İki hafta sonra.
Ayşe Hanımın omuzları çökmüş, gözleri buğulanmıştı. Elindeki şişleri çift görmeye başladığında örgüsünü kaldırıp sehpanın üzerine bıraktı. Yanında oturan eşi yavaşça uzanıp titreyen elleriyle elini tuttu. O an büyük bir güçlükle saklamaya çalıştığı gözyaşları yanaklarından sicim gibi akmaya başladı.
"Ne olacak bu kızın hali kuş kadar yemek yiyor zorlamasam onu da yemeyecek. Neredeyse odasından hiç çıkmıyor. Sabah yürüyüşlerine de çıkmasa kendini odaya kilitleyecek. Günaydın ile iyi geceler arasında ağzını bıçak açmıyor."
"Üzülme... geçer....o... güçlü ...bir kız"
"Biliyorum haklısın ama üzülmeden yapamıyorum. Kendine bir uğraşta bulmuyor. Bir iş kurmayı da düşünmüyor gibi sanki. Aslında sermayesi de var. Onu engelleyen şeyin ne olduğunu bilmemek canımı sıkıyor."
"Bunu... ona... sordun...mu?"
"Bir iki defa sordum 'biraz ara verip dinlenmek istiyorum' dedi. Ama gün geçtikçe biraz daha çöküyor omuzları. Rabbim ona hayırlı bir kapı açsın karşısına iyi insanlar çıkarsın da bu bunalımlı günleri rahat atlatsın"
"Amin... İnşaalah "
Kocasını omuzuna yasladı başını gözünden akan son damlaları da sildikten sonra, "Cuma günü Kur'an okuyacağız biliyorsun annemin kırkı, gerçi Kübra her gün okuyor ama olsun mahalledeki kadınları toplayıp hep beraber okuruz."
Yaşlı adam yalancı bir alınganlıkla, "Sen... cuma... günü beni... evde ...iste...mezsin. Ne... yapalım... bende... caminin... avlusunda... otururum" diyerek konuyu değiştirmek istemişti.
"Yok canım olur mu hiç öyle şey sen burada oturursun ben misafirleri üst kattaki salonda ağırlarım."
Eşinin muzip muzip güldüğünü görünce ne yapmak istediğini anlamış ona tebessümle bakmıştı.
Akşama doğru Kübranın verdiği haberle dualarının kabul olduğunu düşündü. Kübra bir vakıf tarafından açılan Hat kursuna kayıt yaptırmıştı. Yalnız bir sorun vardı. Kursa çoğunlukla öğrenciler ve çalışanlar katıldığı için ders saatleri akşam yediden sonraydı.
Ayşe Hanım hiç itiraz etmedi.
"Önümüz yaz güzel kızım günler artık geç kararıyor. Hava kararmadan evde olursun." Ayşe Hanımın bu yaklaşımı Kübrayıda rahatlatmıştı.
Sonraki üç gün hazırlıklarla geçti. Cuma günü mahallenin kadınları toplanmıştı. Aleyna, büyükannesi ve yengesiyle gelmişti. Kübra Lalenazı sorduğunda babasının şirketiyle ilgilendiğini öğrendi. Kur'an-ı kerim okunup dualar yapıldı. ikramlar yenildikten sonra herkes dağıldı.
Aleyna kapıdan çıkarken Ayşe hanımı ve Kübra'yı pazar günü yapacakları türbe ziyaretlerine çağırdı. Ayşe hanım gelemeyeceğini bildirirken Kübra'yı gitmesi için ikna etti.
Kübra pazar sabahı erkenden hazırlandı. Türbe denilince onun aklına Eyüb sultan hazretleri gelmişti. Hep gitmek istemiş ama bir türlü nasip olmamıştı. Saat on da buluşup yola çıkacaklardı. Kübra çok erken hazırlandığı için saat bir türlü on olmak bilmedi.
Sonunda hareket saati geldiğinde, Aleyna Kübra ve Lalenaz arabanın arka koltuğunda Melahat Hanım da şöförün yanında yerlerini aldılar.
"Büyükanne neden gelmedi?" diye soran Kübra'yı, "Küçüğümle daha sonra gelip bize katılacaklar." diyerek cevapladı Aleyna, yüzünde güller açıyordu.
"Ben asıl küçüğünü nasıl böyle bir geziye ikna ettiğini merak ediyorum." dedi Melahat Hanım, Aleyna ise ona şaşkın gözlerle bakarak konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Kalbe Yol
Romance“Artık koruda yürümüyor musun? Seni hiç görmüyorum.” “Hayır yürüyorum ama daha geç bir saatte” Arhanın içinde var olduğunu bile bilmediği bir yer sızlamıştı. Sanki orada bir cam vardı ve o cam tuzla buz olmuştu. Bu sızıyla normal şartlarda içinde ka...