Halası ve eniştesi Arhan ile evliliğini olumlu karşılamışlardı. Yalıda oturacaklarını var sayarak Kübra’yı istedikleri zaman görecekleri için mutlu olmuşlardı.
Kübra son gelişmeleri Elif’e telefonda verdi. Ağustos ayı boyunca vakıf faaliyetleri durdurulduğu için Elif, Enes ve küçük yaramazları bir aylık tatillerini geçirmek üzere Enes’in memleketi olan Trabzon’a gitmişlerdi.
Teklifi kabul etmesine en çok sevinen Aslı oldu. İkilinin küçüklükten beri hayalleri iki kardeşle evlenip hiç ayrılmamaktı. “iki kardeş bulamadık ama iki arkadaş bulduk” telefonda çığlıklar atarak sevincini dile getirmişti.
*****
Arhan’ın hastaneden çıkmasının üstünden on beş gün geçmişti. Kübra öğlene kadar kendi işleriyle ilgileniyor öğleden sonra vakfa uğrayıp elif’in yokluğunda yapılması gerekenlere yardımcı oluyordu. Bir hafta sonra cumartesi günü Faruk, Arhan ve bu ikilinin aileleri Aslı’yı istemek için gidecek Pazar günüde nişan takılacaktı. Kübra daha önceden gidip hazırlıklara yardımcı olmak için Çarşamba günü sabah uçağından biletini ayırmıştı. Gitmeden önce yapılması gereken o kadar çok işi vardı ki Kübra iki kat daha fazla çalışıp çok yoruluyordu. Gün içinde Arhan ile birkaç kez konuşup sürekli mesajlaşıyorlardı. Her akşam saat beşten sonra yalıya geliyor. Eve gitmeden önce günün birkaç saatini Arhan’a ayırıyordu.
“Arhan yokluğunda biriken işleri ev den halletmeye çalışıyordu. Çıkan ufak tefek pürüzleri Faruk’un yardımıyla hallediyordu. Örnek dairelerin döşenmesi ve rezidansların iç mimarisinin Kübra’ya verildiğini duyduğunda Faruk’a ağzına geleni söylemiş onu düşüncesizlikle suçlamıştı.
“Böyle ağır bir projede yalnız çalışmasına nasıl izin verirsin? Ne kadar yorulduğunu görmüyor musun?” Türünde onlarca cümle sıralamıştı. Faruk ise savunma olarak
“Sen en iyisi olsun dedin. Ben senin istediğini yaptım diye şimdi de bana kızıyorsun. Bana göre en iyisi Kübra daha iyisi yok.” Demiş Arhan’ın çok daha fazla sinirlenmesine neden olmuştu.
Günlerden Cuma haftanın son günüydü. Kübra bütün haftanın yorgunluğuyla arabasını park etmiş yalının kapısından içeri girmişti. Aleyna onun ne kadar yorgun olduğunu görünce bir an Arhan’ın söylediklerini ona iletip iletmemekte kararsız kaldı.
“Küçüğüm hastaneye gitti. Birazdan gelir.”
“Biliyorum gelirken konuştum. Birazdan çıkarım dedi. Odasına yeni mobilyalar almış onları düzenlememi istedi.”
“Sen çok yorgun görünüyorsun istersen şimdi kalsın yarın beraber düzenleriz.”
“Önce bir bakayım çok iş varsa yarına bırakırız.” Dedikten sonra feracesini çıkartıp çardağa Büyükannelerin yanına gitti. Beş on dakika onlarla konuştuktan sonra yukarı çıktı. Aleyna “mutfakta akşam yemeği için biraz işim var sen çık ben hemen geliyorum.” demişti.
Odaya girdiğinde hiçbir değişiklik göremedi. Sonra camekânı ve terasları kontrol ederken deniz tarafındaki terastaki eşyalar ile karşılaştı. Üstü kapalı çok şık bir bahçe salıncağı bahçe için yağmura güneşe dayanıklı bir oturma gurubuyla karşılaştı. Hepsi çok güzel yerleştirilmişti. Yüzünde kocaman gülümsemeyle
“Bence bu halleri gayet şık duruyor değiştirmeye hiç gerek yok.” diyerek salıncağa oturdu.
“Bakalım rahat mı?” diyerek ayaklarını yukarı çekip salıncağa uzandığında bütün kemiklerinin sızladığını hissetti. Test etmek için uzanmıştı ama salıncağın üzerindeki puf puf minderler o kadar rahattı ki gözlerinin kapanmasına engel olamadı. Birkaç dakika sonra derin bir uykunun kollarındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Kalbe Yol
Romance“Artık koruda yürümüyor musun? Seni hiç görmüyorum.” “Hayır yürüyorum ama daha geç bir saatte” Arhanın içinde var olduğunu bile bilmediği bir yer sızlamıştı. Sanki orada bir cam vardı ve o cam tuzla buz olmuştu. Bu sızıyla normal şartlarda içinde ka...