5. Bölüm

8.3K 636 9
                                    

Halasının komşularını hiç tanımıyordu. Yan evdeki Nermin abla ile annesi Neriman teyze dışında. Onları da kapının önünde ayaküstü görmüştü.

Hazırlanıp aşağıya indiğinde halasını hazır buldu. Halası beyaz namaz örtüsü bağlamıştı.

"Halaların en güzeline beyaz ne de güzel yakışırmış." Diyerek halasının yanağına bir öpücük kondurdu.

"Bunu senin için sandıktan  çıkardım."

Kübra halasının uzattığı namaz örtüsünü eline aldı. Biraz mahcup bir şekilde,
"Halacığım buna hiç gerek yoktu ben şalımla otururdum."

"Olur mu kızım öyle herkes beyaz bağlarken sen renkli olmaz. Bizim Kur'an sohbetlerimizin kuralıdır, beyaz namaz örtüsü"

"Tamam o zaman ama orada bağlarım olur mu?"

"Olur kızım sen istersin de olmaz mı, tabi olur."
Ayşe hanım son bir kez daha eşinin yanına gitti. Fazla oyalanmadan hemen geleceğini söyledi. Bir şey olursa telefonun hızlı aramasından ulaşabileceğini hatırlattıktan sonra birlikte kapıdan çıktılar. Kübra ara sokağa gireceklerini düşünürken, halası cadde de yürümeye başladı. Fethi paşa korusuna doğru yürüyüp korunun tam karşısındaki yalının kapısından içeri girdiler.

Ev sahipleri onları çok güzel karşıladılar. Evin büyükannesi Hayrunnisa hanım onun gelini Melahat hanım ve evin kızı Aleyna. Salona geçtiklerinde halası herkesi tanıtmıştı, ama yaklaşık 40 kadın vardı. Hepsinin ismini aklında tutması mümkün değildi. Kur'an başladığında yaşı bir hayli ilerlemiş olan hoca hanımın okumasına yardımcı olmak için Kübra Yasin ve Fetih surelerini Aleyna da Rahman ve Vakıa surelerini okumuşlardı. Diğer sureleri okuyan hoca çok yorulmuş dua yı yapması için Aleyna'ya rica etmişti. Aleyna'da onu kırmamış duayı yapmıştı. Daha sonra Hoca hanım Hayrunnisa hanıma dönerek,

"Sana söylüyorum. Aleyna kızım Kur'anı da okur duasını da yapar diye ama beni dinlemiyorsun. Kabul et artık yaşlandım. Kırk senedir. Her ay beni buraya getirmekten bıkmadın mı be kadın."
hoca böyle söylenince kadınlar kıkırdadılar. Hayrunnisa hanım da ona takıldı.
"Sen hep böyle söylüyorsun da başka hoca çağırınca da tafrandan geçilmiyor."
"Sen başka hoca çağırınca beni rahat bırakmıyorsun ki, bu seferde kur'an dinlersin diye çağırıyorsun."
"Seni ayda bir kere görmedim mi canım rahat etmiyor. O ay bütün işlerim ters gidiyor." Kadınlar bir kez daha bu sözlere kıkırdamışlardı.
Iki yaşlı kadın birbirlerine latife yaparken ikramlar dağıtılmıştı.

Aleyna Kübra'nın yanındaki yerini almış onu daha yakından tanımaya çalışıyordu.
"Ne zamandır Istanbuldasın? "
"Daha yeni sayılır on gün
oldu."
"Okuyor musun? "
"Hayır okul bitti. Izmirde çalışıyordum. Burada daha ne yapacağıma karar vermedim."
"Sen çok akıllı bir genç kıza benziyorsun bence üniversiteyi de okumalısın hayata atılmak için bu kadar acele etme."
"Ben okul derken üniversiteyi kastetmiştim. Iç mimarlık okudum, hatta Izmirde de kendi büromu açmıştım."

Aleyna kocaman gözlerle Kübra'ya bakıyordu.

"Kübracığım ciddi olamazsın ben senin en fazla 18 yaşında olduğunu düşünmüştüm."
"Anlıyorum aslında 24 yaşındayım ama yaşımı göstermiyorum. Yüzüme bakan en fazla 18 diyor."
"Iç mimar'ım demiştin dimi?"
"Evet Aleyna hanım"
"Bana abla dersen çok sevinirim. Istanbulda bir büro açmayı düşünüyormusun?"
"şimdilik düşünmüyorum"
"Neden ki? "
"Istanbul da hiç çevrem yok ve hiçbir yeri bilmiyorum."
Aleyna heyecanlı bir şekilde devam etti.
"Ben sana her yeri öğretirim. Tanıdıklarımla da tanıştırırım problem çözülür."
Kübra yanlış anlaşıldığı için biraz mahcup oldu.
"Aleyna abla öyle değil, işim için gerekli malzemeleri nerelerden alabileceğimi bilmiyorum. Duvar işlerini hangi usta iyi yapar? Hangi marangoz benim neyi, nasıl istediğimi anlar? Çevre diyerek bunları kastetmiştim. Izmir de sürekli çalıştığım ustalar vardı. Ben onların dilinden anlıyordum, onlarda benim dilimden anlıyorlardı. Iş sıkıntım olmaz, birkaç ilan vermem yeterli."

Kalpten Kalbe YolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin