42. Bölüm

4.8K 417 25
                                    

 Nişan bitince kıyılan nikâhtan sonra hep birlikte arabalara ilerlediler. Elif Kübra’ya arabaya kadar eşlik ettikten sonra vedalaşırken

“Yarın sabah uçağı ile tatilimize geri dönüyoruz. Bir hafta daha tatilin tadını çıkarmak istiyorum. Ondan sonra yoğun iş günleri başlıyor.” Dedi.

“Elif abla sen merak etme sen yokken ben senin yokluğunu aratmıyorum.”

“Evet, haberlerini aldım. Kütüphane için eksik olan iki bilgisayarı da sen almışsın.” Sesi biraz sitem eder gibi çıkmıştı.

“Okullar açılınca çocukların ihtiyacı olacak. Şimdiden hazırlıklı olmak istedim.”

“Neyse ben gelene kadar başka eksikler varsa bir listesini çıkarda ben gelince beraber karar veririz.”

“Yani eksikleri belirleye bilirim ama tamamlayamam doğrumu anlamışım.”

Elif genç kızın ellerinin arasında tuttuğu elini hafifçe sıktıktan sonra. Tebessüm ederek gözlerinin içine baktı.

“Güzelim vakfın bütün eksiklerini tek başına tamamlayamazsın. Hem bu hayır işidir. Bütün hayırları sen yaparsan başka insanlar nasıl hayır sahibi olacak.” Bu sözler üzerine ikisi de kıkırdamışlardı. Arhan ve Enes de biraz ilerde durmuş konuşuyorlardı. Diğer arabalar park alanını tek tek terk etikten sonra geriye iki araba kalmıştı. Enes ve Elif de arabalarına yerleştirip yolladıktan sonra nişan için süslenmiş olan arabada yerlerini aldılar.

Uzun süren sessizliği içindeki soruyu daha fazla saklayamayan Arhan bozdu.

“Neden mehir istemedin.”sesi alacağı cevap için endişeli çıkmıştı. Fakat Kübra bu sorunun sebebini anlamamıştı.

“Nasıl, istemedim. İstedim ya.” Dediğinde Arhan ısrar ederek sözünün arkasında durdu.

“Hayır, istemiş sayılmıyorsun senin söylediğin sembolik bir değer.”

“100 gram’ı hiç sembolik bir değer olarak düşünmemiştim. On gramlık on bilezik değerinde”

“Tamam, seninle tartışmayacağım. Fakat bir kilo istesen bile itirazsız vereceğimi bilirken 100 gram istemeni hala anlamıyorum.” Genç adamın sesi pes ettiğini anlatıyordu. Kübra bu durumdan eğleniyormuş gibi gülümsedi. Bu tebessüm kırmızı ışıkta duran genç adamın gözünden kaçmadı.

“Bir de gülüyorsun sizi yeterince eğlendirebiliyor muyum?” Arhan son soruyu kaşlarını kaldırarak gayet ciddi bir ses tonu ile sormuştu. Kübra bu ses tonuna kayıtsız kalarak kıkırdadı ve aynı ses tonuyla cevap vermeye çalıştı.

“Arhan bey sanırım farkında olmadığınız bir şeyler var.” Genç kızın isminin ardına ‘bey’ takısı getirmesini duymazdan gelerek devam etti.

“Neymiş farkında olmadığım şeyler?”

“Benim sizin servetinize ihtiyacım yok ben çok daha güzeline sahibim.”

“Kadın ne kadar zengin olsa da mehir onun hakkıdır.”

“Biliyorum. Bende bu sebeple yüz gram istedimya.”

“Hem merak ettim neymiş bu sahip olduğun güzel şey.” Arhanın sorduğu soruya genç kız hiç duraksamadan cevap verdi.

“Sen” aniden gelen bu tek kelimelik cevapla firen sesi ard arda geldi. Zaten durmak üzere olan arabayı sağa yaklaştırıp durdurdu.

“Ben daha tam olarak iyileşememiş hasta bir adamım böyle kelime oyunları kalbime hiç iyi gelmiyor.” Derken genç kızın elini tutup kalbine bastırdı. Bir müddet ikisi de sessiz kaldı artık bakışları konuşuyordu. İlk konuşan Arhan oldu.

Kalpten Kalbe YolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin