9.Bölüm

12.5K 796 322
                                    

İyi okumalar...

&&&&&

Siyah gür kaytan bıyığını burup işaret parmağının tersi ile düzeltti. Kendisini intikam hırsıyla kan çanağına dönen gözlerle izleyen arkadaşını görmeden kıl çadırın perdemsi kapısını yana doğru açarak girdi içeri.

Onu ayakta bekleyen al duvaklı karısının yanına doğru ağır ağır yürüdü. İlk defa bir kız için heyecanlandığını, yüreğinin ağzında attığını hissetti. Ceketinin cebine elini attı. Annesinin geline vermesi için verdiği Mahmudi altını ( Sultan Mahmut dönemine ait altın) çıkarıp karısının duvağını açtı. Gaz lambasının titrek alevinin yeterince aydınlatamadığı alan, çenesinden tutup kaldırırken göz göze geldiği Mahah' ın çakır gözleri ile bir anda aydınlandı. Gözleri kamaştı ışık karşısında sanki, açıp kapadı kendi gözlerini Cemal. Boğazı düğümlenmiş gibiydi. İki defa üst üste yutkunmasıyla adem elması yukarı çıkıp indi. Hareketi Mahah' ın gözünden kaçmadı.

Adamın elinin boğazına sarılı olan kofinin eşarp kısmına uzanmasıyla gelin olduğunu hatırladı, bakışlarını yeniden yere çevirdi. Genç adamın eli, yeni yetme delikanlılar gibi titriyordu. Daha önce hiç kofi- şehr çözmemişti sanki.

Nihayet eşarbı açmayı başardığında elindeki mahmudiyi kızın açıkta bıraktığı boynuna taktı. Mahah, kıpırdamadan öylece bekledi. Başındaki kofinin de çıkışıyla açık kumral saçları tel tel döküldü omuzlarına. Eli saçına gidecekken Cemal ondan önce davrandı ve ufak dokunuşlarla yukarıdan aşağıya doğru okşadı. Okşandıkça buram buram saflık temizlik kokuyordu ortalık. Biraz daha yaklaşıp kokuyu ciğerlerine çekti genç adam. Mahah, biraz geri çekildi üstüne gelen adamla.

Cemal geri çekilip ellerini ovuşturdu ve '' senin için dilsiz dediler'' dedi. Amacı kızı konuşturmak bu sessizliği kırmaktı.

Mahah' ın gözlerini onun gözlerine dikerek ''değilim! Biliyorsun'' demesiyle de amacına ulaştı. Gülümsedi. Kızı elinden tutup mindere oturttu. Kendisi de yanına. Yana bırakılmış tepsiden bir avuç kuru üzüm aldı. Ağzına bir iki tane atıp diğer yanındaki kıza döndü yine. Kendi eliyle onun ağzına da vermek için biraz daha yaklaştı. Mahah, yemek istemediğini sağa sola çevirdiği başı ile gösterdi.

''Dilim var demiştin! ''

''Evet'' dedi mırıltıyla. Adam yaklaştıkça heyecandan nefesi kesiliyordu adeta. Bir de ondan konuşmasını istiyordu. Ne konuşacaktı ki? Kaynanası ''kocandan uzak durma ondan başka kimsen yok ''dememiş olsaydı kim bilir şimdi nereden çıkmıştı.

Cemal, duyduğu sesle biraz daha yaklaştı kıza. Kasketini çıkarıp yana indirdi. Ceketini de soyarken karısını kulağının hemen altında boyundan öptü. Mahah, korkuyla titreyip geri çekildi. Adam kafasını sallayıp ''Ne oldu?'' diye sordu.

Kalbinin gümbürtüsü dışarıdan duyulurken tükürüğü boğazına takıla takıla ''annen... namazdan sonra dedi'' dedi kafasını önüne doğru eğerken. Cemal, hiç bu işe böyle başlamamıştı ki. En son ne zaman kıldığını bile hatırlamıyordu. Ama kızı ilk günden kırmamak için başını salladı. Allah' tan nikah için babası abdest aldırmıştı. Kalkıp zaten kıbleye doğru serilmiş olan koyun postunun üstünde durdu kaç rekat olduğunu hesaplamadan kısa sayılacak bir sürede kıldı namazını.

Pis pis sırıtıp kıza doğru yaklaştı. Elini kaldırıp geriye doğru gerildi ve kızın yüzüne bir tokat indirdi. Mahah, neye uğradığını şaşırdı. Başını kaldırdı adama baktı ve yanağını tutup ağlamaya başladı.

Cemal, yanına çöktü ''bunu da amcaoğlum söyledi'' dedi. Kızın içini çeke çeke ağlamasına dayanamadı. Kendi eliyle sildi gözyaşını ''le erebe, küçücük bir şeydi. Abartma bu kadar.''

GÜL CEMALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin