kahkaha patlatan bakkal ''Gül Cemal' den mektup var. O olsa borç morç vermezdim ama sana itimadım var biliyorsun '' derken elindeki zarfı salladı Mahir' e doğru.

Genç adam tenekeyi yere bıraktı. Adamla arasındaki mesafeyi kapattı. Uzanıp aldı mektubu. Hey gidi Cemal hey! Sen de asker oldun da mektup yazdın ha der gibi bir süre bakıştı mektupla.

''İyiymiş yeri!''

Mahir başını kaldırıp adama baktı. Bunu da okumuştu. Alışıklardı artık elden ele dolaşıp asıl sahiplerine ulaşana kadar defalarca okunmasına da bu kadar da belli edilmezdi ki.

''İyi bari onun yeri iyi olsun. Neyse çocuklar dondu dışarıda hadi eyvallah!''

Zarfı ceketinin cebine alıp tekrar yüklendiği teneke ile arabaya doğru hızlı adımlarla ilerledi. Sert bir hava vardı dışarda. Masumlar beklerken hasta olmasa bari diyordu içten içe. Arabaya varır varmaz elindekileri üstüne atıp dizginleri bawodan aldı, kamçıyı şaklattı.

''Cemal mektup yollamış amca.''

Bawonun gözleri parıldadı sonra birden buğulandı ''okudun diye mi geç kaldın? Ne diyor be sudum?''

''Okumadım ama Abdi okumuş yeri iyiymiş diyor.''

Bawo, tekrar Mahir'in elindeki dizginlere uzanıp aldı.

''Aç hele sen oku bak ne diyor?''

Mahir, cebinden çıkardığı mektubu satır satır kelime kelime ezberletmek istercesine okudu amcasına. Doğan torununun hastalığıyla duyguları tavan yapmış olan bawo, soğuk havanın gözünden çenesine doğru akan yaşı dondurup onu üşütmesine aldırmadı elinin tersiyle burnunu sildi. Ağlayışına devam etti arabadakilere hissettirmemeye çalışarak. O bile hislenip dayanamıyor durmadan ağlayan bebekle beraber ağlarken kim bilir Fato ile Mahah nasıl olur? diye düşünmeden edemedi . Belki Cemal'in iyi olduğu haberi bebeğin durumunun iyi olmadığı haberini bir nebze de olsa yumuşatır diye umut etti. Ama öyle olmayacaktı. Durduğu kapının önünden eyenin dakikalarca dil dökmesiyle ancak ayrılan Mahah, yeni doğum yapmış bir kadın gibi davranmıyordu. Oturduğu ocaklığın önünde ağlarken '' eye doktor iyi der değil mi?'' diye sorup durdu defalarca.

GÜL CEMALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin