Eskilerden Bir Yer

155 14 1
                                    

ŞİMDİ

" Burayı biliyorum."

" Sahi mi?"

" Nereden bildiğimi hatırlamıyorum, ama buraya daha önce kesinlikle geldim. Hissediyorum."

Neredeyse bütün gün yolculuk yapmıştık. Hava kararmıştı ve Helen arayıp duruyordu. Birkaç kere Colin de aramıştı. Ama hiçbirini açmadım. Ne diyeceğimi bilemiyordum çünkü. Telefonumu arabada bırakıp dışarı çıktım. Korkuyordum. Lou' nun önderliğinde binaya girdik. Lou danışmaya bile uğramadan beni koridorlarda dolandırmaya başladı.

Hatırlamıştım. Beyaz ve gri kapılar. Bekleme salonu. Bu en azından bazı şeyleri doğrulardı.

Yaşadıklarım gerçekti.

Birlikte gri bir kapıdan girdik. İçeride bir adam vardı, burası da onun ofisi gibi bir yerdi. Beni görünce yüz ifadesi birden değişivermişti.

" Beatrice?"

" Şey... Evet."

" Gözlerime inanamıyorum! Louisa, onu bulmuşsun!"

Bu karede ters giden bir şeyler vardı. Ama ne? Güçlerimi kullansam anlarlardı. Engellerini kolaylıkla kırabilecek olsam bile denemedim.

" Sizi tanıyor muyum?"

" Ben seni tanıyorum. Ama sen beni hatırlamıyor olabilirsin. Ben Michael Dawson."

Adam elini uzattı. Sonunda geçmişimde yer alan birine rastlamıştım.

" Beni iyileştiren, hayatımı kurtaran adam."

" Ta kendisi."

Her ihtimale karşı onun aklıma girmesini engelleyerek bana uzatılan eli sıktım. Resmen adamla tanışmıştık.

" Babana çok benziyorsun."

" Babamı iyi tanır mıydınız?"

" Darwin, çok iyi bir insandı. Dostumdu."

Bakakaldım. Herhalde burada tahminimden çok şey yaşanmıştı.

" Lou, bizi yalnız bırakabilir misin? Beatrice ile dolaşalım biraz."

Lou bizden önce odadan çıktı. Biz de dışarı çıkarak koridorları gezmeyi başladık. Beyaz bir kapının önünde durduk.

" Ne oldu?"

" Sen burada doğdun Beatrice. Bunu biliyor muydun?"

" Ne?"

Nefes alamıyordum. Çok heyecanlanmıştım. Gözlerim yaşlanmaya başlayınca uzun kollu kot gömleğimin kollarıyla yüzümü sildim. Burada doğmuştum. Burada. Bu odada. Hayatım burada başlamıştı.

" Sen doğduğunda, odadaki herkes ağlamaya başlamıştı. İşte o andan beri senin ne kadar özel olduğunu biliyorduk."

" Bebekken başkalarının duygularını etkiliyordum. Annem söylerdi."

Nefes nefeseydim. Buraya gelince böyle bir şeyle karşılaşacağımı hiç düşünmezdim, ama olmuştu işte.

Yürümeye devam ettik. Doktor Dawson yürürken bana kendimle ilgili bilmediğim şeyleri anlatıyordu. Bense hiç konuşmadan dinliyordum.

Bir anda koridorda bizim gibi yürüyen iki kişi gördüm. İki adam. Biri orta boylu, siyah saçlı ve kalın kaşlıydı. Diğeri ise kocaman cüssesiyle tüm dikkatleri üzerine çekiyordu.

Onu tanımıştım.

Beni kaçırmaya çalışan adamlardı bunlar.

Bir şeyler ters gidiyordu.

Lou onların öldüğünü söylememiş miydi?

Güçlerimle herhangi birinin düşüncelerimi okumasını engelleyerek yürümeye devam ettim. Neler olyordu? Bu bir tuzak mıydı?

Korkmaya başlamıştım. Dişlerimi sıktım. Kimse bir şey anlamamalıydı.

Yeni girdiğimiz koridorun sonunda Lou' yu gördük. Yanımıza geldi ve durduk.

" Saat geç oldu." dedi Lou. " Bu gece burada kalmaya ne dersin?"

Hayır. Olamaz. Bu gerçekten de bir tuzaktı.

" Ben... Her şey için teşekkür ederim, ama eve gitmek istiyorum. Lou, beni bırakabilirsen çok sevinirim."

Ne diyordum ben? Lou' dan uzak durmalıydım.

" Bırakırdım ama, gerçekten geç oldu. İtiraz etme de burada kalalım, olur mu?"

" Helen beni çok merak eder. Lütfen, gitmek istiyorum."

Doktor Dawson ve Lou birbirlerine baktılar. Çok korkuyordum. Kesin anlamışlardı.

" Pekala Beatrice, istiyorsan gidebiliriz."

Lou bir anda elini yüzüme uzattı. Yapamazdı. Onu engelliyordum. Bu yetmezmiş gibi bir adım geri gittim. Gider gitmez de duvara çarptım. Köşeye kıstırılmıştım.

" Sakin ol!"

Uyuşmaya başlamıştım. Haraket edemiyordum. Tam bayılacağım sırada Dawson Lou' yu durdurdu. Gözlerim bulanık görüyordu. Zar zor nefes alıyordum, ve çok korkmuştum.

" Merak etme." dedi Dawson. " Sadece küçük bir sinek ısıracak."

NE DÜŞÜNÜYORSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin