Kübra eve geldiğinde saat epey geç olmuştu. Ayşe Hanım ve eşi yemeklerini yemişler salonda oturuyorlardı. Kübra aç olmadığını söyleyerek yemek yemedi. Bir müddet onlarla oturup hasbihal ettikten sonra çalan telefonunda Aslının ismini görünce müsaade isteyerek odasına çıktı. Tam tahmin ettiği gibi aslı Faruk’tan Arhanın hastalığını öğrenmiş Kübradan teferruatları istiyordu. Kübra en ince ayrıntısına kadar o gün öğleden sonra yaşadıklarını anlattı. Sözlerini ‘Senin anlayacağın hani senin hafız senin hafız diyordun ya işte o benim hafız Arhan Bey çıktı.’ Aslı arkadaşının bütün anlattıklarından sonra daha yeni fark etmiş gibi ‘ay o onun için sana ben geri geldiğim zaman cevap verirsin dedi.’ Kübra gün içinde o kadar çok olay yaşamış o kadar çok duyguyu aynı anda yaşamıştı ki şimdi Aslı’nın anlattıklarından yaptığı çıkarımlar ile uğraşamayacaktı. Aslıya çok yorgun olduğunu namazını kılıp bir an önce yatmak istediğini söyleyip telefonu kapattığında yaklaşık kırk dakikadır konuştuklarını gördü. Yatmaya hazırlanırken halası bir bardak ballı süt getirmiş bir şey yemediği için sütü içmesinde ısrar etmişti. Son olarak Ertesi gün yapması gereken işleri bir gözden geçirdi. Bugün ilgilenemediği işleride listesine eklenmişti bu demek oluyordu ki ertesi gün çok daha yoğun başlayacaktı. Kafasını yastığa koyduğunda gözlerini zorla açık tutuyordu. Kafasındaki düşüncelerle uykuya dalması çok uzun sürmedi.
Ertesi gün tahmin ettiğigibi çok yoğun geçti. bir sonraki gün olan operasyon gününe iş bırakmak istemediği için elindeki işleri o gün bitirmeye çalıştı. ve sonraki bir haftayı kendisi için izin günleri ilan ederek tamamen boş bıraktı.
******
Faruk ile Kübra otoparkta karşılaştılar. Birbirlerine selam verdikten sonra birlikte Arhan’ın odasına kadar geldiler. Hemşireden rica edip perdeyi açtırdıklarında Arhan daha uyanmamıştı. Aslı’dan bütün olayların teferruatını alan Faruk Kübra’nın dilinde dualarla bir müddet Arhanı izlemesini sessizce takip etti. Arhan kıpırdanmaya başlayınca genç kız sevim ablayı ziyaret edeceğini oradan da doktorun odasına geçeceğini söyleyerek ayrıldı.
Arhan gözlerini araladığında Faruk’un pencereden kendisini izlediğini gördü.
“Sen yine mi buradasın? İşlerin başında durman gerekmiyor mu senin?” Gülerek yataktan kalktı. Pencereye yaklaşıp Faruk’un yaşlarla dolu gözlerine baktı. Sözlerine omuz silken arkadaşına sahte bir sitem ile “Sen böyle her gün buraya gelmeye devam edersen ben hastaneden taburcu olana kadar iflas edeceğiz.” dedi. Genç adam arkadaşının sitemini duymazdan gelerek
“Nasılsın, iki saat sonra seni operasyona alacaklarmış kendini nasıl hissediyorsun?” diye sordu. Arhan “Bir umut var içimde, Rabbim bana ikinci bir şans verecek.” dediğinde genç adam arkadaşının sözlerine “İnşallah” diye karşılık verdi. Bir müddet sonrada devam etti. “İnsanlar aylarca donör bulamıyorlar yabancı ülkelerden bulunuyor. Türkiye ye getirmeye çalışıyorlar. Sen ilk günden bulmuşsun birde İstanbul da, hala olmayacak diye milyonda bir bile şüphe varsa içinde onu hemen sil at. Allah’ın ne kadar sevgili bir kulu olduğunu sadece bunlarla bile anlayabilirsin.”
Arhan arkadaşına hak verdi. Bütün bunları biliyorsa Kübra’nın donör olduğunuda bildiğini düşündü. “Kübra Hanım ile karşılaştın mı?” diyerek bu düşüncesini soruya döktü. Faruk arkadaşının durumu anladığını fark ederek “Evet, karşılaştım. Neden sordun?” Arhan ne diyeceğini bilemedi. Bir anda kafasının içine hücum eden sorularla nasıl baş edeceğini bilemez bir durumdaydı. “Öyleyse donörün Kübra olduğunu biliyorsun. O benim ilik vereceği hasta olduğumu biliyor mu?” Faruk arkadaşının şaşkın haline tebessüm etti. Daha önce onu hiç şaşkın görmemişti. Arhan’ın sorularına cevap vermeden önce birkaç saniye bu durumun tadını çıkardı. “Evet, Kübra Hanımın donör olduğunu biliyorum. Kübra Hanım da senin ilik vereceği kişi olduğunu biliyor. Ne zamandan beri bildiğini sormadan ben söyleyeyim. Üç gündür biliyor.” Arhan daha çok şaşaırdı. “Nasıl sizinle birlikte mi öğrendi.” Arkadaşı bu sorusuna başını olumlu anlamda sallayarak cevap verdi. “Peki, kim söyledi? Ben herkesi tembihlemiştim kimse söylemeyecekti.” Genç adam arkadaşının bu şaşkın haline biraz daha geniş bir gülümsemeyle baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Kalbe Yol
Romance“Artık koruda yürümüyor musun? Seni hiç görmüyorum.” “Hayır yürüyorum ama daha geç bir saatte” Arhanın içinde var olduğunu bile bilmediği bir yer sızlamıştı. Sanki orada bir cam vardı ve o cam tuzla buz olmuştu. Bu sızıyla normal şartlarda içinde ka...