İyi Okumalar...
&&&&
Cemal gözlerini belertse de, adamı ürküteceğini sandığını en tehditkar bakışlarını üzerine dikse de önemsemedi. Pişkince sırıtarak bir babaya bir oğula baktı Ferman. Eğilip yaşlı adamın elini şap diye öptü.
Mustafa efendinin Ferman' a sevgisi bir başkaydı. Onu görünce gözleri ışıldıyordu. Cemal vaktiyle, kendisiyle aynı faaliyetleri gösteren adamın neden babası tarafından bu denli sevildiğini düşünüp dururdu. Ama galiba bugün hiç düşünmeden nedenini bulmuştu. Ferman, çadır ağızlarının birbirine baktığı bir yerde yaşıyordu ama ne zaman bawoya yaklaşsa halini hatırını sorardı eline eğilir öperdi. Mahah da kısmen bunu yapardı. Ama kendisinin böyle bir huyu yoktu. Başını, sonunda buldum diye, ağır ağır sallarken bawonun '' sende duydun mu oğul Haşim gelmiş, bizim hayırsız yanlış duymuş olmasın'' diyen sesi ile düşüncelerinden sıyrıldı. Cık cık diye sesler çıkararak başını olumsuzca salladı. Ferman daha da keyiflendi onun bu durumuna.
''Yok yok doğru demiş hayırsız, gelmiş bende duydum.''
Bawo hem davarı gütmek hem de baston niyetine kullandığı sopasını yere bastırıp iyice dayandı üstüne ''bu şimdi karısının yanına da gitmiştir. Şu mollaya gidelim de şu nikah ne olacak öğrenelim dedik. Günaha mahal vermeyelim bu yaştan sonra.''
Ferman pis pis sırıtmaya devam ederek bakışlarını Cemal'in göz bebeklerine dikti. Her kullanacağı kelimede adamın ince ince kıvrandığını görmek istiyordu. An kaçırmak istemiyordu. Sen misin köpekler sıçmadan yanıma gelerek ''Gül Cemal baba olacak'' deyip zar zor zapt ettiğim deli kanımı hepten fokurdatan diyordu içten içe. Cemal idi bu arkadaşının içinden geçenleri az çok okuyabiliyordu ama sessizce bekledi. Etki olmadan tepki vermek gibi bir mantıksızlığa düşmedi bu defa.
Gerindi, omuzları yükseldi Ferman' ın ''Valla bir molla Hakkı' ya sorun o bilir!'' dedi. Cemal'in renginin atmasına sebep oldu.
''O deliye sorulur mu?''
''Belki soran olmuştur bile. Cemal sen biliyor musun nikah düşmüş müdür, böyle bir durumda iki yıla düşüyordu değil mi?''
Cemal, dişlerini gıcırdatırken bawo araya girdi ''nerden bilecek? Kuran mı okudu bilsin.''
Dudak büküp omuzlarını geriye savurdu Ferman ''duymuştur belki dedim. Bir ara kıçının dibinden ayrılmıyordu mollanın. Zahir ihtiyacı vardı. Sahi ne sormak için bir hafta yem taşıdın davarına?''
Bawonun ağzı bir karış açıldı duyduklarının şaşkınlığından ''Cemal? Ne işin vardı Hakkı ile ?''
Cemal, kuruyan boğazını temizledi kısa öksürükle ve ''Ne işim olur molla ile bawo? Ne olduğumu en çok sen bilirsin. Ha dersen ki Ferman birini kancıkça bıçaklayan bir adamın akıbetini sormak için git gel yaptı sende yanında gidip geldin onu bilirim belki. Molla dedi ki o kancığın ahiret hayatı ...'' dudağını dişledi ''eyvah ki ne eyvah! Bu tarafta mutlaka ondan çıkar acısı ondan çıkmasa oğulun oğlundan çıkar yok bir şey olmadıysa da üzülmeyin öbür tarafta azaplardan azap beğensin... '' dedi.
Bu defa Ferman' ın rengi atarken bawo güneşten dolayı kıstığı gözleriyle oğluna baktı. Ne anlatıyordu böyle? ''De yürüyün gevezelik etmeyin !''
''Emmi, Cemal'le Haşim' in evine giderken beni de çağırın. Tek gitmek istemiyorum.''
''Ben gitmeyeceğim!''
''Mecbursun Cemal! Emo' ya o kadar iyiliğin dokundu, yardım ettin. Kocası geldi tebrik edip geçmiş olsun demeyecek misin?''
''Bawonla git! Herkes kendi bawosuyla!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL CEMAL
General FictionEllili yıllarda; Suriye' den Türkiye' ye uzanan, sınır tanımayan bir aşkın hikayesi... Mahah ve Cemal'in hikayesi. işe yaramayan, her pis işte parmağı olan fakat köyün gözde bekarı, bıçkın delikanlısı Cemal... delikanlı dediğime bakmayın otuzuna da...