Eski Günler

49 11 1
                                    

5 YIL ÖNCE

Beatrice gözlerini kapattı ve bir dilek tuttu. Gözlerini açınca, simsiyah gecenin ardında küçük fenerler gibi ışıldayan yıldızlar, ona göz kırpmaya devam ediyorlardı. Onu yalnız bırakmamışlardı. Gülümsedi. On ikinci doğum günüydü. Doğum günlerini yalnız kutlamaya alışmalıydı, Helen ve Sam' den nefret ediyordu çünkü. Annesini ve babasını her gün ama her gün, daha çok özlüyordu.

Helen' e anne demeyi reddetti. Sam zaten onunla neredeyse hiç ilgilenmiyordu, ona baba dese garip olurdu. Yeni hayatını reddetti. Yeni evini, yeni yatağını, yeni okulunu ve yeni arkadaşlarını... Herkes ona, şefkat gösterilmesi gereken evsiz bir kediymiş gibi davranıyordu. Ama Beatrice kendini öyle hissetmemekte kararlıydı. O, güçlü bir kızdı.

Kazağına sarındı ve oturduğu bahçe koltuğunda arkasına yaslandı. Hemen ardından, kan kokusuna gelen köpekbalıkları gibi Helen ve Sam geldiler. Beatrice, Sam' in elindeki orta boy hediye paketini görünce hiç de sevinmemişti. Ona bir elbise almışlardı. Bunu nasıl anladığını açıklayamayacağı için, söylemeye uğraşmadı. Sadece Helen' in ona sarılmasına izin verdi ve paketi yavaşça açtı. Elbiseyi görünce sahte gülümsemelerinden birini takındı. Elbise giymeyi sevmezdi. Annesi olsa, bunu bilir ve ona bir panço veya bir sırt çantası alırdı. Helen ise, elbiseleri sevdiğini düşünüyordu. Beatrice insanları kırmayı hiç sevmediğinden, tüm akşam gülümsemeye devam etti. Sam ile birlikte film izlerken, Helen her zaman yaptığı gibi ona kaselerce patlamış mısırı zorla yedirirken sadece gülümsedi. Başka bir şey yapamazdı zaten. Annesi ona her zaman başkalarını önemsemesini söylerdi. Kendisinden önce her zaman karşısındaki gelirdi. Annesini sevdiği için gülümsedi.

Yatmadan önce örülü saçlarını açtı ve elbisesini dolabına yerleştirdi. Tam yatağına giriyordu ki odaya Helen girdi. Ona iyi olup olmadığını sorarken yatağa oturuyordu.

" İyiyim." diye geçiştirdi Beatrice. Uyumak istiyordu.

" Bak." dedi Helen. Şimdi onun yanında oturan Beatrice' in ellerini tutuyordu. " Hediyemi beğenmediğini biliyorum. Beni sevmediğini biliyorum. Aileni özlediğini biliyorum. Ne düşündüğünü tahmin edebiliyorum. Bilmiyorum, seninle empati kurabiliyormuşum gibi geliyor bana. İlk başta o elbiseyi sevdiğini sanmıştım, ama sonra anladım."

Beatrice konuşmanın başında yaptığı gibi yere bakmaya devam etti.

" Bunu yapmak zorunda değilsin. Eğer elbiseyi sevmediysen, sevmediğini söyle. Bizden daha güzel bir şey iste. Bize kız, bağır, çağır; ama lütfen, sırf bizi üzmemek için her şeyden memnunmuşsun gibi davranma. Memnun olmadığını anlayabiliyorum. Bu da beni daha çok üzüyor. Sadece, bize daha iyi olmamız için bir şans ver."

Bunun üzerine başını kaldırdı. Helen' in gözlerindeki yaşları bir süre izledi. Sonra da " Tamam." dedi.

" Bunu söylerken hiç içten değildin."

Birden sinirlenmişti. O kadar ki, öfkesini damarlarında hissetti. Tüm vücudunda bir dalga gibi yayılan öfkesini. Ve durdurmaya uğraşmadı. Sinirliydi. Kaza yüzünden, Helen yüzünden, elbisesi yüzünden, hayat yüzünden.

" Benden ne bekliyorsun ki?" diye bağırdı. Fark etmeden ayağa kalkmıştı.

" Her sabah kalktığımda burada olduğumu görmek ve olanları hatırlamak çok kolaymış gibi, bir de sana iyi davranmamı istiyorsun. O halde bana olanları unutmanın bir yolunu göster, çünkü ben tek başıma yapamıyorum!"

O da gözyaşlarını tutamamıştı. Aklına annesinin yüzü geldi. Onu ne kadar özlediğini anlatamazdı, anlatsa da Helen' ın anlayacağını sanmıyordu. Durduğu yerde elleriyle yüzünü kapayıp öylece ağladı. Helen da onu izledi. Birkaç dakika boyunca ikisi de başka hiçbir şey yapmadı. Ama Beatrice biraz sakinleştikten sonra Helen, tıpkı Beatrice gibi ayağa kalktı ve doğrudan Beatrice' e baktı.

" Ben senin annen değilim Beatrice." dedi. " Senin annen eminim çok harika bir kadındı. Senin gibi güzeldi, ve iyi kalpliydi. Onun yokluğunu her gün hissedeceksin. Bundan kaçamazsın. Benim de bir zamanlar bir annem vardı, ama artık yok. Onun yokluğunda, yetimhanedeydim. Beni kimse sahiplenmedi. Kimse bana evini açmadı. Eğer tersi olsaydı da kendi annemden başka kimseye anne diyebileceğimi sanmıyorum. Bu bir ihanet olurdu. Zaten senden de bana annenmişim gibi davranmanı istemiyorum. Sadece, benden nefret etme."

Beatrice' i omuzlarından tutup yavaşça yatağa oturttu, ardından da eliyle küçük kızın gözyaşlarını sildi. Beatrice Helen' in ailesi hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Şimdi ise bir anda, kendini ona yakın hissetmişti.

" Bugünlük bu kadar üzüntü yetmez mi sence?"

" Yeter herhalde."

Birbirlerine gülümsediler. Bu bir gülümsemeden çok, bir sözdü. Geleceğe dair bir söz. Beatrice kalbinde gerçek ailesinin acısıyla, geleceğe dair umutlar beslemeye o gün başladı. O gün, yeniden yaşamaya karar verdi. Çünkü her ne olursa olsun, ona değer veren birileri vardı.

NE DÜŞÜNÜYORSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin