Beatrice Ve Yedi Cüceler

117 17 4
                                    

Bir hafta geçmişti. Evde diğerleriyle kaynaşmıştım, ve onlar da beni sonunda kabullenmişlerdi. Hala güçlerimi kullanmıyordum, ama böyle de mutluydum. Harwey yine buraya ara sıra uğruyor, çok az kalıp gidiyordu. Thomas onun bir kızı olduğunu ve kızının yanına gittiğini söylemişti. Sean ise sevgilisi olduğundan söz edip duruyordu. Zack' e göre de hastaydı, ve doktora gidiyordu. İşin aslı, kimse gerçeği bilmiyordu. Öylece ortaya fikirler atıyorlardı.

Evde kaldığım süre boyunca sabah akşam diğerlerine yemek hazırlayıp onlar için evi toplamıştım. Ama bu çabalarım karşılıksız kalmamıştı. Chris bana beyzbolu, Zack kart oynamayı, Klaus piyano çalmayı öğretiyordu. John yemeklerde bana yardım eden tek kişiydi. Thomas ise Zoe' nin yerini tutuyor, herkes hakkında dedikodu yapıyordu. Bana evdeki herkesin hayat hikayesini anlatmıştı. Colin, her zamanki gibi iş başındaydı. Beni şehirde gezdiriyor, tenha bölgeler bulunca da güçlerimi kontrol edebilmem için beni çalıştırıyordu. Tekrar gıcık bir erkeğe dönüşmüştü, ama daha katlanılabilirdi. Her geçen gün onunla aramızdaki bağın güçlendiğini hissediyordum. Hislerim hala çok karışıktı, ama bir şeyden emindim. Ona sonsuza kadar güvenecektim.

" Peki, şimdi fırındakini çıkar."

" Hemen."

Kek olmuştu. O kadar güzel kokuyordu ki kendimi durduramamış, başına oturup koklamaya başlamıştım.

" Biraz soğuyunca yeriz."

" Galiba dayanamayacağım John. Ciddiyim. Helen bile böyle kek yapamıyor."

" Kendine bir dilim ayır o zaman. Zaten bizimkiler kokuyu alırsa sana kalmayacak."

Güldüm. Haklıydı, bu küçücük keki göz açıp kapayıncaya kadar bitirirlerdi. Sıcak olmasına rağmen kendime bir dilim ayırıp başka bir yere koydum.

" Ne kokuyor böyle?"

Klaus mutfağa girmişti. Keki görünce donakaldı.

" Hey! Herkes mutfağa! Beatrice kek yapmış!"

" John yaptı. Ben sadece yardım ettim."

" John mu? Neden Beatrice olmadığında da yeteneğini konuşturmuyorsun kardeşim? Amacın sadece onu mu doyurmak?"

" Birisi bana yardım edince, daha çekici geliyor diyelim."

Kısa süre içinde mutfak dolmuştu. Herkes bir dilim istiyordu. Hepsi Colin gibi çocuktu. Güldüm.

" Şimdi bu kek yemek odasına gidiyor. Yemek isteyen tabak ve çatalını alıp beni takip eder. Tamam mı?"

Ben keki alıp kimseye aldırmadan yürürken bu sefer de tabak çanak telaşı başlamıştı. Hepsi etrafta sanki sadece bir tabak varmış gibi koşturuyordu. Keki masaya koyduğum anda arkamdaki sırayı fark ettim. Tabaklar ellerinde, bana bakıyorlardı. Kek zamanıydı.

Herkes kekini alıp masaya oturduğunda mutfaktan kendi tabağımı getirdim ve masada bana ayrılan yere oturdum. Herkes bir ağızdan konuşuyor, ve kimse kimsenin ne dediğini anlamıyordu. Benim de doğal olarak başım ağrıyordu. Baş ağrısına karşı şu son günlerde biraz hassas olduğum için böyle zamanlarda onların yanında pek duramıyor ve odama çıkıyordum. İlk gün kaldığım odada eskiden Colin yatıyordu, ben gelince ise Colin salonda yatmaya başlamıştı. Bundan şikayetçi olduğum söylenemezdi, ne de olsa yatak çok rahattı.

O akşam da yine sese dayanamayıp kekimi bitirir bitirmez odama çıktım. Böyle anlar, vicdanımla başbaşa olduğum anlardı. Aklıma Helen, Sam, Zoe, Paul, hatta ve hatta Bayan Rotts geliyor, onlar hakkında düşünüyordum. Hepsi arkada kalmıştı. Colin' in dediğine göre endişelenecek bir şey yoktu, o her şeyi halletmişti. Ama onları çok özlüyordum. Burada, benim için resmen yeni bir hayat başlamıştı, ve ben bu hayata uyum sağlamıştım. Peki ya onlar bensiz ne yapıyorlardı?

