Her evin olduğu gibi yalının da bazı kuralları vardı. Mesela evde iş konuşulmazdı. Evdeki herkes oturmadan yemeğe başlanmazdı. Fakat çoğu evde geçerli olan kurallardan biri bu evde yoktu, -sofrada konuşulmaz- 'Aile bir araya sofrada geliyor. Sofrada konuşmazsak ne zaman konuşacağız?' diyen büyükanne böyle bir yasak konulmasının saçma olduğunu savunmuştu.
Herkes sofrada toplandığında önce dayıya hoş geldin dilekleri bildirilmiş daha sonra halhatır sorulmuştu. Arhan sabırla sırasını bekledi. Sabahki fırtınanın bu kadar çabuk durulmuş olmasına bir anlam veremiyordu.
"Eeee anlatın bakalım gününüz nasıl geçti?" diye sordu Arhan alacağı cevabın olumsuz olmayacağını içten içe biliyordu. En fazla büyükannesi biraz sitem ederdi o kadar.
Büyükannesi hüzünlü bir bakış gönderdi çok sevdiği torununa. Sonra kimsenin konuşmadığını farkedince Aleyna'nın bakışlarını üzerinde hissetti.
Anlaşılan herkes onun ne söyleyeeceğini merak ediyordu. Çünkü gelinin yanında oturan Lalenaz'ın koluna dokunarak onu susturduğunu görmüştü. Derin bir nefes alıp verdi.
"Sabah baya bir fırtınalı sağanak yağışlı karanlık bir hava vardı. Öğle saatlerinde hava biraz açıldı. Öğleden sonra pırıl prıl güneşli, cıvıl cıvıl insanın içini ısıtan bir hava oluştu." Hüzünlü başladığı konuşmasını mutlu bir gülümsemeyle bitirmişti. Torununa biraz kırılmıştı ama hiçbir şey ona olan sevgisini azaltamazdı. Torununun annesini babasını kaybetmeden önceki halini özlüyordu. Gözleri ona her baktığında, gözleri pırıl pırıl parlayan insanlara karşı kendini kapatmayan Arhan'ı arıyordu.
"Sanki akşamüstü birkaç damla yağmur yağdı gibi geldi bana sizde farkettiniz mi?" dedi Aleyna imalı bir şekilde. Önce büyükanneye sonra Melahat hanıma göz kırparak.
Lalenaz utanarak başını eğdi. Masadaki diğer kadınlar arasında da hafif bir kıkırdama oldu. Arhan büyükannesinin imalarını anlamıştı ama ablasının ne ima etmek istediğini anlamamıştı. Soran gözlerini Aleyna'ya dikerek bir cevap istedi. Beklediği cevap hemen yanında oturan Lalenaz'dan geldi.
"Akşam üstü ben biraz duygulandım, Aleyna abla ondan bahsediyor."
"Ağladın mı, neden ağladın?"
"Sadece biraz duygulandım. Üzüntüden değil tamamen mutluluktan." Bu sözler Arhan'ı daha çok meraklandırmıştı.
"Umarım seni ağlatacak kadar mutlu eden olayı bana anlatmayı düşünüyorsun. Yoksa ben bunu kendim mi öğrenmeliyim? "
"Küçüğüm uzatacak bir şey yok Lalenaz ona hazırladığımız odayı çok beğendi, biraz duygulandı."
Arhan Lalenaz'a bakarak tebessüm etti. Fakat tebessümü gözlerine ulaşmadı. Sonra, "Yemekten sonra çıkıp bakarım ama senden dinlemek güzel olurdu." dedi Lalenaz'ın gözlerine bakarak
Lalenaz bakışlarını Aleyna'ya çevirdi. Aleynanın içten gülümsemesi ve başıyla onaylaması üzerine söze başladı.
"Önce odayı boyatmışlar. İki duvarı pembe boyayla diğer iki duvarı da büyük pembe güllü duvar kağıtlarıyla kaplamışlar. Biliyor musun perdeler, koltuklar, sandalye, puf hepsi duvar kağıdıyla nerdeyse bire bir aynı. Oda takımı beyaz, cibinilği bile var. Avizeye, askıya, duvardaki resme kadar hepsini özenle seçmişler."
Arhan her kelimeyle biraz daha şaşırıyordu. Ablasının Lalenazı istemediğini düşünüyordu ve bu düşüncesine göre de bu kadar detaylı bir oda düzeni beklemiyordu. Lalenazın kullandığı son kelimeyle ablasına soran gözlerle baktı.
"Seçmişler" fakat cevap Lalenazdan geldi.
"Aleyna abla ile arkadaşı Kübra"
Arhan ablasının arkadaşlarını tanırdı. Bir çoğuyla ailecek görüşürlerdi. Kübra isminde bir arkadaşı olduğunu hatırlamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Kalbe Yol
Romance“Artık koruda yürümüyor musun? Seni hiç görmüyorum.” “Hayır yürüyorum ama daha geç bir saatte” Arhanın içinde var olduğunu bile bilmediği bir yer sızlamıştı. Sanki orada bir cam vardı ve o cam tuzla buz olmuştu. Bu sızıyla normal şartlarda içinde ka...