Duydunuz mu duydunuz mu bugün Zehra' nın doğum günüymüş:-) ödünç wifi ile bölüm yayımlıyor sizlere...
İyi okumalar...
Melifah ithafen...&&&&&
Emo, iki gün boyunca çektiği sancılara rağmen direndi. Bu defa Allah'ın ona nasip ettiği sabiyi koruyacaktı. Elinden geldiğince yerinden kalkmadı. Kuyu başından döner dönmez zaten hazır olan döşeğine adeta sürünerek gitti uzandı. Cemal, bu çocuğu istese de istemese de sahip çıkmak zorundaydı. Onun bir parçasıydı neticede Emo emindi Cemal'in onları kimsesiz koymayacağından. İki yıl önce nasıl ona kol kanat gerdiyse bugün elbette çocuğuna açacaktı o şefkatli kollarını.
Elini karnına koyup hayale daldı. Cemal, onu nikahına alacaktı. Mahah ile aynı eve taşınmasına gerek yoktu. Burada kalırdı. Cemal de eskisi gibi gider gelirdi. Belki de o kız eye ile bawoya baksın diye orada kalırken Gül Cemal onunla temelli bu evde kalırdı. Nihayetinde gebeydi. Oğlunun anasını...Evet evet bir oğul! Cemal'in çocuğu oğuldan başka ne olurdu ki?
Oğlunun anasını eye ile bawoya hizmet etsin, davarı gütsün, bostana gitsin diye onlarla yaşamaya mahkum bırakacak değildi ya! O küçük kıza bile iyi davranıp iki küçük bakracı taşıtmıyorsa bana hiç taşıtmaz diye düşündü.
İki gün sonra, kuyu başında bıraktığı yünü ardından yıkayıp çırpan Şerife, elinde bir çuvalla kapıya dayandı. Emo, ağır ağır yerinden doğrulurken ''geldim geldim!'' dedi oğul anası nazı yansımış sesi ile.
Kapıya varıp açtı karşısında gördüğü komşusu ''kız nasıl oldun?'' diye sordu.
''Gel içeri Şerife, iyiyim şimdi. dinlendim kendime geldim.''
Kadın yün dolu çuvalı evin içine atıp ''kız bu nasıl dinlenmedir. İki gündür ne tarladasın ne bostanda. Çadırlara gitmiştim dün akşam geldim baktım yünün hala kuyunun orada.''
Oturdu Emo döşeğine kadın da hemen karşısına ''He Valla gidemedim. Allah razı olsun getirmişsin!''
''Dün akşam geldim baktım ışık yok, dedim yatıyordur sabah giderim.''
''İyi yaptın...'' Emo dudağını ısırarak bacağını sancı giren karnına doğru çekti.
''Kız senin rengin atmış halin hal değil hastaneye mi gitsek.''
''Yok yok mühim bir şey değil! Ee çadırlar dedin orada ne vardı? Fato teyzenin oğlu bıçaklanmış dediler.''
''He Cemal' i diyorsun. İşte dün gittik onu ziyaret ettik. Beygir gibi kurşun atsan kar etmiyor kız adama, iyileşmiş eve de gelmiş. Arap gelinde bir dakika başından ayrılmıyor...'' Emo' nun bir anda taş kesen yüzünü görmeyen komşu kadın iyice yayılarak konuşmasını sürdürdü ''... biz olsak utancımızdan adama yaklaşamazdık. Ama suç Cemal de de, Mahah! Mahah!, diye böğürüp duruyor. Karı düşkünü derlerdi de inanmazdım.''
''öyle deme Şerife, belli kendine bakıcı etmiş kızı. Mustafa amca ile Fato teyze yaşlı onlar mı kaldırsın pehlivan gibi adamı?''
''Aman ne pehlivan ne pehlivan! Her neyse sen iyi misin bir ihtiyacın varsa görüp gideyim çocuklar tarladan gelmeden.''
Emo, donuk bakışlarını kadına çevirerek başını yukarı kaldırdı ''yok Sağ olasın! '' dedi ve gitmek için ayaklanan kadını yolcu etti. Kendisi de hemen ardından hazırlanıp sınır boyuna doğru yola çıktı. Ağrıyan kasıklarına elini bastırıp oturdu yol kenarında ağrı dinince tekrar yola düştü. Otur kalk yaparak arşınladığı yolun sonuna iyice yaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL CEMAL
Narrativa generaleEllili yıllarda; Suriye' den Türkiye' ye uzanan, sınır tanımayan bir aşkın hikayesi... Mahah ve Cemal'in hikayesi. işe yaramayan, her pis işte parmağı olan fakat köyün gözde bekarı, bıçkın delikanlısı Cemal... delikanlı dediğime bakmayın otuzuna da...