Bu gibi düşüncelerle vaktimi geçirirken bir anda kendimi uyuşmuş hissettim. Gözlerim neredeyse kapanıyordu. Tam neler olduğunu anlamaya çalışırken, kafamda daha önce hiç duymadığım bir ses yankılanmaya başladı.

"" Eğleniyor musun bari?""

Şaşkınlıkla dinledim. Biri benimle iletişim kuraya çalışıyordu, ve zerre kadar zorlanmıyordu. Eğer zorlansaydı başım ağrırdı. Ben de onu duymakta hiç zorlanmıyordum. Eğer yakınımda değilse, bunu nasıl yapıyordu?

"" Kimsin sen?""

Umarım duymuştur diye içimden geçirirken, duyduğunu göstren işaret gelmişti bile.

"" Kısa süre sonra tanışacağın biri.""

"" Harwey? Benimle yine oyun oynamıyorsun değil mi?""

"" Hah! Oyun vakti geride kaldı Beatrice. Burası gerçek hayat.""

"" Ne istiyorsun benden?""

"" Biraz saygı.""

" Off!"

Ses gelmiyordu. Heyecanla dinlemeye devam ettim, ama iletişimi kesmişti. Yakınlarda olmalıydı. Hemen odadan çıktım ve alt kata indim. Her kimse, buralardaydı. Bunu biliyordum.

Telaş içinde salona girdiğimde herkesin orada olduğunu gördüm. Hiçbir şeyden haberleri yoktu.

" Ne oluyor?"

Bir an herkes bana bakarken ne diyeceğimi bilemedim. Güçlerimi kullandığımı duyarlarsa kızabilir veya korkabilirlerdi. Her ihtimale karşı düşüncelerimi okumalarını engelledim.

" Yok bir şey. Ben... Uykum kaçtı da."

" Gel o zaman. Bize katıl."

" Şey... Olur. Bir dakika bekleyin de... Elimi yüzümü yıkayayım."

Salondan çıktım ve derhal evin giriş kapısına yöneldim. Kapıyı açıp etrafa bakındım. Kimse yoktu. Harwey gibi daha uzaktan yapmış olabilirdi, ama nasıl hiç zorlanmamıştı ki?

Aklım çok karışıktı. Kapıyı kapatıp salona geçtim. Herkes başka başka şeylerle uğraşıyordu, ben de Piyano çalan Klaus' un yanına gittim. Kafamı toparlamam gerekiyordu. Onun çaldığı müzikleri çok seviyordum. Rahatlamama yardımcı oluyorlardı. Piyanonun yanına bir sandalye çektim ve dinlemeye başladım. Klaus gerçekten çok becerikliydi.

" Hayallere dalmışsın."

Colin yanımdaydı. Gülümsedim.

" Klaus ile gurur duymalısınız. Çok yetenekli."

" Onunla tanıştığım günden beri çalıyor. Zaten bu piyano da sadece onun için. Ama belki, bir gün sen de çalarsın. Bu işler belli olmaz, değil mi?"

" Beceriksizliğimle dalga geçmen için mi çalacağım? Hiç sanmıyorum canım."

Colin susmuştu. Ne zaman ona canım desem hep böyle oluyordu. Utanıyor muydu, yoksa böyle dememi istemiyor muydu?

" Ne oldu? Somurtmaya başladın hemen."

" Çok komik."

" Gerçekten komik ama. Utanıyor musun yoksa?"

" Garip huylarını geride bıraksan iyi olur Beatrice. Burası gerçek hayat."

Demin ne demişti? Bir dakika. Hiçbir şey anlamıyordum.

" Neden böyle bir şey dedin şimdi? Şaka yapıyordum."

" Sadece, biraz saygı istiyorum, tamam mı?"

Bu kadarı da fazlaydı. Şaşkınlıkla Colin' e bakarken o bana göz kırptı.

" O sen miydin?"

" Ne ben miydim?"

" Saygı, gerçek hayat, göz kırpmalar falan... Ne yapıyorsun Colin?"

" Ne? Ben sana göz falan kırpmadım. Müzik sende kafa yapıyor herhalde."

Gözümü bile kırpmadan ona bakıyordum. Yanımdan ayrıldı ve Zack' in yanına, koltuğa oturdu. Bense ne olduğunu hala çözememiştim.

Kafayı yemiş olmalıydım.

Yine geciktiiimm... İyi okumalar herkese:)))

NE DÜŞÜNÜYORSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin