Hastaneden çıktıktan sonra Aleyna ve murat yalıya dönmüşlerdi. Faruk şirkete gitmek için ayrılırken Kübra da dükkânına gelmişti. Yine yapacağını yapmış Arhan’a görünmeden hastaneden ayrılmıştı. Bütün konuşulanları duymuş ama kendisini hiç belli etmemişti. Arhanın karşısına çıkmaya cesareti yoktu. Eğer karşısına çıkarsa teklifine bir cevap vermesi gerekiyordu. Kübra kendi içinde düşüncelere dalmış kendisiyle mücadele ederken whatsapp’tan gelen mesajı okumak için telefonu eline aldığında mesajın Arhan’dan olduğunu gördü. ‘Ne yazmış olabilir ki’ diye kendi kendine söylenerek mesajı açtı.
“Ne zamana kadar kaçacaksın”
Kübra ne cevap vereceğini bilemedi. Mahcup bir surat ifadesi gönderdi. Anında Arhandan cevap geldi.
“Neden pencerenin dibine kadar gelip gül cehreni benden saklıyorsun.” Bu cümle genç kızın kalbini sızlatmıştı. Bir açıklama yapması gerektiğini düşündü.
“Teklifine cevap verecek cesaretim yok.”
“Senden cevap beklemiyorum. Bir yüzükle gelip önünde diz çökerek teklifimi yaptığımda verirsin cevabını ama yanı başıma kadar gelip seni görmeme izin vermeden gitme”
Kübra bu cümleden sonra çantasını eline alarak dükkândan çıktı. Dükkânı kapısını kilitledikten sonra arabasına oturup yeni bir mesaj yazdı.
“Ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.” Arabayı çalıştırıp hareket ettikten sonra yeni bir mesaj geldiğini bildiren sesi duydu. İlk ışıklarda kırmızıda beklerken mesajı okuyup cevapladı.
“Selam verip hal hatır sorabilirsin.”
“Hal hatır sormak yeter mi?” bir sonraki ışıklarda yeşil yanıyordu. Durup yeni gelen mesajı okuyamadı. Hastanenin otoparkına park ettiğinde okudu mesajı.
“İstersen hiç konuşma yeşil gözlerin değsin gözlerime ona da razıyım.”
“Sen bugün yorulmadın mı biraz dinlen” hastaneye kadar gelmişti ama onun yorgun olabileceğini düşünmek fikrini değiştirmesine neden oldu.
“Mesajlarımdan rahatsız mı oluyorsun?”
“Hayır, sadece bugün çok yoruldun daha fazla yorulmanı istemiyorum.”
“Sen bana cevap verdin ya ben o an bütün yorgunluğumu unuttum.” Bu cevaptan sonra Kübra arabadan inerek hızlı adımlarla hastaneye girdi. Asansörün gelmesini beklerken saniyeler geçmek bilmedi. Asansörden çıkıp Arhan’ın kaldığı odanın önüne geldiğinde derin derin birkaç nefes aldı. Sonra kapıyı tıklatarak hemşireden Arhan’la görüşmek için izin aldı. Hemşire perdeyi açtığında Arhan yatağında yüzü pencereye dönük, cenin şeklinde, elinde telefon ile yatıyordu. Gözleri kapalıydı. Aylardır ilk defa görüyordu. Herkesten duymuştu saçlarının döküldüğünü zayıfladığını ama kendi gözleriyle görmek bir başkaydı. Arhan hemşirenin pencereyi açtığını duyunca gözlerini açtı. Yorgun olduğu her halinden belliydi. Kübra’yı görünce gözlerinin içi parladı. Yorgunluğu sanki bir anda uçup gitmişti. Yavaş hareketlerle yataktan kalkıp pencerenin diğer yanındaki yerini aldı.
“Selam” dedi Kübra sesinin çıkacağından bile şüpheliydi konuşurken.
“Aleyküm selam” diyerek Arhan selamına selam ile karşılık verdi.
“Ben mesaj bekliyordum sen kendin geldin. Bana dünyayı versen şu anki kadar mutlu edemezdin.” Diye devan etti sözlerine. Kübra sessiz kaldı hiçbir şey söyleyemedi. Kelime dağarcığındaki kelimeler silinmişti sanki Arhan’ın karşısında ağlamak istemiyordu fakat yaşlar o kadar birikmişti ki gözlerine daha fazla akmalarına engel olamadı. Önce bir tanesi kaçtı bütün engellerini yıkarak arkasından hepsi firar etti. Arhan konuşmak için onun sakinleşmesini bekledi. Gözlerinin kuruduğunu fark edince tebessüm ederek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Kalbe Yol
Romance“Artık koruda yürümüyor musun? Seni hiç görmüyorum.” “Hayır yürüyorum ama daha geç bir saatte” Arhanın içinde var olduğunu bile bilmediği bir yer sızlamıştı. Sanki orada bir cam vardı ve o cam tuzla buz olmuştu. Bu sızıyla normal şartlarda içinde ka...