Haftasonu

301 27 1
                                    

Yine uzun bir haftanın sonunda, haftasonunun gelmesiyle rahatlamıştım. Hava sonbaharda olmamıza rağmen sıcaktı ve evde kalmayı tercih etmiştim. Uyanıp kahvaltıya indiğimde, her zamanki gibi Sam ve Helen' i mutfakta buldum.

" Günaydım Beatrice. Bize katılmak ister misin?"

" Gerçekten çok iyi olur çünkü baya bir açım."

" Öyleyse bir tabak kap da gel."

Evde, Helen ve Sam' dan tamamen ayrı yaşıyordum. Onları ne kadar sevsem de, bir şey onları benden uzak tutuyordu. Sadece haftasonları yakınlaşabiliyorduk. Ben de hazır fırsatını bulmuşken, yeni keşfettiğim şu dokuma olayını deneyeyim dedim.

" Sam, sana bir şey sormalıyım."

" Evet?"

" Beni yetimhaneden aldığınız günü bana tekrar anlatır mısın?"

Bunu der demez Sam' in elini tuttum ve gerisi geldi. Yetimhanedeydim.

Her yer kasvetli ve hüzünlüydü. Yetimhanenein giriş koridorundaydım. Birazdan da Sam ile Helen kol kola girmiş halde geldiler. Sam hala aynıydı ama Helen' ın yüzü soluktu ve yorgun düşmüş gibiydi. Birlikte danışmaya gittiler, ben de onlarla geldim. Ama sonra bir anda gözlerim yine kararmaya başladı. Durdurmaya çalışıyor, ama yapamıyordum. Yine mutfağa dönmüştüm. Döner dönmez de Sam' in şaşkın yüzü ile karşılaştım.

Elimi çekerek " Dinliyorum." dedim.

" Seni oradan aldığımızda çok da küçük sayılmazdın Beatrice, hatırlamıyor musun?"

" Sen yine de anlat. Hafızamın nasıl olduğunu biliyorsun."

" İnatçı keçi. Bir kere de soracağın soru saçma olmasın..."

" Veya, anlatmana gerek yok. Ben... Hatırladım."

Bir anda ayağa kalktım ve mutfaktan hışımla çıktım.

" Ne yaptım ki şimdi ben? Hah!"

Moralim bozulmuştu. Kendimi odama kapattım. Beni sevdiklerinden şüphe ediyordum bazen. Ben de onları çok önemsiyor değildim, ama bu sefer kalbim kırılmıştı.

İçimde uzun süredirntatmadığım bir duygu beliriyordu. Beni delirtecek gibiydi. Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım.

Annemi ve babamı özlemiştim.

Hem de çok.

O günü hatırladım. Annem yine solgun, durgun ama güzeldi. Babamın neşesine diyecek yoktu. Annem yine karamsar düşünüyor olacaktı ki, radyonun sesini sonuna kadar açmıştı. Hayatımın en güzel tatil gününü yaşayacağımı düşünüyordum.

Yanılmıştım.

Neden olduğunu bilmiyordum ama, o gün için kendime kızıyordum. Olanların benim suçum olduğunu düşünmeden edemiyordum. Aslında sadece kaygan yol kurbanıydık.

Kafamı dqğıtmak için biraz müzik dinledikten sonra bilgisayarı açtım. Ne kadar işe yaramaz olsalar da, araştırmaya devam ettim. Uzun bir sürenin sonunda, istediğim türden bir bilgiye ulaştım.

Bir deney vidyosunu açtım. Deney, tel-ein isimli bir ilaç enjekte edilerek deneğin yarım saat boyunca karşısındakinin ne düşündüğünü anlayabileceğini savunuyordu. Ve gerçekten de denek başarıyordu. Bu, bana olan şeye en yakın sonuçtu. Denek çok az şey anlayabilmişti ama, sonuçlar ilacın başarılı olduğunu gösteriyordu.

Hemen heyecanla vidyoyu gönderenlerin internet sitesine baktım. Deney bundan yirmi yıl önce Doktor Michael Dawson tarafından yapılmıştı. Dr. Dawson' u internetten arayınca çok başarılı bir doktor olduğunu, hala yaşadığını, en garibi ise, bu kasabaya yakın oturduğunu öğrenmiştim. Tabii ki tam olarak oturduğu yeri ve telefonunu bilmiyordum, ama ondan bir şeyler öğrenmeye kararlıydım. Bu adamı bulacaktım.

NE DÜŞÜNÜYORSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin