Bu sabah sanki ayrı bir güzel doğmuştu güneş. Yaz iyiden iyiye kendini göstermeye başlamıştı. Kübra yürüyüş rotasını kız kulesine doğru çizmişti. Her zaman oturduğu banka yaklaşınca boş olduğunu görmek onu ayrıca sevindirdi. Tam oturmuş manzaranın keyfini çıkartıyordu ki bankın diğer ucuna birisinin oturduğunu farketti. Yabancı bir erkekle aynı bankı paylaşmak istemediğinden kalkmak için çantasını eline almıştı. Fakat duyduğu sözlerle tekrar bırakmak zorunda kaldı.
“Lütfen biraz daha kalın niyetim rahatsız etmek değil sadece bir soru sormak istiyorum.”
Kübra bakışlarını çevirdiğinde yanılmadığını yanında oturanın gerçekten Arhan olduğunu gördü. Hiçbir şey söylemedi ve Arhanın konuşmasını bekledi. Her ikisinin de gözleri uzaklara bakıyordu.
“Ben bir müddet buralarda olmayacağım. Geri döner miyim onu da bilmiyorum. Sana soracağım sorunun cevabını geri dönersem ilk karşılaşmamızda vermeni istiyorum.” Kübra şimdi gerçekten merak etmişti ne soracağını.
“Biliyorum farklı dünyaların insanlarıyız. Tanışmamız hiç hoş bir şekilde olmadı. Sonra sana hesaplarda sorun çıkarttım. Babaannen vefat ettiğinde acını azaltmak istedim ama azaltamadım. Karşına her defasında hiç çıkmamam gereken bir şekilde çıktım. Mesela Lalenazla. Bir sevgili ile senden yaratabileceğim en kötü izlenimi yarattım. Ben kendimi sana hiç yakıştıramadım. Tıpkı senin beni kendine yakıştıramadığın gibi ama yinede sormak istiyorum.” İçine derin bir nefes çekti ve sonra devam etti.
“Eğer bir gün değişirsem beş vakit namazını kılan, Kur’an okuyan, haramı helali bilen birisi olursam yani sana yakışacak biri olursam benimle evlenir misin?” Arhan son kelimesini de söyledikten sonra ayağa kalktı. Ve hızla uzaklaştı. Arkasında en az kendi kadar kafası karışık bir Kübra bıraktığını az çok tahmin edebiliyordu.
******
Kübra kahvaltıdan sonra odasına çıkmış halasının eniştesi için aldığı hadis kitabının ilk cildini okuyordu. Aslında yapmaya çalıştığı Arhan'ın söylediklerinin etkisinden kurtulmaktı. Onun değişebileceğini düşünemiyordu.
Bugün Cuma olmasına rağmen kurs yoktu. Vakfa da gitmemişti. Artık kitaplar yerleşmiş çocuklar yavaş yavaş gelmeye başlamışlardı. Elif Hanım kütüphane ile ilgilenmesi için çok ısrar etmişti. Kübra ‘abla bu benim işim değil ben iç mimarım’ dediğinde Elif Hanım ısrarlarından vazgeçmişti. Kütüphanenin Kübra için uygun olmadığını anlayan Elif Hanım Kübra’nın kendi işini kurması için kolları sıvamıştı. Son bir haftadır beraber dükkan bile bakmışlardı.
Aşağıdan gelen zil sesiyle tülbentini bağlayıp aşağıya indi. Salonun kapısına yaklaştığında halasıyla sohbet eden Aleyna’nın sesini duydu.
“Abla hoşgeldin.” diyerek genç kadının yanına yaklaştı ve ona bir kucak dolusu sarıldı. Bir an acaba ablasına söylemiş midir diye geçirdi aklından.
“Hoş buldum canım” derken yüzünde sıkkın bir hal vardı. Kübra nasıl olduğunu sormadan sözüne devam etti. “İçim sıkıldı duvarlar üstüme üstüme gelmeye başladı. Kübrayı özledim dedim evdekilere yalanda değil seni çok özledim. Bu bahaneyle kendimi dışarı attım. İstersen evde oturalım istersen biraz dolaşalım sen bilirsin.” Sözlerini tamamladığında Kübra’nın gözlerinin içine bakıyordu. Kübra bu bakışlardan yalnız kalmak istediğini anlayınca, “Abla bu hafta çok yoruldum istersen odama çıkalım orda oturalım. Eniştem cumaya gitti birazdan gelir sen burada rahat edemezsin. Hem sana odamın eşsiz manzarasını göstermiş olurum.” dedi. Ayşe Hanım da Kübra’yı desteklemişti. “Evet, orada daha rahat olursunuz.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Kalbe Yol
Romance“Artık koruda yürümüyor musun? Seni hiç görmüyorum.” “Hayır yürüyorum ama daha geç bir saatte” Arhanın içinde var olduğunu bile bilmediği bir yer sızlamıştı. Sanki orada bir cam vardı ve o cam tuzla buz olmuştu. Bu sızıyla normal şartlarda içinde ka...