İyi okumalar...
Hep beraber at arabasının üstünde , yolun iki kenarında yeşil sarı otlakların bulunduğu tarlaları seyrederek nal ve arabanın koordineli çıkardığı ses eşliğinde ilerlediler. Mahah, ilçeye ilk iki gidişinin iyi sonuçlara muktedir olmadığını biliyordu. Ama bu defa olay tamamen farklı olacaktı. Genç kadının gülen gözleri güneşte parıl parıl parıldıyordu.
Eyenin dizine başını koyup uzanan Cemal, gözlerini alan güneş yüzünden yolu kapalı gözlerle tüketti. Nal seslerinin daha canlı ve yüksek çıkışı ilçeye, yoğun gürültüyleyse pazara vardığını anladı. Eye, ellerini saçlarında gezdirip başını okşadı.
''Hadi kurban olduğum git dikişlerini al da iyileştiğini tamamen görüp bir zılgıt çalayım.''
Bawo yüzünü buruşturdu. Mahah' a taraf döndü ''Fato daha doyamamış zılgıta. Evleneyim bana çal.''
Cemal, genizden gelen bir kıkırtıyla kıkırdayıp yerinden doğruldu. Bawo da hiç az değildi. Bu yaştan sonra evlilik mi istiyordu?
''Bawo, evlenecek misin? Ama eye...'' diyen karısı soruyu ondan önce sordu. İyi de oldu! Cemal sorsa bawo bir sürü kulp takar cevaplamazdı. Şimdi açıkça niyetini öğrenebilecekti.
Mustafa efendi, cebinden tütün torbasını çıkardı. Üç parmağıyla aldığı tütünü sigara kağıdının üstüne döküp başını kaldırdı.
''He ya! Fato' nun ahı gitmiş vahı kalmış. Ben evlenmeyeyim de kim evlensin?''
Eye gözlerini kısıp kocasını dinledi, hareketlerini inceledi. Bir mana veremedi. Bu yaştan sonra ... yakıştıramadı diyeceği hiçbir şeyi. Arabadan inerken ''Mahah, şu bakraçları elime ver hele'' dedi. Mustafa efendi bir karşılık alamadığı için şaşırdı, Fato kadın daha fazla dayanamadı yoğurt dolu kovayı eline alırken '' yüz yaşına gelmişsin ettiğin lafa bak, yere batasıca! Benden daha iyisini mi bulacaksın? İyilerin hepsi aha mezardadır gir içine iki gözüne toprak dolasıca.''
Cemal dahi bunları duymaya katlanamadı ''eye, bawo şaka yaptı...''
Bawo elini kaldırıp susturdu oğlunu '' gözün çıkmasın kadın! Git hadi git.''
''Mahah?''
Mahah at arabasından atlayıp atlamama arasındayken bacağını uzatıp arabadan sarkıttı ''Eye, hemen satarsak biz de hastaneye yetişiriz'' dedi.
''Kızım, hele bir gidelim baksana bir sürü kadın var burada.''
Mahah' ın inişiyle kayınpederi at arabasının kenarına kırbacı indirerek atı hareket ettirdi. Genç kadın, kendisine bakan kocasından gözlerini alamadı. Kaynanasının dürtüp ''hadi Mahah, şu Bahçe köyünün kadınlarının yanına gidelim. ''
Genç kadın burnuyla ilerisindeki kadınları gösterdi ''Eye, şu kadınların yanında boş yer var. Yol üstü de.''
''Aman ha! O köyün kadınları deveyi kazana adamı mezara kor, kem gözleriyle. Yürü yürü diğer tarafa.''
Mecburen kaynanasının peşine takılıp onun gittiği yöne gitti. Giderken etrafına bakınmaktan da geri kalmadı. Renk renk kumaşların içinden geçerken başını eğip üstündekine bakındı. Cemal almıştı ona. Ve neredeyse bir haftadır üstünden çıkarmıyordu. Fato kadının geriye dönüp ''Mahah! Gel , buraya gel!'' demesiyle yeniden yürüdü.
Bawo hastane kapısında atın yularını sıkıca çekip durdurdu arabayı. Cemal, onun yardımını beklemeden kendisi indi arabadan. Bawo da yuları atın sırtına attı. Peşine takılıp gidiyordu ki kapıdaki görevli at arabasını biraz ileriye götürmesini istedi. İç geçirip geri döndü yaşlı adam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL CEMAL
Narrativa generaleEllili yıllarda; Suriye' den Türkiye' ye uzanan, sınır tanımayan bir aşkın hikayesi... Mahah ve Cemal'in hikayesi. işe yaramayan, her pis işte parmağı olan fakat köyün gözde bekarı, bıçkın delikanlısı Cemal... delikanlı dediğime bakmayın otuzuna da...