41.Bölüm

6.6K 643 664
                                    




&&&&

İyi okumalar...

Uykusundan sıçradı. Ellerini karnına bastırarak dudağını dişledi.  Ah vah edip uyuyan  eyeyi rahatsız etmek istemedi.  Bir eli karnındayken diğerini ağzına kapadı. Sesi çıkmamalıydı. Doğum değildi kesinlikle.  Daha erkendi. Eye sancılar arada bir yoklar seni korkma demişti . Şimdi geçecekti ve o rahatça uykusuna dönecekti. Karnına bıçak gibi saplanan ağrı ile ''ah!'' diye inledi yüksek çıkan sesine mani olamadan.

Eyenin rahat yün yatağı o gece onu rahatsız edecek boyutta  batıyordu adeta. Duyduğu ağlamaklı yardım isteyen iniltiler kabus oldu çöktü rüyasına. Cemal yaralanmıştı. Bir metre kadar yükselen karın altında kalmıştı. Etrafında öbek öbek kan gölleri oluşmuştu. Tir tir titrerken  ''eye kurban kurtar beni '' diye yalvarıyordu.

Bawo iki odayı birbirine bağlayan kapının önüne geldi uyku sersemi. İçeriye kulak kesildi. Mahah, artık dayanamamış, seslice ağlayıp ''eye, uyan ölüyorum!'' diyordu  kesik kesik soluyarak.

Bawo kapıyı hafif araladı. Karanlıktı içerisi.  Ocaklıkta kalan közün kızıllığından başka renk yoktu ortalıkta. Oda da üçüncü bir şahsın olmadığını fark edince  gelinin sancılandığını anladı.

Bawo, geri dönüp  odasındaki gaz lambasının alevini yükseltirken''Fato! Fato! Kalk kalk gözü çıkmayasıca mahzun yanında kıvranıyor acıdan.'' Eye, kımıldadı yerinde ama  uyanmadı derin uykusundan.

Bu defa elinde lamba ile kapıya gelen yaşlı adam, gelinin alnında boncuk boncuk biriken teri görünce acıdı haline. O halinde bile ondan utanıyor, elini kofisini bıraktığı alanda gezdirerek bulmaya kafasını örtmeye  çalışıyordu. Yeniden sancı gelmesiyle dişlediği dudağını kanattı. Bawo bir anda   ''Fato! Öldün mü? Kalksana '' diye gürledi. 

Eye  gözlerini ardına kadar açarak etrafında gezdirdi ''oy Şükür! Rüyaymış'' dedi. Kocası ne dediğini anlamadı ama hala yerinden kalkmayıp sık sık nefes alıp veren kadına  sinirle baktı.

''Fato, şu yanındaki mahzun kadın mı doğruyor sen mi? ''

Yerinden sıçradı eye ''Mahah, ne oldu sana eyen kurban? Daha erkendir.''

Gözlerini kayınpederinden kaçıran Mahah ''eye çok sancım var'' dedi.  Eye, emekler vaziyette yanına yetiştiği gelininin üstündeki yorganı yana doğru açtı. Elini yüzüne gözüne sürdü. Yok yanlış falan görmüyordu. Döşek kan revan içinde kalmıştı.

Diğer oda da duran kocasına seslendi ''koş  Remziye' yi  çağır!'' diye. Sonra gelinine döndü. Gördüğü kanla şoka girmiş gibi  görünüyordu. Eye saçlarını okşadı ''korkma korkma uzan tekrar! Bawo gider şimdi çağırır gelirler.''

''Eye kan mıydı o?''

''Normal o kızım uzan üstünü çıkarayım.''

O gelinini erken doğuma hazırlarken kocası sırtına attığı ceketi ve eline aldığı gaz lambasıyla kendini köy meydanına attı. Kara bata çıka ilerlerken görüş alanını iyice daraltan kar ve rüzgar yüzünden yanlış yola saptı. İçlikleriyle  dışarı çıktığı için üşüyordu. Omuzlarına attığı ceketi tek eliyle öne doğru çekiştirirken havlayan köpeklerin sesiyle irkildi. Bu başı boş köpeklerde nereden çıkmıştı? Sağa sola bakınıp taş aradı. Nafile! Her yer bembeyazdı. Eğilip biraz kar aldı eline. Daha çok üşümesinden başka işe yaramadı.

''Hoşt! Hoşt!'' diye köpekleri geri püskürtmeye çalışırken bazı ev  sahipleri şirin uykularından uyandılar. Kesin hırsız vardı köyde yoksa gece vakti bu köpekler ne diye havlıyordu?  Evler de çalınacak pek bir şey yoktu belki ama koca kışı geçirecekleri  birkaç çuval arpa ve buğdayı hiçbiri kaptırmak istemezdi.

GÜL CEMALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin