Baş ağrısı

264 23 2
                                    

Başımın feci halde zonklamasıyla kendime geldim ve dinlemeyi bıraktım. Etrafıma baktım,  ama Colin yoktu. Ne olduğunu bilmiyordum. Bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Ses yoktu, ama sadece başımdaki ağrı beni inletmeye yetecek kadar büyüktü. Hemen kalktım ve civardaki kafelerden birine girdim. Ahhh! Başım çok fenaydı! Kafenin tek kişilik lavabosuna girdim ve kapıyı kilitledim.

" Ahhhh! Ne oluyor???"

" Dışarıda biri olsaydı beni deli sanardı herhalde. yanılmış da olmazdı; zira deli gibi bağırıyordum. Yüzümü yıkamam ha bir fayda etmemişti.

" Beatrice..."

İşte yine o adam.

" Bunu bana sen mi yapıyorsun? Beni rahat bırak!"

" Beatrice, konuşursan ne dediğini duyamam. Düşünce yoluyla ulaş bana. Evet, yapabilirsin."

Adam da benim düşümcelerimi okuyordu. Benim gibi miydi yani? İnanamıyordum. Ve daha önce hiç biriyle düşüncelerimde konuşmamıştım. Ama adam bunu yapmaya alışmış gibi duruyordu. Denemekten zarar gelmez dedim ve düşünmeye başladım. Belki de dediğini yapınca ağrı geçerdi.

" Ne olur şu baş ağrısını geçir. Canım çok yanıyor..."

Cevap yoktu.

" Hey, sana diyorum!"

" Beatrice, Colin' i bul."

"Ne?"

" Colin' i bul. O sana yardım eder."

"Ama onun yanına gidince bir ses geliyor ve-"

Konuştuğumu fark edince sustum. Nefes nefese kalmıştım, üstelik başım da hala ağrıyordu. Bunun Colin' le ne alakası vardı ki? Yoksa, tahmin ettiğim gibi o da bunu içinde miydi?

Hemen kafeden çıktım ve Colin' i aramaya başladım. Başımın ağrısı her geçen dakika daha da artıyordu. Ve Colin hiçbir yerde yoktu.

Tam umudumu kaybediyordum ki Colin'in kalabalığın arasından bana doğru geldiğini gördüm. Halimi görünce yanıma doğru koşmaya başladı. Ellerindeki Milkshake'lerin dökülmesine aldırmadan  yanıma geldi. Ne olduğunu anlayamamıştı.

" Başım, çok kötü ağrıyor!"

" Tamam, sakin ol. Bir yere mi çarptın?"

" Hayır!"

" Ne oldu öyleyse?"

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Bu benim için çok zor bir karardı. Bunca yıldır bu sırrı saklamıştım ve şimdi... Hayır, söyleyemezdim. Bu fikri hemen aklımdan çıkardım. Büyük ihtimalle adam sadece Colin' in bana iyi arkadaşlık yaptığını bildiği için söylemişti.

" Ne olduğunu bilmiyorum, ama geçmeyecek gibi. Beni eve götürür müsün lütfen? "

" Tabii. İstersen hastaneye de gidebiliriz."

" Hayır, gerek yok. Adece dinlenmem gerek."

Yine motora bindik ve yola çıktık. Bu sefer Colin' in belini öyle sıkıyordum ki bir ara nefes alamıyor diye korktum. Ama sorun etmiyordu, çıtı bile çıkmadı.

Evin önüne geldiğimizde inmeme ve kaskımı çıkarmama yardım etti, ardından da hiçbir şey demeden motoruyla uçtu gitti. Daha iyi bir vedalaşma beklerdim ama bu şu anki durumumda düşünülecek en son şeydi.

Hemen anahtarımla eve girdim. Sam de Helen de ortalıkta gözükmüyordu, ben de hemen odama gittim. Yatarak başımı yastığa gömmeme rağmen işe yaramıyordu. Gözlerimden yaşlar gelmeye başlayınca ayağa kalktım ve odada dolanmaya başladım. Bir anda adamın sesini tekrar duymaya başladım.

" Beatrice, sakin ol. Ağrıyı kontrol etmeye çalış."

" Yapamıyorum!"

Bu daha önce hiç başıma gelmemişti. Acaba hastaneye mi gitseydim? Of ya! Colin' e bile söylememişken koskoca hastaneye gidip manşetlere mi çıkacaktım? Saçmalıyordum. Zoe' ye de anlatamazdım, o tam bir dedikodu makinesiydi. Ne yapacağımı bilmiyordum. Adamın sesi de kesilmişti. Tekrar yatağıma yattım ve uyumaya çalıştım. Orada ne kadar yattığımı bilmiyorum, ama uyumayı başarmıştım...

NE DÜŞÜNÜYORSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin