Öldür Onu

139 16 1
                                    

Gözlerimi açtığımda oda kapkaranlıktı. Hala gece olabilirdi, ama sabah olmuş olması da mümkündü. Saatten haberim yoktu. Neden etrafta hiç saat olmazdı ki?

Bir süre daha o karanlıkta bekledim, ve hiç beklemediğim bir anda ışıklar açıldı. Dünki doktor dediği gibi gençlerle gelmişti. Gençlerden biri karşıma geçti, diğerleri ise arkamda kaldılar. Gözlerim aydınlığa alışamamıştı.

" Saat kaç?" dedim. Bir yandan da elimle gözlerimi ovuşturuyordum.

" Dokuz. Çalışmaya hazır mısın?"

" Hiçbir zaman olmadım."

Beni takmış gibi görünmüyordu. Başıma kabloları taktı ve cihazı incelemeye başladı.

Buradan bir an önce kurtulmalıydım. Çalışmalar bir türlü bitmiyordu, bu gidişle beni öldüreceklerdi. Nedense çok korkmuyordum, ama heyecanlıydım. Bir kaçış planına ihtiyacım vardı. Yanımdakilerin düşüncelerimi okumaya çalıştığını fark edince onları engelledim.

Saatlerce yanımdaki genci kontrol etmeyi denedim. Dokunmadan yapmak çok zordu, ama her pes edişimde acı çekiyordum. Bunun için yapamasam da fark ettirmemeye çalıştım. Günün sonunda bunu da başarmıştım. Ama beni çok zorlamıştı. Neredeyse uyuyordum. Yanımdaki Doktor bana iğne yapmak için hazırlıklara başlamıştı. İlaçla uyutulmak istemiyordum. Buradan kaçmak için bir şeyler düşünmeliydim, ve bunu uyurken yapamazdım. Ne olursa olsun, denemeliydim. Tüm gücümü topladım.

"" İğneyi yapma ve beni burada yalnız bırak. Kapıyı da kilitleme.""

Birben başıma bir ağrı saplandı. Doğru ya, yanımda beni kontrol eden beş tane genci unutmuştum. Acıyla kıvrandım.

" Ah! Lütfen... Lütfen kesin şunu!"

Sonunda durdular. Canım çok yanıyordu. Nefes nefese kalmıştım.

" Bunu bir daha denersen, daha da kötüleri olur." dedi gençlerden biri. Doktora odaklanmayı kestiğim için o da kendine gelmişti. Buradan nasıl kurtulacaktım ben?

****************************

Ertesi sabah yine karanlıkta kalktım. Ama vaktimi boş boş yatarak harcamadım. Bir kaçış planı yapmalıydım. Bunun için şüpheiz güçlerimi kullanmam gerekecekti. Eğer her gün beni gözetleyen birileri olursa onları alt etmem için güçlenmeliydim. Bunu da olabildiğince hızlı yapmam gerekiyordu. Yeterince güçlendiğimde odadaki herkesi aynı anda kontrolüm altına alabilir ve bir ihtimal kurtulabilirdim. Kuşkusuz çok çalışmam gerekecekti. Ve bunu yapmaya çalıştığımı anlarlarsa mahvolurdum.

Işıklar açıldı ve yine aynı doktor içeri girdi. Doktor Dawson' ın ne yaptığını çok merak ediyordum. Benim yanımdan ayrıldığına göre çok önemli bir işi olmalıydı.

" Doktor Dawson neden gelmiyor?"

" Seni zerre kadar ilgilendirmez. Bugün biraz zorlanacaksın."

Hangi gün zorlanmıyordum ki? İç çektim.

Birkaç dakika sonra içeriye üç tane adam girdi. İki tane adam iriydi, ve ortadaki adamı kollarından tutyorlardı.

"" Ne our, ne olur bana zarar vermeyin...""

Adam bir tutsaktı. Acaba neden buradaydı? Ne yapmıştı? Yoksa o da benim gibi masum muydu?

Adamı tam tam karşıma getirdiler. Herkes gergindi.

" Şimdi... Beatrice, öldür onu."

Donakaldım. Doğru duymuştum. Hayır. Benden böyle bir şey isteyemezdi. Asla yapmazdım. Kabus gibiydi.

" Ne? Ben... Ben, yapamam."

" Sadece adamın düşüncelerine odaklan ve onları boğ. Zarar vermek iste. Onu yok etmek iste. O zaman yaparsın. Bunu sadece ama sadece sen başarabilirsin."

" Kimseyi öldürmeyeceğim."

Ciddiydim. Hayatta yapamazdım. Adamın gözlerine baktıkça kusasım geliyordu. Hızlı hızlı nefes alıyordum. Dayanamayacaktım. Yerimden kalktım ve , kaşla göz arasında koşmaya başladım. Ama kaçamazdım. Üç kişi beni tuttu. Kurtulmak için çırpınmaya, tekme ve yumruk savurmaya çalıştım, ama olmuyordu. Beni zorla koltuğa oturttular ve kemerleri bağladılar. Ağlamaya başladım. Ben kimseyi öldüremezdim.

*****************************

" Ne olur durun! Yalvarırım! "

Başım çok fenaydı. Bir yandan durmalarını istiyor, bir yandan da koltuktaki kemerlerden kurtulmak için çabalıyordum. O adamı öldürmeyecektim. Hem istesem de yapamazdım ki! Öte yandan, adam ölmezse, ben ölecektim.

" Dediğimi yapana kadar başını ağrıtmaya devam edeceğim. Şimdi-"

Dayanamıyordum. Patlayacak gibiydim. Ve patladım da.

" Sana kes şunu dedim!"

Bir anda doktor donakaldı ve var gücüyle bağırdı. Ne olduğunu anlamamıştım. Başımın ağrısı azalmıştı, başım dönüyordu ve terler içindeydim. Birden, doktor yere yığıldı.

Etraftakiler doktorun etrafına toplanırken, onun düşüncelerini okumaya çalıştım. Hiçbir ses duyamıyordum. Bunun tek bir anlamı vardı.

Onu öldürmüştüm.

Kabusta olmalıydım. Uyuyor olmalıydım. Bunu yapmış olamazdım. Nefes alamıyordum. Gözlerimi kapattım ve dinledim. Sadece bir şey düşünmeliydi. O zaman yanıldığımı anlardım. Ama duyamıyordum. Her şey bulanıktı. Gözlerime yaşlar dolmuştu. Sanki dünya dönmeyi bırakmıştı. Her şey gittikçe yavaşlıyor, görüşüm gittikçe kararıyordu.

Ben ne yapmıştım?

Yanımdakiler telaşla doktoru kaldırıp odadan çıkarken ben öylece karşıya bakıyordum. Hiçbir şey duyamıyordum. Herkes gittikten sonra uzunca bir süre öylece durdum. Doktoru öldürmüştüm. Ağlamaya başlamam uzun sürmedi. Saatlerce ağladım. Kendimi çok kötü hissediyordum. Bir adam öldürmüştüm.

Sabaha kadar gözümü bile kırpmadım. Ağlamayı bırakmıştım ama içim hala parçalanmaya devam ediyordu. Başımın ağrısı hiç bitmiyor, her yerime iğneler batıyormuş gibi hissediyordum. Sonunda istemesem de uykuya dalmıştım. Ama acı uykumda bile beni yalnız bırakmıyordu. Rüyamda doktoru görmüştüm. Onu nasıl öldürdüğümü hala anlayamıyordum. Kimseyi öldürmek istememiştim. Bilerek olmamıştı. Veya, bilerek mi olmuştu? O an beni zorladığı için ondan nefret etmiştim. Onun ölmesini isteyecek kadar sinirli miydim?

Bilmiyordum.

Tek bildiğim, doktorun artık ölü olduğuydu.

NE DÜŞÜNÜYORSUN?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin