10. bölüm

13.5K 760 259
                                    

iyi okumalar...


&&&&

Misafirler dağıldıktan sonra bulaşıklarını yıkayıp etrafı toplayan Mahah, düğün yemeği için komşudan aldıkları tabak çanağı da kaynanasıyla birlikte kendilerininkinden ayırıp bir köşeye yığdı. Cemal geldikten sonra ev ev dolaşıp sahiplerine verecekti. Yaşlı kadın ya da tazecik gelin gidecek değildi ya!

Mustafa efendi, bostanını sulayıp işini bitirdikten sonra çadırına döndü. Epeyce yoruluyordu yaşlıydı artık, iş ağır geliyordu. Öksürerek geldiğini belli etti ve içeridekilerin toplanması için zaman verdikten sonra girdi çadırdan içeri. Zaten ayakta bekleyen Mahah, ellerini önünde birleştirip ona doğru adımladı. Adam gelinine şöyle bir alıcı gözle baktı eline eğilip öpmesiyle de memnuniyetle kafasını salladı. Güzel, narin ve ahlaklıydı. Cemal' in karısı olamayacak kadar.

''Nerede Cemal efendi?''

Mahah, sesini çıkarmadan el kol hareketleri ile dışarda olduğunu anlatmaya çalıştı. Adetlere göre gelinler kayınpederinden bir hediye alana kadar konuşmazlardı o dönemde. İkisinin inatlaşmasına göre bu konuşmadan anlaşma süresi birkaç yıl bile sürebiliyordu. Mustafa efendi, gelininin hareketine keh keh güldü. Karısına bakıp ''Fato, bu kız bize gelinlik yapıyor.'' Kadın, gülümseyerek başını salladı.

''Kim derdi ki bir gün Cemal' e gelin gelecek bu eve...'' alnında biriken teri elinin tersi ile kurulayıp geçip oturdu ''bari bir ayran getir de Cemal' in bize dokunan faydasının tadını çıkaralım.''

Mahah, belli belirsiz tebessüm edip istenileni yapmaya giderken kaynanası kocasına dönüp '' bari gelinin yanında oğluna laf etme de başa kakmasın sonra'' diye fısıltıyla konuştu.

''Kakmasın mı? Kız, senin oğlunun ne mal olduğunu bilmiyor mu? Kaçırmadı mı kızı?''

''Yapma efendi, yapma!''

Mustafa efendi elini kaldırıp ''eeeh!'' dedikten sonra kalçalarını öne doğru kaydırıp kafasını yastığa koydu dinlenmek için. Mahah, elinde bir tas yayık ayranı ile gelince dirseğinden destek alarak hafif doğrulup aldı elinden ve dikti kafasına. Elinin tersi ile bu defa ağzını sildi tası bekleyen gelinine uzatıp yerine uzandı tekrar.

Gelin, akşam yemeğini yapmak üzere kap kacakların olduğu tarafa yönelince Fato kadın da eve gelin gelmesinin keyfini, kafasını kocasının yastığının üstüne aksi yöne koyup uzanarak, sürmeye başladı.

Mahah, sessizce bir köşe de buğdayın içindeki taşları ve kavuzlarını ayıkladı. Çadırın hemen dışına üçgen şeklinde konulan iri keseklerin üzerine yılların emektarı olduğu etrafında ki kapkara tabakadan belli olan alüminyum tencerenin içine su döktükten sonra buğdayı da üstüne boşalttı. Hafif hafif altına saman vererek ateşi yaktı. Yapacak işi olmadığından başında durup pişmesini bekledi. Başını ürkekçe kaldırıp çadırlarının önünün de benzer işlerle meşgulken kendisine hasetle bakan kızlara baktı. Tebessüm etti ama hiçbir geri dönüş almadı. Neden böyle davrandıklarına hiç anlam veremedi. Kendi köyünde yeni geline hiç böyle davranılmazdı. O, onlarla yakınlık kurmak hatta arkadaş olmak istiyordu. Sonra kaçırılma haberi duyulduğu için kimsenin kendisine yüz vermediğini sandı. Kabahatliyim duygusuyla başını önüne eğdi. Güzelliğinin kıskanıldığı, yılların çapkınına nikah kıydırışının kıskanıldığı aklının ucundan dahi geçmedi.

Az biraz zaman geçtiğinde sıkıldığını hissetti tekrar kafasını kaldırdı. Bu defa karşı çadıra baktı az önce kimse yoktu. Ama şimdi korkulu rüyası, hayatının değişmesine sebep olan adam, kapının önüne çökmüş dirseğini dizinden destekleyerek çenesini sağ avucuna yerleştirmiş ve sol kolunu diğer dizinden sarkıtarak gözünü kırpmadan onu izliyordu. Korkmadı! Evliydi artık ne yapabilirdi ki bu adam? Ama gerildi. Bu yüzündeki her kasın ayrı ayrı kasılmasından belli oluyordu. Adamın birden ayaklandığını görünce yanına geleceğini sandı ama ''eye yok muydu? '' diyen son günlerde sıkça duyduğu tanıdık sesin sahibine, kocasına, çevirdi başını.

GÜL CEMALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin