Dışarıda Kal

202 22 2
                                    

" İşte orada. Hadi, git konuş."

" İstemiyorum."

" Ya hadi!"

Zoe' nin iteklemesiyle birkaç adım tökezledim ve bahçede bir bankta oturan Colin' in yanına ilerledim. Aslında korkacak bir şey yoktu, oraya gidecektim ve gerçekleri anlatacaktım. Her şey gerçekleri Zoe' den saklamak içindi.

" Günaydın Colin."

" Beatrice, gel otur."

Yanında bana yer açınca ben de oturdum. Sırtımı dikleştirip Colin' e bakmaya başladım. O da bana bakıyordu.

" Zoe' yi de çağırsana, oradan öyle bizi izliyor."

" Ciddi misin?"

" Tabi ki."

Oradan bize bakan Zoe' ye el salladım ve gelmesini işaret ettim. O da şaşırmıştı, ama sonra yanımıza geldi.

" Naber Zoe?"

" İyiyim de, beni neden çağırdın?"

" Öyle sap gibi kalmanı istemedim."

Zoe' yle bakıştık. Neler dönüyordu burada? En sonunda dayanamadım.

" Dün gece hakkında bir şey söylemeyecek misin?"

" Dün gece?"

" Hani seni arayıp-"

" Ha, o mu? Sorun değil."

" Sorun değil mi? Peki, cevabın?"

Zoe kendini tutamayıp konuşmuştu. Göz ucuyla ona baktım. Her şeye burnunu sokmamayı öğrenmesi lazımdı.

" Yani... Biraz düşünmem lazım... Sonuçta sen benim arkadaşımsın."

Zoe' nin yüzü asıldı. Sanki aşk itirafı yapan kişi oymuş gibiydi. Elimle ve mimiklerimle ona gitmesini söyledim ve birkaç şey söyleyip çekti gitti. Şaşkındım.

" Colin, dün gece Zoe orada olduğu için öyle dedim, biliyorsun değil mi? Düşüncelerimi falan okuyup anlamışsındır."

" Ben de gerçek sanacak kadar saftım zaten."

Oh. Çok rahatlamıştım. Bir ara gerçekten... Neyse.

" Dün okukdan sonra seninle geldiğimi görmüş. Birlikte olduğumuzu sanıyordu."

" Eğer Zoe öyle sanıyorsa birkaç güne kalmadan bütün okul öyle sanmaya başlar."

" Ne yapacağız?"

" Bir şey yapmamıza gerek yok. Sonuçta hiçbir şeyden şüphelenmeyecekler."

" Haklısın..."

Bütün gün Zoe' nin delici bakışlarından ve sırıtışlarından kaçındıktan sonra, sonunda okul bitmişti. Ama benim hayatımda malesef dersler hiç bitmiyordu.

" Şimdi elini tutacağım ve anılarıma girmeyeceksin. Kendini rahat bırakırsan girersin, bunun için burada kalmaya çalış. Bunu bir kere yapınca burada kalmak için kendini daha fazla zorlaman gerekmez, süre tutmamıza gerek yok."

" Doğru mu anladım? Dün içeride kalmaya çalışıyordum, bugün dışarıda kalmaya."

" Aynen öyle." dedi ve elimi tuttu. Başaramamıştım. Üstelik geri dönmem de zaman almıştı. Bünyem içeride kalmaya alıştığı için onuncu denemede bile durum aynıydı.

" Beatrice, daha önce de dediğim gibi, bu gerçekten istemenle alakalı. Kalbinden geçir. Çok kolay olduğunu göreceksin."

" Ya, ne demezsin..."

Hiç de kolay değildi. Colin elimi tutar tutmaz onun anılarına dalıyordum. Suyun üstünde yürümeye çalışmak gibi bir şeydi bu.

" Ya, olmuyor!"

" Gözlerimin içine bak."

Dediğini yaptım. Mavi gözleri okyanuslar gibi derindi, ve benim gözlerim gibi kilitlenmiş, karşısındakine bakıyordu. Kapalı kahverengi kaşları kalındı, ve çoğu zaman kızmasa bile çatık duruyordu. Soluk pembe renkli dudağını hafifçe büzmüş, düşünüyor gibiydi. Burnu ne çok sivri, ne de çok düzdü. Onu tanıdığım günden beri her gün tıraşlı görmüştüm, bugün de öyleydi. Saçları evdeki ışıkla kahverengiden yer yer sarıya dönüyordu. Çenesi ise sivri değildi.

O an ikimiz de büyülenmiş gibiydik. Burada böyle saatlerce oturmak istedim.

" İşte, başardın."

Gözlerimi kaydırdım. Elimi tutuyordu. Gerçekten de başarmıştım.

" Bunu nasıl yaptım?"

" Sen söyle... Gözlerime bakmayı gerçekten çok seviyorsun anlaşılan."

Gıcık, gıcık, gıcık! Of yaa!

Gülerek elimi bıraktı. " Şimdi" dedi. " Tekrar dene."

Dediği gibi, oluyordu. Istediğim zaman girebiliyor, istediğim zaman da dışarıda kalabiliyordum.

" Bunca zamandır neyin işe yarayacağını biliyordun da neden bu kadar bekledin?"

" Seni biraz uğraştırayım dedim. Ayrıca işe yarayacağını bilmiyordum, sadece denemek istemiştim ve tahminimden de daha çabuk oldu."

" Şimdi gidebilir miyim peki?"

" Olur, seni bırakayım."

" Bir şey soracağım. Sen hiç ders çalışıyor musun?"

" Ara sıra ödevlerimi yapıyorum..."

" Şey... Sınavlar da yaklaşıyor ya, seni çalıştırmamı ister misin?"

" Çalışmama gerek yok ki. Dersleri önemsemiyorum. Hayatın benimki gibi olunca okul diğer şeylerin yanında sıfır kalıyor."

Ayağa kalktık. Colin' in neler yaşadığını gerçekten merak ediyordum, ama bana hayatta anlatmazdı. Acaba o Doktor Dawson' ın deneylerine neden katılmıştı? Ailesi neredeydi ve şu bahsettiği gruba nasıl katılmıştı?

" Zaman geçtikçe öğrenirsin." dedi Colin. Doğru. Düşüncelerimi okuyabiliyordu.

" Yarınki derste bana düşüncelerimi senden nasıl koruyacağımı öğretir misin?"

" Onu elimden geldiğince geç öğreteceğim. Malesef."

" Ben de Harwey' den öğrenirim."

" Son zamanlarda eve çok geç geliyor. Dışarıda ne yaptığını hiç bilmiyorum, ama bana hiç ders vermek istiyor gibi gelmedi."

" Bu seni hiç endişelendirmiyor mu? Yani, bütün gün evde olmaması..."

" Hayır."

Gülüşerek motora doğru yürümeye başladık. Colin evin kapısını kilitlerken ben de kaskı takıp motorun arka tarafında yerimi aldım. Birlikte yola koyulduk.

Ne kadar gıcık olursa olsun, çok tatlıydı.

NE DÜŞÜNÜYORSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin