“Hey, uyuyan güzel hadi kalk biraz bir şeyler ye de sonra uyumaya devam edersin.”
Fakat genç kızdan hiçbir hareket gelmedi. Arhan önce tekrar seslenmek istedi sonra ise bugün çok yorulmuş olduğunu düşünerek bu isteğinden vazgeçti. Hem Kübra o kadar güzel uyuyordu ki uyandırmaya kıyamadı. Salona doğru yürürken cebindeki telefonu çıkardı. Seçtiği numarayı arayıp hiç tereddüt etmeden konuşmaya başladı.
“Ayşe hala ben eve yeni geldim. Kübra uyumuş. Sabah erken kalkmıştı bugün de çok yoruldu. Ben uyandırmadım ama sen uyandır evde uyusun dersen uyandırayım.”
“Yok, oğlum uyandırma o eve gelene kadar uykusu kaçar daha uyuyamaz. Karın değil mi? Kalsın bu gece yanında.” demişti yaşlı kadın anlayışlı sesiyle.
“Tamam, size hayırlı akşamlar.” Arhan söyleyecek başka bir şey bulamadan telefonu kapattı.
Daha sonra ses çıkarmadan yapabileceği tek şeyi yapmak için Kübra’nın uyuduğu odaya gidip bir kitap alıp çıktı. Kübra’nın, hasta olduğu zaman kendisi için düzenlediği salona geçti. Burayı oturma odası olarak kullanmaya karar vermişlerdi. Biraz kız kulesini seyretti. Sonra elindeki kitapla birlikte üçlü koltuğun en başına oturup okumaya başladı.
******
Kübra uyandığında eli yastığının yanına bıraktığı telefonuna gitti. Saate baktığında ise on ikiyi geçtiğini fark etti. Önce Arhan’ın gelmemiş olduğunu düşündü sonra yerdeki kolileri fark etti. Koridor da ki ışığı gördü. Işık oturma odasından yansıyordu. Panikle yerinden kalkıp koridora çıktı. Işığın geldiği odaya yaklaştığında bir mırıltı halinde gelen sesi duydu. Kapıda durup kendini göstermeden bir müddet dinledi. Sonra içeri girip üçlü koltuğun diğer ucuna ayaklarını yukarı toplayarak tüm bedenini Arhan’a çevirdi ve oturdu. Onun geldiğini fark eden Arhan okuduğu ayeti bitirince Kur’an’ı kapatıp bakışlarını genç kıza çevirdi.
“Uyuyan güzel sonunda uyanabildi.”dedi. Sesi her zamankinden farklıydı. Genç kız biraz nazlı biraz da uyku mahmuru, “Lütfen devem et.” dedi.
“Yemek için seni bekledim yemek yiyelim sonra okurum.” Bir yandan da elini karnının üstüne götürmüş aç olduğunu anlatmaya çalışıyordu.
“Neden uyandırmadın?” derken Kübra başını sağ tarafa yatırarak koltuğun üst kısmına yasladı.
“Aslında denedim ama sen beni duymadın.” dedi sesinde munzur kırıntılar vardı.
“Benim uykum çok hafiftir çağırsan duyardım.” Biraz nazlı biraz bilmiş bir tavırla söylenmişti Kübra.
“Çağırdım ama fazla yüksek sesle değil. O kadar güzel uyuyordun ki kıyamadım diyelim.” Arhan konuşurken göz kırpmıştı. Kübra panikle kafasını kaldırıp saatin ne kadar geç olduğunu o an fark ederek, “Şimdi beni eve bırakacaksın o zaman.” dediğinde Arhan bir kaşını havaya kaldırıp ciddi bir tavır takınarak,“Hayır, önce yemek yiyeceğiz. Sonra sana Kur’an okuyacağım.” dedi.
“Bu arada halam da kalpten gidecek.” diyerek kalbini tuttuğunda Arhan gülmeye başladı. Bir yandan da konuşuyordu.
“Ben halanı aradım senin uyuduğunu söyledim. O da bana uyandırma uykusu dağılmasın kalsın senin yanında dedi.”
“Halam mı?”
“Evet, halan” derken genç kızı elinden tutup ayağa kaldırdı önce banyoya girip elini yüzünü yıkamasını bekledi sonra solana doğru çekiştirmeye başladı.
“İlk getirdiğimde yemekler sıcaktı ama şimdi soğumuşlardır. Neyse soğuk falan demeden yiyeceğiz artık.” Salona geldiklerinde Kübra hazır sofra ile karşılaşmayı beklemediğinden şaşırdı. Birlikte orta sehpanın iki tarafına karşılıklı olarak halının üstüne oturduklarında Arhan yemekleri tabaklara paylaştırdı. Sıcak bir sohbet eşliğinde yemeklerini yerken yemeklerin soğuk olduğunu hiç düşünmediler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Kalbe Yol
Romance“Artık koruda yürümüyor musun? Seni hiç görmüyorum.” “Hayır yürüyorum ama daha geç bir saatte” Arhanın içinde var olduğunu bile bilmediği bir yer sızlamıştı. Sanki orada bir cam vardı ve o cam tuzla buz olmuştu. Bu sızıyla normal şartlarda içinde ka...