dikenli_kelebek ithafen....iyi okumalar...
&&&&
Çok geçmeden yanındaki omuzu tüfekli askerin sesini yükselterek ''Komutanım kaçak burada!'' diye bağırmasıyla kuyudan aldığı bakışlarını onun üstüne diken Mahah, az önceki konuşmanın kendi dilinde olduğunun farkına vardı. Şu an anlamadığı konuşmadan ötürü bakışlarını bawoya çevirdi. Tercüme etmesini bekliyordu. Ama yüzüne bakmayan bawodan ses çıkmadı.
''Ne dedi bawo?''
Soruyla beraber bawo, boynu bükülen her an yaş dökmeye hazır göz pınarlarının yeniden dolduğu gelinine acı bir tebessümle baktı. Sonra çamurlu zeminde yankılanan güçlü postal seslerinin sahiplerine döndürdü bedenini.
Dudaklarını çaresizce birleştirip sıkarken omuzlarını geriye attı ve nihayet konuştu ''Buldular!'' dedi.
Mahah, endişeyle gözlerini yumdu. Bu soğuk güz sabahında duyduklarıyla terlemeye başladı.
''Nerede?''
Bawo, eliyle onu yanına çağırırken çevrelerinde toplanan köylünün arasına karıştı. Artık yapacak bir şey kalmamıştı farkındaydı. Mahah'ın gözleri hala hayatından endişe ettiği kocasını arıyordu sağda solda. Hani kuyuda demişlerdi? Askerlerin onu geriye çekiştirerek kuyu başına toplanmasıyla adamın hala içinde olduğunu anladı.
İki asker aldıkları emirle derme çatma çıkrığın iki tarafına geçip sarmaya başladılar. İpin gerginliği çektikleri yükün ağırlığı renkten renge girmelerine sebep olsa da durmadan çevirdiler çıkrığın kolunu. Komutan kollarını belinde birbirine kenetleyip yukarı çıkan adamı tepeden izledi. Nasıl bir şeydi ki bu kadar uğraştırmıştı onları?
Ensesinden tuttuğu Cemal' i dışarı çıkardı. Cemal' in yüzü yerdeydi. Sonuna gelmişti kaçışın ve kesinlikle zamansız olmuştu. Karşısında duran komutandan okkalı bir tokat yedi. Kulaklarından duman çıkarken sesini çıkaramayan adamın yerine karısından ''Hiyh!'' diye bir nida yükseldi. Cemal başını kaldırıp tanıdık sesin sahibine döndü. Elini ağzına kapamış ağlıyordu. Eye ile bawonun arasındaydı. Bawonun sıkıca kolundan tutması ona gelmesine mani oluyordu . Bakışları kesişince ''Cemal! '' dedi iniltiliye yakın bir tonla. Dayanamadı adam onu o halde görmeye ona doğru bir adım atarken iki askerin koluna girmesiyle önce durdu sonra komutanın baş hareketiyle onlarla beraber yürümeye başladı.
Gözü sürekli arkada bıraktıklarındaydı. Bir an cesaretini topladı cipe bindirilirken ardını dönüp arkasından gelen ailesine baktı . Eye de karısı gibi ağlıyordu fakat o görmesin üzülmesin diye ağlarken önlüğüyle gözünün yaşını kuruluyordu. Kendisi de içten içe yakasını bağrını yırtıp dağa taşa haykırarak rahatlamak istiyordu. O an anladı ki aralarında en güçlü duran bawo gibiydi. Başı eğik yüklendiği yeni sorumluluğun ağırlığıyla omuzları çöküktü ama ağlamıyordu.
Cemal sesini yükselterek ''Hakkınızı helal edin eye, bawo! Ağlamayın ! Sakın suçlamayın onu. Bawo , Mahah' ın da karnındakinin de günahı boynunadır...'' derken omzundan ittirilerek araca soktular.
Bawonun da gittikçe yufkalaşan yaşlı yüreği acıdı bir anda. Burnunun direği sızlarken gözünden aşağı tek damla yaş döküldü ''helal olsun be sudum, sanki tembihlemese bakmayacağım!'' diye mırıldandı.
Eye gözünün yaşını sildi '' Helal olsun!'' diye elini kolunu salladı oğluna doğru. Cemal, araçtan onları görmeye çalıştı sanki hepsini bir arada son kez göreceğini hissetmişçesine. Mahah, arkalarında durmuş ağlıyordu. Cemal' in içi cız etti. Aklı buradayken nasıl geçecekti koskoca iki yıl? Bawo dört yıl yaptım demişti, evin hasretine nasıl dayanmıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL CEMAL
General FictionEllili yıllarda; Suriye' den Türkiye' ye uzanan, sınır tanımayan bir aşkın hikayesi... Mahah ve Cemal'in hikayesi. işe yaramayan, her pis işte parmağı olan fakat köyün gözde bekarı, bıçkın delikanlısı Cemal... delikanlı dediğime bakmayın otuzuna da...