Unuttum

346 25 0
                                    

Şimdi

Koca adamın üstünce çırpınırken Colin' in motoruyla yanımıza geldiğini fark edememiştim tabi.

" Bırak onu!"

Elindeki beyzbol sopası mıydı? Evet, galiba öyleydi. Hiç şansımız yoktu.

" Colin." dedi benimle konuşan adam. " Partiye hoşgeldin."

Bir dakika, tanışıyorlardı. İşte! Biliyordum! Benden bir şey sakladığını biliyordum!

" Kim olduğunu bilmiyorum." dedi Colin. O anda içimdeki bütün umutlar bir anda sönüverdi.

" Demek öyle. Dediğin gibi olsun o zaman. Adam, hallet işini. Arabada bekliyorum."

Adam denen koca yaratık beni bir anda yere bırakınca ilk başta neye uğradığımı şaşırdım, ancak ayağa kalkıp kaçmaya başlamam bir dakika bile sürmedi. Colin' i kendi haline bırakmıştım.

Hayır.

İşte yine acıma duygusu.

Fedakarlık.

Hemen geriye doğru koşmaya başladım. Colin iyi dayanıyordu, ama bu kavganın onun lehine bitmeyeceği kesindi. Bir şeyler yapmam lazımdı. Ben de en iyi yaptığım şeyi yaptım.

" Ah, bu iş için üç katı maaş almalıydım! Sağ belimin hala ağrıdığını bile bile beni buraya gönderdi!"

" Colin, sağına vur!"

Beni dinliyor gibi gözükmüyordu. O bir yumruk yerken ben de kaldırımda volta atarak ne yapacağımı düşünüyordum.

Ve kaykaya çarptım.

Bu sefer başarısız olamazdım. İyi düşünüp nişan alacak ve belinin sağ tarafına geçirecektim. Kaykayı elima aldım. Ama adam sürekli oynayıp duruyordu. Canıma tak etmişti. Bir an sinirlenip öylesine ellerimi sallamamla adamı acıdan yere sermem bir oldu.

Colin şaşkınlıkla bana bakıyordu, bense adama. Başardığıma hala inanamıyordum.

" Hadi, gidelim buradan!"

Colin' in seslenmesiyle kaykayımı da alarak koşmaya başladım - Kaykayla daha yavaş giderdim-. Colin beni tanımadığım sokaklara koşturmuştu, bense bunu zerre kadar takmıyordum. Sonunda yorulunca durmak zorunda kaldım ve o da benimle durdu.

Nefes nefese kalmıştım. Daha önce hiçbir beden eğitimi hocası beni böyle koşturamamıştı. Bir anda Colin eliyle kolumu tutarak " İyi misin?" dedi. kendisi de nefes nefeseydi.

" E... Evet. iyiyim. Sen?"

"İyiyim."

Bir süre ikimiz de kaldırıma oturup dinlendikten sonra Colin bana anlamsızca bakarak " Kimdi onlar?" dedi.

Ne? Yine mi yalan?

" Ben de tam aynısını sana soracaktım. Kimdi onlar?"

" Bu konu hakkında en ufak bir bilgim yok! Biraz daha dolanıp evime gitmek üzere yola çıkmıştım ki, uzaktan seni gördüm ve yardım etmem gerekir diye düşündüm."

" Madem öyle, İsmini nereden bildiklerini de açıkla bakalım."

" Ne? Benim ismimi mi biliyorlar?"

" Yanına gelince adam söyledi ya!"

" Nereden çıkarıyorsun böyle şeyleri? Kimse benim adımı söylemedi!"

Bu kadarı da fazlaydı. Nasıl bu kadar unutkan yalancı olunabilirdi ki? Göz göre göre inkar ediyordu!"

" Neden yalan söyluyorsun? Sen motordan inerken adıni söyledi ve sen de onu tanımadığını söyledin, ama o seni tanıyordu. Büyuk ihtimalle sen de onu. Benden ne saklıyorsun? Dün gelen adamı tanıyordun değil mi? Sen-"

Colin elini yanağıma koyunca sustum. Değişik bir şeyler oluyordu. Sanki, yumuşuyordum.

" Ne yapıyorsun? "

" Beatrice, bunların hepsi aklının sana oynadığı oyunlar. Adam benim adımı bir kere bile söylemedi, tamam mı?"

Yanağımı okşamaya başlayınca sanki sıvılaşmış gibiydim. Ne hakkında konuştuğumuz bile aklımdan çıkmıştı. Yavaşca gözlerimi kapattım ve kendimi Colin' in kollarına bıraktım.

Uyandığımda başım fena halde zonkluyordu. Nerede olduğumu anlamam birkaç saniye sürdü. Ama sonunda, yattığım yatağı ve giydiğim pijamaları fark ettim.

Yatak? Pijamalar? Olamaz... Dün gece ne olmuştu öyle? Kahretsin, hatırlayamıyordum. Ama şu anda merak ettiğim tek şey, gece buraya nasıl geldiğimdi.

Hemen kalkıp giyindim ve aşağı indim. Sam gazete okuyor, Helen de çay içiyordu.

" Sam, dün gece beni eve kim bıraktı?"

" Gece mi? Hava kararır kararmaz kendi başına geldin ve bütün akşam odandan çıkmadın."

" Ne? Ne demek istiyorsun?"

"Sakin ol! İyi misin sen?"

"Hayır, hayır.Of. Tamam. Ben gidiyorum."

Tek başıma gelmış olmam imkansızdı. Tam anlamıyla imkansız. Okula vardığımda tesadüfen o da bahçedeydi. Bak sen şu işe.

"Colin!"

" Ne var?"

" Dün gece hakkında bir açıklaman var mı?"

" Ne, neden bahsediyorsun?"

" Dün beni o adamların elinden kurtardıktan sonra diyorum."

" Saçmalıyorsun. Dün beni Norrow Hill' de yalnız bıraktığından beri seni görmedim."

" Ne? Nasıl bu kadar yalancı olabiliyorsun ya? Basbaya oradaydın işte! Bir adam beni sokakta köşeye sıkıştırmıştı, ve sen gelip beni kurtardın! Sonra, sonra-"

Colin gerçekten anlamamış gibi bakıyordu. Yoo. Hayır. Rüya görmüş olmama imkan yoktu.

" Sen..."

Colin elini koluma götürdü. İşte yine o his... Bu çocukta ne vardı böyle?

" Bak, Beatrice. Belli ki bir rüya görmüşsün ve sana çok gerçekçi gelmiş. Rüyanda beni görmenden gurur duydum ama izin verirsen, sınıfa gideceğim."

" Ta... Tamam. Ben, özür dilerim."

Galiba gerçekten de rüya görmüştüm. Ama akşam eve nasıl geldiğimi unutmuştum. Bu gerçekten çok garipti. Gerçekleri öğrenmek için ne kadar tehlikeli olursa olsun Colin gitmeden düşüncelerini okumayı denemeliydim.

"..."

İşte, yine aynı ses. Bu seferki çok daha yüksekti ve karşı koyamıyordum. Yine kulaklarımı kapattım ve kıvranmaya başladım.

" Beatrice, kulağında bir sorun mu var senin?  Neden habire ağrıyor?"

" Ayyy! Offf... Yok. Kulağımda hiç sorun yok."

Ses yavaş yavaş kaybolurken bir anda Colin' in gözünün üstündeki yarayı gördüm. İşte! Bu kesinlikle gerçekti!

" Gözündeki yara... Nasıl oldu?"

" Niye soruyorsun ki? Ah... Rüyan."

" Cevap ver."

" Ben de sabah seni gördüğümde bunu söylemeyi planlıyordum aslında. İyi ki motoruma binmeyi kabul etmemişsin, dönüş yolunda kaza yaptım. Bu yara da oradan. Şimdi izin verirsen, gidebilir miyim?"

" Şey... Ben... Of tamam git! Bir dakika, ben de seninle aynı yere gidiyorum!"

Birlikte yürürken bütün bunların nasıl olabildiğini düşünüyordum. Rüyamın ayrıntıları çoktan aklımdan çıkmıştı. Zaten çok unutkandım. Colin galiba oraya tesadüfen gelmişti, ve...

Kahretsin ya, unuttum!

NE DÜŞÜNÜYORSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin