Senden Kurtulamayacak Mıyım?

375 29 2
                                    

" Aaaaaaah!"

" Hey, neler oluyor? İyi misin?"

Kafamdaki uğultu yavaş yavaş geçiyordu. Bağırmayı bırakıp gözlerimi açtığımda herkesin etrafıma toplandığını gördüm. Eyvahlar olsun. Daha ben bile ne olduğunu anlamamışken etrafımdakilere nasıl açıklayacaktım?

" Ah... Bir şey yok. İyiyim. Kulağıma bir ağrı girdi sadece. Gerçekten, iyiyim."

Kalabalık yanımızdan ayrılırken çarptığım çocuk gülmeye başladı. Sanki komikmiş gibi.

" Neye gülüyorsun?"

" Ben mi? Hiç, hiçbir şeye. Ha çığlık atacak kadar adımı merak ediyorsan söyleyeyim, Colin."

" Hah, çok komik."

" Bence gayet komikti, Beatrice."

Benim açık kalan ağzıma aldırmadan arkasını dönüp gidiyordu. Gerçekten de gidiyordu!

" Bir dakika bekle! Sana diyorum heyyy! Adımı nereden biliyorsun?"

Gıcık erkekler.

Az önce ne olmuştu bilmiyordum ve şaşkınlığımı hala üzerimden atamamıştım. Kaykayımı yerden alıp sınıfa yürümeye başladığımda olanlar hakkında o kadar çok sorum vardı ki beynim patlayacak gibiydi. Derste de Zoe' nin saçma sapan dedikodularından birini bile dinleyememiştim.

Dersin ortasında sınıf kapısı çalındı ve içeri müdür ve -tesadüf mü dersiniz- Colin girdi. Bu sınıfta olabileceğini hiç düşünmemiştim. Şaşkınlığım kat kat artıyordu. Bugünkülerin üzerine bir de dünkü olaylar eklenince içinden çıkılmaz bir hal almıştı.Off. Düşüncesini okumak isterken neredeyse sağır olduğum insanın benimle aynı sınıfta olması ise, kabustan farksızdı.

Okul bitince, biraz kafamı toplamam gerekiyordu. Bunun için Norrow Hill' e çıktım. Norrow Hill , neredeyse kasabanın tamamını görebildiğiniz tek yerdi. tepede bir sürü kafe ve turistik yer vardı, ama ben yeşilliklere oturup kasabayı izlemeyi severdim. Daha doğrusu, dinlemeyi.

Kendimi rahat bıraktım, ve gerisi geldi.Herkesin sesini duyabiliyordum. Ayırt etmesi zordu tabi, ama bananbüyük zevk veriyordu. Bunu yaptığım sırada da Colin hakkında düşünüyordum.

Tehlikeli biri olabilir miydi acaba? Dün karşılaştığım adam beni ona karşı mı uyarmıştı? Her ne olursa olsun, onun yanında akıl okumaya cesaret edemezdim. Kontrolümü azıcık bile kaybedersem yine aynı şeyleri yaşayabilirdim. Nereden çıkmıştı ki? Neden gidilecek onca okul, onca sınıf varken gelip beni seçmişti?

Acaba ona sorsa mıydım?

Aferin, çok akıllısın. Ona ne diyecektim peki? " Colin, senin düşüncelerini neden okuyamıyorum acaba? Sende bir terslik olabilir mi?" Saçmalık.

Ya ona gerçeği anlatırsam?

Hayır. Aklından bile geçirme. Bir söz verdin, ve bunca yıldır tek kişiye bile anlatmamışken durup dururken ona anlatamazsın.

O zaman ne yapacağım ben?

En iyisi boş vermekti. Güçlerimi bir süre kullanmayacaktım, o kadar. Onunla yollarımız kesişmedikçe sorun yoktu.

" Beatrice!"

Olamaz...

Arkama dönmemle onun yüzünu görmem bir oldu. Neden, neden burada olmak zorundaydı ki? Üstelik koca tepede gelip beni bulmuş ve yanıma kurulmuştu.

" Ne arıyorsun burada?"

" Bana kasabanın en güzel yerinin burası olduğunu söylediler."

Yüzümü buruşturdum. Basbaya bir yalandı.

" Ne var, buraya gelmem yasak mı?"

" Adımı nereden biliyorsun?"

Colin bir an duraksadı, ama sonra o korkunç derecede yakışıklı yüzünde bir gülümseme belirdi.

" Söylesene!"

" Neden bu kadar çok merak ediyorsun?"

" Offf..."

" Tamam tamam... Sen okul bahçesinde delirince biri senin adını söyledi, oradan duydum."

Bir anda doğruldum ve gözlerimi sonuna kadar açtım.

" Gerçekten mi?"

" Evet, ne olmasını bekliyordun ki?"

" Ne? Ben- Sanane bundan? Düşüncelerimi herkesle paylaşmak zorunda değilim."

Bir anda Colin gülmeye başladı. Başka bir dünyada yaşıyor gibiydi.

" Şimdi niye güldün?"

" Hiç... Komik olduğun için olabilir mi?"

" Yeter! Burada kalıp beni daha fazla aşağılamanı dinlemeyeceğim."

Ayağa kalktım. Şu günlerde hava ne de çabuk kararıyordu. Kaykayımı elime alıp tepeden aşağı yürümeye başladım. Karanlık iyice çökmeden eve dönsem iyi olacaktı.

" Hey, nereye?"

" Eve!"

" Seni bırakmamı ister misin?"

" Neyle? Kucağında mı taşiyacaksın beni?"

" O damiyi fikirmiş ama istersen motoruma da binebilirsin."

Motor mu? Bir de motoru mu vardı? Offf. ne kadar uzak durmaya çalışırsam beni o kadar kendine çekiyordu.

" Sağol, ama benim kaykayım var."

" Emin misin?"

" Şey... Tabi ki de eminim. Sana motorunla iyi yolculuklar.

" Sana da o külüstürle."

Arkama bakmadan yürümeye devam ettim. Sinirlenmemeye çalışıyordum.

Hava kararmıştı. Kendi başıma sokaklarda kaykayla çeşitli dönme denemeleri yaparken Bir anda arkamdan gelen sesle irkildim.

" Merhaba, Beatrice."

Korkuyla kaykaydan zıplayarak arkama döndüm. Bu seferki gerçek bir adamdı ve gerçekten de benimle konuşuyordu. Ama nedense bu beni hiç de rahatlatmamıştı.

Adam simsiyah giyinmişti, karanlıkta yüzunü seçebilmek zor olsa da gür kaşlarını ve kalın dudaklarını fark edebilmiştim.

" İşte buldum seni... Sonunda."

" Se-Sen de kimsin?"

" Merak etme, çok yakında iyi arkadaşlar olacağız."

Adamın bir adım atmasıyla ben de bir adım geriledim. Adamın tek bir hamlesinde kaykayı kafasına fırlatıp kaçmaya hazırdım.

" Sakin ol Beatrice, buraya sana zarar vermeye gelmedim."

" Seni bütün gün aradım, şimdi elimden kaçamazsın."

" Sen öyle san!"

Kaykayı harika bir beceriksizlikle adamın kafası yerine kaldırıma fırlattıktan sonra garip bir iyimserlikle " Hah!" diye güldüm ve gerçekten de beceriksiz olduğumu ve adamın hala sapasağlam olduğunu fark ederek arkamı dönüp dörtnala koşmaya başladım. Malesef başlamamla kocaman bir şeye çarpıp yere yığılmam bir oldu.

" Tam zamanında geldin. Hadi kızı kaldır da gidelim."

Çarptığım yaratığın bir adam olduğunu fark etmem uzun sürmedi. Ben olanları anlamaya çalışırken adam sanki bir kürdanmışım gibi beni kollarına aldı ve kaldırdı. Aynı zamanda ağzımı da tıkıyordu.

Ne yapacağımı bilemeden öylece çırpınıp duruyordum ki yine arkamdan gelen bir sesle donakaldım.

" Hey, durun!"

NE DÜŞÜNÜYORSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin