Uyku

131 20 1
                                    

" Nereye gidiyoruz?"

" Harwey' nin yanına."

" Daha sonra kasabaya dönecek miyiz?"

" Hayır."

" Ne- Neden?"

" Seni bulurlar. Tekrar aynı şeyleri yaşamak istemezsin, değil mi?"

" İstemem."

Akşam olmuştu ve biz hala yoldaydık. Eyalet dışına çıkmıştık.

" Harwey, nerede?"

" Gizli sığınağımızda. Yani, umarım. Sen iyi misin?"

" Yorgunum."

" Oraya gidince dinlenirsin."

Bir süre sonra,  Seattle' da olduğumuzu fark ettim. Herhalde gideceğimiz yer buradaydı.

Yanılmamıştım. On dakika sonra üç katlı büyük bir evin önünde durduk. Colin kalktı ve beni de neredeyse taşıyarak kaldırdı. Birlikte kapının önüne kadar yürüdük. Colin cebinden bir anahtar çıkardı.

" Burada bekle ve bir şey olursa bana bağır, tamam mı?"

" Colin, tehlikede miyiz?"

" Seattle' da iki tane evimiz var. Diğerinin, yani genelde boş olanın yerini biliyorlar. Ama bir şekilde burayı da öğrenmiş olabilirler."

Colin anahtarla kapıyı açtı ve içeri girdi. Ben dışarıda bekliyordum. Bir süre sonra Colin geri geldi.

" İçeri gel, tehlike yok."

" Gelmemişler mi?"

" Hayır, gelmemişler."

Colin' in elinden tutup içeri girdim. Evin girişi kocamandı. Diğer odalara çıkan kapılar ve merdiven buradaydı. Hemen kapının yanında kocaman aynalı bir dolap duruyordu. Aynada kendime baktım. Saçlarım darmadağın olmuş, gözlerim kızarmıştı. Zayıflamıştım. Kotum belimden düşmüştü ve tuniğim emanet gibi duruyordu. Dudaklarım çatlamıştı, yüzümün rengi solmuştu. Boşta olan elim titriyordu. Colin elimi sıktı ve destek verircesine gülümsedi. Onu aynadan görebiliyordum. Tekrar kendime baktım. Mahvolmuştum.

Yanımıza bir adam geldiğinde dikkatim dağıldı.

" İçeri gelin. " dedi adam. " Yemeğimiz var." Colin ona gülümsedi. Çok acıktığımı fark ettiğimde ben de gülümsedim. Birlikte odalardan birine girdik.

Burası yemek odasıydı. Masadaki yemekleri görünce ağzım sulanmıştı. Çok da güzel şeyler yoktu ama beni kesinlikle idare ederdi.

" Vay canına." dedi Colin. " Bu kadarını yapabildiğinizden haberim yoktu."

Etrafıma baktım ve odada beş kişi daha olduğunu fark ettim. İki tanesi masaya oturmuştu, diğerleri ise ayaktaydı. Hepsi sıra sıra gelip Colin' e sarıldı.

" Seni özlemişiz Colin, inan bana."

" Ben de sizi özledim. Harwey nerede?"

" Gitti. Yapacak işleri varmış."

" Onu arayın, çabuk buraya gelsin. Acil bir durum var. Yedek sığınağın yerini öğrendiler."

Etraf sessizleşince herkes bir anda bana baktı. Ne diyeceğimi bilememiştim. Şu anda olabilecek en kötü durumdaydım ve altı tane tanımadığım erkek bana bakıyordu.

" Bu Beatrice." dedi Colin. Zor da olsa gülümsedim.

" Beatrice, bunlar benim yakın arkadaşlarım. Zack, Sean, Klaus, John, Chris ve Thomas."

" Merhaba."

Hepsi karmakarışık bir biçimde bana merhaba dedikten sonra masaya oturduk. Gergin bir ortam oluşmuştu. Kimse konuşmadı ve herkes yemeğine gömüldü. Özellikle de ben, çıtımı çıkarmıyordum. Onların düşüncelerini okumaya da cesaret edememiştim. Sadece kendi düşünclerimi onlardan korumuştum. Onların da güçleri vardı, hissedebiliyordum.

Yemek bitip sofra toplanınca herkes salona geçerken Colin beni de alıp üst kata çıktı. Bana anlatması gerken çok şey var gibiydi. İçinde küçük bir yatak ve bir gardırop olan yine küçük bir odaya girdik.

" Dolapta giysiler var. Banyo da şurada. Duş alıp rahatladıktan sonra burada dinlenebilirsin."

" Colin, kimdi onlar?"

" Benim gibi insanlar. Onlarla birlikte büyüdüm ben. Yani tamamen güvenilirler."

" Ben onlara güveniyorum ama, galiba onlar benden pek hoşlanmadılar."

" Merak etme. Sadece şaşkınlar. Şimdi dinlenmelisin. Çok kötü görünüyorsun."

Aynadaki halimi hatırladım. Doğruydu, hemen bir duşa girmeliydim.

Colin gittikten sonra dolabı açtım. İçinde bana göre bir eşofman ve tişört bulabilmiştim. Banyoya girdim.

Duş gerçekten rahatlatmıştı. Hala yorgundum, ama daha iyi olduğum kaçınılmazdı. Üstümü giyindim ve saçlarım ıslak olduğu halde yatağa yattım. Malesef ki, uyuyamıyordum.

Aklımda hep o doktor vardı. Onu bilerek öldürmemiş olmam onu öldürdüğüm gerçeğini ortadan kaldırmıyor, veya acımı hafifletmiyordu. Onu ben öldürmüştüm. Ne olurdu o da bayılsaydı? Ofladım. Yorgundum, ama uyuyamıyordum. Uyursam rüyamda tekrar onu göreceğimden korkuyordum.

Odanın kapısı açıldı. Giren Colin' di. Doğrulmak isteyince beni durdurdu ve yanıma oturdu.

" Daha iyi misin?" dedi.

" Uyuyabilseydim iyi olacaktım."

" Uyumadın mı? Neden?"

" Uyuyamadım."

" Yatak çok mu sert geldi?"

" Saçmalama Colin!"

Koluna vurdum. Yine eski haline dönmüştü.

" Tamam tamam. Sakin ol. Sorun nedir?"

" Sorun, doktor."

" Dawson mı? Onu dert etmene gerek yok. Bizi burada bulması çok zor."

" O doktor değil. Ben... Oradaki doktorlardan birini yanlışlıkla-"

" Biliyorum, öldürdün."

Başımı çevirdim. Gözlerim yaşlanmıştı. Colin omzuma dokundu, ve o anda patladım.

" Gerçekten isteyerek olmadı! Ben... Nasıl yaptığımı bile bilmiyorum! O kadar hızlı oldu ki...Ve şimdi o adamı düşünmeden edemiyorum. Ölmeyi hak etmiyordu Colin, ve ben onu öldürdüm. Ne yapacağımı bilmiyorum. Gece rüyalarıma girer diye korkuyorum. Ben tam bir aptalım. Ben-"

Colin' in eliyle ağzımı kapatmasının ardından sustum. Ağlamaya başlamıştım.

" Ağlama. Senin bir suçun yok. Oradaki her doktor acıyla ölmeyi hak ediyor. Ayrıca, bilerek yapmadın. Kendi etti, kendi buldu. Tamam mı?"

" Ben kimseyi öldürmek istememiştim..."

" Biliyorum. Şimdi uyumalısın."

" Uyuyamıyorum ama."

" Ne yaparsam uyursun?"

" O adamı ölümden döndürebilirsen."

" Sen de çok oldun ama... Uyu işte!"

Güldü. Ben de fark etmeden gülümsemiştim. Bir süre birbirimize baktık. Sonra o eliyle gözyaşlarımı sildi. Gözümü kırpmaya korkuyordum, çünkü gözlerimi kapatıp açtığımda Colin' in burada olmayacağından korkuyordum.

"" Çok korktum Colin. Ölüyorum sandım.""

Gülümsedi.

"" Artık korkmana gerek yok. Buradayım.""

Gözlerimi kapattım. Colin' in düşüncelerini hissediyordum. Onun nefes alıp verişini duyuyordum. Bana bakıyordu. Rahatladım. Uyuyabilirdim.

NE DÜŞÜNÜYORSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin