36.Bölüm

7.6K 610 721
                                    

iyi okumalar...

&&&&&

Haşim, Ferman' ın yanından derin düşüncelerle ayrıldı. Emo' nun bahsedildiği kadar temiz olmadığını biliyordu. Kadın kendi ağzıyla dile getirmişti. İnsan hiç kendine iftira eder mi? Aklı olan etmezdi elbet. O günah orada sabitti, işlenmişti. Fakat köylü bu günahın neresinde? Kim ne kadarını biliyor? Haşim' in aklını allak bullak etmişti şu adam. Nereden rastlamıştı ona? Zaten merhamet dolu yüreği Emo' yu o cani ağabeylerine geri vermeye de onu kapı dışarı etmeye de el vermemişti. Cemal' i öldürürüm belki onu öldürdüğüm için bende yine ceza alırım hatta belki idam bile edilirim ama en azından yaptığı namussuzluk cezasız kalmamış olur, ben namusumu temizlerken o da ardında genç bir kadın bırakıp gitmenin ve bir daha geri dönememenin ne olduğunu anlar diye düşünmüştü karısını eve geri getirmek için vicdan muhasebesi yaparken. Ferman ile konuştuktan sonra duran beyni yeni hesaplar yapıyordu. Boşa koyuyor dolmuyor doluya koyuyor almıyordu. Yavaş yavaş çadırlara doğru yürüdü. Görüp konuşacağı insanlardan bir hareket bir ima bir bakış arayışındaydı. İlk iş Mahir' in çadırına çevirdi yüzünü. Köyde dönen her şeyden haberdar olanlardan biri de oydu. O duymadıysa görmediyse bilen duyan sadece üç kişi var demekti ve onların akıbeti de benim elimde olur diye düşündü.

Her şey bir kenara Ferman' ın bu olaydan ne gibi bir çıkarı olabilirdi? En yakın arkadaşı Cemal değil miydi? Herkes bilirdi ki Cemal' in en korktuğu şey askerliktir ve o da onu ihbar et demişti. Tamam öldürme demişti ikna için tek ayağının üstünde kırk yalan da söylemişti, şu askerlik olayını ortaya atmadan olayı kestirip atabilirdi de. Ama yapmamıştı. Aralarından su sızmayan Gül Cemal'le arasına kara kedi mi girmişti acaba? Eğer böyle bir şey söz konusu ise kesinlikle suçlu Cemal idi. Zaten bu ara Haşim'in kulakları ne duyarsa duysun suçlu Cemal idi.

Süt kardeşinin çadırına vardığında adam kapının önünde dirseğini yastığa koymuş yarı uzanır bir pozisyonda ve karşısında aynı şekilde oturan bir arkadaşıyla aralarında toprağı çöple kazıyarak çizdikleri karelerin üstüne koydukları küçük taşlarla dama oynuyorlardı.

Haşim'in yapay öksürüğü ile Mahir başını kaldırıp arkadaşı ise başını çevirip ona baktılar. Mahir büyük bir keyifle yerinden doğruldu. Kalkıp süt kardeşiyle kucaklaştı. Halısına oturtup karısına seslendi. İkramlık bir şeyler hazırlamasını isterken kardeşine hal hatır sormayı da ihmal etmedi.

''Kardeşim duydum güzel haberlerini aslında benim gelmem gerekirdi ve gelecektim de size ama karınla hasret gideresin diye ağırdan aldım. Sen dayanamayıp evden dışarı atmışsın kendini galiba.''

Haşim burukça gülümsedi ''dört yılın hasreti dört yılda bitmez diyordum fakat birkaç saatte... halimiz ortada.''

'' Emo yenge dırdır mı etti, bir şey mi istedi?''

''İstemedi de istese de hakkı değil mi? Dört sene yoktum ne yedi ne içti? ''

Mahir ile Haşim'in yanındaki adam ona hak vererek başlarını salladılar ''zor. En çok da yengeme zor olmuştur. Kadın, konu komşunun verdiği bir tabak yemekle geçirdi öğünlerini. Biz elimizden geleni yaptık diyoruz da bir evin ihtiyacını sadece içindekiler bilir'' dedi Mahir.

Haşim gözünü kırpmadan kardeşine dikmişti gözlerini '' bilmez miyim? Aklım hep evdeydi, ondaydı. Gece vakti sancılansa sağlık ocağına haber salacak, götürecek kimsesi yoktu garibin.''

''Öyle öyle! Allah'tan geri döndün. Hiç unutmam sen kaybolduktan sonra yani haberini dört gözle beklediğimiz aylardı. İki üç sonraydı herhalde benim karıyı yolladım senin eve git bak var mı bir eksiği gediği diye gitti ki ne görsün'' Haşim' in şakağından aşağı ter damlamaya başladı duyacaklarının korkusundan ''...Emo yenge yerdeki çulda iki büklüm olmuş. ''

GÜL CEMALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin